Mehmet Özkendirci
Mehmet Özkendirci

İçimdeki Çocuk

featured

Üstüme üstüme gelmeyin
Kocaman kocaman yıllar
İçimde hala küçücük bir çocuk var

Emekliliğine sayılı günler kalmış Hakim Necati Bey yıllarca nice garip davalara bakmış, kararlar vermişti. Fakat bugün baktığı dava gibi uçuk kaçık bir deli davasıyla karşılaşmamıştı. Koltuğundan doğrulup son derece babacan bir tavırla kelimelerin üstüne basa basa gözlüğünün üzerinden bakarak konuşmaya başladı.

– Bak yaşını başını almış, efendi bir insana benziyorsun böyle yazılar yazıp resimler çizerek hangi mesajlar vermek istiyorsun. Hangi örgüte hizmet ediyorsun. Bak yine ben değil içimdeki çocuk bunları yapıyor dersen acımam tıkarım kodese. Orada duvarlara anlatırsın içinden geçenleri.

– Sayın Hâkim Bey tüm sevdiklerimin başı üzerine yemin ederim ben yazmadım. İçimdeki çocuk yazıyor…Bazen bir uçurtmanın kuyruğuna takılıp Mutluluk Vadisine uçmak istiyormuş…Gelirken de tutturdu baloncunun tüm balonlarını alacakmışım. Nedeni yine aynı. Vallahi bıktım usandım. Ne olur alın içimden bu çocuğu.

– Çocuk mocuk ama güzel şiirler yazıyor kerata. Ay sonu bizim hanımın doğum günü var. Onun için bir şeyler yazsın. Hanım şiirleri çok sever. İsmi Mualla…Hani isminin baş harfleriyle yazılan cinsinden.

– Maalesef öyle ısmarlama şiirler yazamıyor efendim.

– Niye yahu…

– Efendim henüz o kadar büyümedim, yazamam diyor.

– Yaz kızım sanığın akli dengesinin yerinde olup olmadığının tespiti için hastaneye sevkine…Karar gelinceye kadar tutuklanmasına hükmedilmiştir.

Aslında son yaz gecesine kadar her şey normaldi. Kimseyle bir derdim olmadı, kendi halimde emekli munis bir adamdım. Karakol yolu bile bilmezken bu yaşta adliyelere düştüm. O gece şekerim artmış dilim damağım kurumuştu, bir bardak su içmek için uyandım. Gözüme bir damla uyku girmiyordu, balkona çıktım. Pırıl pırıl yıldızlar ve tepsi gibi bir dolunay karşımızdaki parkı gün gibi aydınlatıyordu. Boş parkın tek kişisi kaydıraktan kayan kara kuru bir çocuktu. Gecenin bu saatinde ne işi olabilirdi, kimin nesiydi diye düşünürken kendimi oyun parkında buldum. Çocuk kaydıraktan bıkmış olmalıydı ki salıncakta sallanıyordu. Arkasına sessizce yanaşıp yavaşlamaya başlayan salıncağını itmeye başladım. Çocuk beni görmese bile kahkahalar atarak kendini ilerlere atmak istiyordu, yıldızları ayı tutacakmışçasına. Kollarım yorulunca fark etti kendisini salıncakta iten ihtiyarı. Şaşkın şaşkın yüzüme bakarken sordum.

– Sen kimsin, gecenin bu saatinde burada bir başına ne işin ya?

– Tanımadın mı ben senim.

Bunun bir rüya olduğunu sanıyordum. Ama çocuk devam ediyordu.

– Nasıl tanımazsın Hacı Fettah mahallesinin Kara Bilya Ahmet’i…Hani Terzi Gara İsmail’in en küçük oğlunu. Parmakların çok esnek olduğu için beş taş oyunlarında tüm çocukları üttüğünü. Kırmızı üç tekerli velespitinin olduğunu.

– Ben bile bunların çoğunu unuttum, sen nereden biliyorsun?

– Ben içindeki çocuğum bilirim.

Bir torba dolusu kullandığım ilaçların yan etki mi, yoksa kafayı yedim mi derken o beni ikna etmek için durmadan konuşuyordu. İlk okulun ilk gününde aşı vuracaklar diye nasıl korkup kaçtığımı, sünnet olurken dama nasıl çıktığımı, büyük abime kız bakılırken Nadire’ye okulun ilk haftası dolmadan sınıfta ‘Ben de seni alacağım’ dediğim için zırıl zırıl ağlaştığımızı…Bu yaşta soğuk duvarlar arasında yaz günü bile sıtma tutmuş gibi titriyordum. Mahkûm gençler iki çay verince biraz toparlanıp düşünmeye başladım. Ben burada Hâkim Beyin keyfi olana kadar verem olurdum

– Bey baba vaziyete bakarsa sende fikir suçlusu olarak mı buraya düştün.

– Şiir suçundan geldim buraya…

İçerdekiler koro halinde kahkahalar atarlarken, meraklı bakışlar altında durumu anlattım. Beybaba içimizde yazarlar, şairler var. Sana bir şiir döktürürler Mualla yengemiz ekmek kadayıfı gibi yumuşar alimallah deyip dip ranzada kitap okuyan gence gönderdiler. Sağ olsun anında başladı döktürmeye.

Milyarlık dünyada sen bir tanemsin
Ufkumu aydınlatan güneşsin
Ay’ımsın yıldızımsın başımın tacısın
Lal olsun bir başkasını sevdim dese dilim
Lalezarım, gül kokulum, dört mevsim baharımsın
Allah’ım bizi hiç ayırmasın

Şiir bitince hemen gardiyana verdim. Akşama yakın gardiyan müjdeyi verdi.

– Şair Bey artık çıkabilirsin…Valla bir şiir de benim hatun Müşerref’e patlat. Sevinsin garibim…

Dışarıda serin bir rüzğar vardı, derin derin içime çektim. Özgürlük gibisi var mı?

– Bak ufaklık bundan sonra öyle gönlünce yazıp çizmek yok. Bu sefer ucuz kurtulduk. Bu yaştan sonra gözünü seveyim beni buralara düşürme. Hem uslu durursan her gün bir gofret alırım. O çok sevdiğin kırmızı balonlardan da alırım. Bir de bir uçurtma yaparım ki dünyada benzeri olmayan. Uzun kuyruğunda gökkuşağının tüm renkleri gün boyu özgürce salınıp uçacak. Tamam mı?

– Tamam.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!