Cumhurbaskanlığı Muhafız Alayı eski komutanı Muhsin Kutsi Barış 15 Temmuz’un kumpas olduğunu, bu kumpasın istihbarat örgütleri tarafından hayata geçirildiğini öne sürüp Hulusi Akar, Yaşar Güler ve Zekai Aksakallı’yı suçlarken, Süleyman Soylu’nun da kahraman olmadığını, TRT’ye ne zaman geldiğinin bilindiğini söyledi.
15 Temmuz darbe teşebbüsünü gerçekleştirdiği öne sürülen sözde Yurtta Sulh Konseyi üyeleri hakkında 3 bin vatandaşımızın yaralanması suçlamasıyla açılan davaya devam edildi.
Genelkurmay Çatı davasından ayrılan ve Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesi’nce Sincan Cezaevi Yerleşkesi’ndeki duruşma salonunda görülen davanın bugünkü beşinci celsesinde heyet yerini almadan sanıklar SEGBİS’te kendi aralarında sohbet ederken Mehmet Dişli’nin Ankara’dan Kandıra Cezaevi’ne gönderildiği görüldü. Bunun üzerine şu diyaloglar yaşandı:
Bir sanık: Ne zaman gittiniz komutanım?
M. Dişli: 25 Ağustos’tan beri buradayım.
Bir sanık: Eve yaklaşmışsınız.
İkinci sanık: Ne yaklaşması? Eve gitti.
Üçüncü sanık: Nakli siz mi istediniz?
M. Dişli: Yok, ben istemedim. Böyle oldu. Aniden, sabaha karşı “Naklin var.” dediler, buraya geldim.
Duruşma başlangıcında Mahkeme Başkanı, bu dava için bekletici sebep yapılan Genelkurmay Çatı Davasının Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nce kısmen onanıp kısmen bozulduğunu, 3-5 suç yönünden yapılan itirazların incelemesinin sürdüğünü bildirerek bu konu ve yeni katılım taleplerine ilişkin Savcı’nın mütalaasını sordu.
Savcı, Yargıtay kararıyla yönetici olarak kabul edilmeyen sanıklar Ali Yazıcı, Ayhan Çarık, Doğan Öztürk, Ertuğrul Terzi, İlhan Talu, Murat Aygün, Osman Ünlü, Ramazan Gözel, Osman Kardal ile “bilinmeyen yönetici” kabul edilen Ahmet Bican Kırker, Halil Gül, Mehmet Şahin, Özcan Karacan ve Ünsal Coşkun’un dosyalarının ayrılmasını istedi.
Eski Başyaverden Dişli İması
Savcı’nın mütalaasından sonra Mahkeme Başkanı, adı geçen sanıkların beyanını aldı.
Sanıklardan eski Cumhurbaşkanlığı Başyaveri Ali Yazıcı şunları söyledi:
“Ne diyebilirim? Hakikatler para etmiyor. Mahkeme başkanlarımız Yargıtay Üyesi oluyor. Arkan, paran varsa evine 45 dakika mesafedeki cezaevine gidersin, yoksa Diyarbakır’a gönderilirsin. Hakikati arayan varsa son başyavere müracaat etsinler. Herkes birbirini kandırıyor. Tefrik olmak istemiyorum, yönetici kalmak istiyorum. Çünkü haciz davaları devam edecek. Suçluyum, beni cezalandırın.”
Murat Aygün: “Diğer mahkemeler Yurtta Sulh Konseyi varmış gibi tazminat davalarını gönderiyor. Bu mahkemelere yönetici sıfatımız olmadığını yazın.”
Osman Kardal: “Yönetici olduğum iddiasıyla eşim KHK ile atıldı, ona yapılan zulümler devam ediyor. Yöneticiyim diye tehlikeli tutuklu yaptılar. Şimdi beraat ettik, ama hiçbir şeyi geri gelmiyor.”
Sanıklardan Ahmet Bican Kırker; Hulusi Akar, Hakan Fidan, Metin Gürak ve Zekai Aksakallı gibi isimlerin bu davada tanık olarak dinlenmemesini eleştirirken, yapılan hukuksuzluklara, “sonunuzu düşünün” ifadesiyle dikkat çekip, her şeyden beraat etse de dosyasının bu davadan ayrılmasını istemediğini bildirdi.
Göreve Dönmeyi Kabul Etmeyecek
Öğleden sonra vareste talebinde bulunduğu için söz verilen eski Çiğli Üs Komutanı Kubilay Selçuk, sesinin duyulmadığı belirtilip mikrofona eğilmesi istenince, “Asker eğilmez ya” dedikten sonra şöyle konuştu:
“15 Temmuz gecesi Hulusi Akar’la birlikteydim. Tanık olarak dinlenmesini istedim. Yüreksiz adam gelemedi. 15 Temmuz resmen menfur siyasi darbe tuzağıdır, başka bir adı yoktur. Bu, TSK başta olmak üzere tüm kurumların anasını ağlatmak için yapıldı. 4-5 yıl önce Suriye’den sonraki hedefin İran değil Türkiye olduğunu söyledim. Bahçeli Efendi yeni uyandı. Suriye başarı değildir, yanılmayın. Eninde sonunda bana geleceksiniz. Seferberlik Kanunu çıkardılar. Belli ki bizi göreve çağıracaklar, ama rütbemle göreve dönmeyi kabul etmiyorum. Beni beraat ettirir, zararlarımı karşılarlar; ancak ondan sonra dönerim.”
Sanıklardan Halil Gül, “Ölü taklidi yapmak, davaya katılmamak istiyorum.” derken Özcan Karacan, “Yurtta Sulh Konseyi’nin çökmesinin, tüm sistemin de çökmesi anlamına gelip gelmediğini” sordu.
Bir Orgeneral Lazımdı
Darbenin 1 numarası olduğu belirtilen eski Hava Kuvvetleri Komutanı Akın Öztürk ise adının Yurtta Sulh Konseyi’ne sonradan eklendiğini vurgulayıp, “Oraya bir orgeneral lazımdı. Yapıştırdılar kaldı. 8 yıldan beri hiçbir Allah’ın kulu Konsey’le ilgili bir şey sormadı. Olamayan konseyde nasıl yöneticilik yapıyorum?” diye konuştu.
Cumhurbaskanlığı Muhafız Alayı eski komutanı Muhsin Kutsi Barış da 15 Temmuz’un kumpas olduğunu, bu kumpasın istihbarat örgütleri tarafından hayata geçirildiğini öne sürüp Hulusi Akar, Yaşar Güler ve Zekai Aksakallı’yı suçlarken, Süleyman Soylu’nun da kahraman olmadığını, TRT’ye ne zaman geldiğinin bilindiğini söyledi.
Eski kurmay albay Murat Koçyiğit ise şöyle konuştu:
“Başına 10 milyon dolar konan teröristle Dışişleri Bakanı görüştü. Adam teröristti, bir günde devlet başkanı oldu. Yarın kimin ne olacağını bilmiyoruz.”
“Yine Dört Ayak Üstüne Düşmüşsün”
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünün başlangıcında yine Mehmet Dişli’nin cezaevi değişikliği gündeme geldi. Darbe bildirisinin altında ismi olan Mehmet Partigöç’ün SEGBİS’ten Mehmet Dişli’ye, “Yine dört ayak üstüne düşmüşsün.” dediği duyuldu.
Sanıklardan Cemil Turhan ve Mehmet Dişli, bu davanın iddianamesi olmadığına, Genelkurmay Çatı Davasının iddianamesi üzerinden yargılama yapıldığına dikkat çekti. Dişli ayrıca şunları anlattı:
“Yargıtay onama kararında Yurtta Sulh Konseyi’ne ilişkin belge bulunamadığı, darbenin başarılı olması halinde konseyin içinin doldurulmasının planlandığı belirtiliyor. Darbe başarılı olmadığına göre, konsey üyelerinin cezalandırılması yanlış değil mi? Ortada belge yoksa niye konsey üyesi olarak yargılandık? En sonunda aralarında benim de olduğum 17 kişiye yüklendi. Bu 17 kişi neye göre belirlendi? Kamera kayıtlarıyla suçum olmadığını ispatladım, ama Yargıtay verilen cezayı onadı.”
Adalet Sistemine Tebrik
Tekirdağ Cezaevi’nden SEGBİS’le bağlanan Mehmet Partigöç, talebine rağmen sabahki duruşmaya yine getirilmediğini, mahkemenin ara kararına rağmen duruşma salonunda da hazır edilmediğini bildirirek, “Adalet sistemini tebrik etmek lazım. Öyle bir hale getirdiniz ki, SEGBİS’ten katılanlar duruşma salonundakilerden fazla. Sanıkları salona getirmekten imtina eder hale geldiniz. Tarihimizde böyle bir şey yok.” dedi.
Başkan: Konsey Var Yok Demem
Sanıklardan sonra avukatlarının beyan ve talepleri alındı.
Fırat Alakuş’un avukatı, duruşma salonunun kapısına “Yurtta Sulh Konseyi davası” şeklinde bir yazı asıldığını, bunun masumiyet karinesini ihlal ettiğini ve konsey olmadığını savunup sözkonusu yazının kaldırılmasını istedi. Mahkeme Başkanı da şu karşılığı verdi:
“Yazıyla bizim alakamız yok, görmedim. ‘Yurtta Sulh Konseyi var, yok.’ diye bir şey söylemiyorum; biz kararlarımızla konuşuruz. Gerekçeli kararda, ‘Konsey var, yok’ deniyor mu, bilmiyorum. Böyle bir polemiğe girmek istemiyorum.”
Bazı sanıkların avukatı Ayten İzmirli de Hulusi Akar, Hakan Fidan, Yaşar Güler, Metin Gürak, Süleyman Soylu, Zekai Aksakallı ile geçtiğimiz günlerde attığı tweet ile hükümete aba altından sopa gösterdiğini söylediği Aleksander Dugin duruşmaya getirilmeden bu davaların çözülemeyeceğini bildirdi.
Beyanların tamamlanmasından sonra Mahkeme Başkanı, 14 sanığın dosyasının ayrılması, duruşmada hazır edilmek isteyen sanıkların hazır edilmesi, asli faillerin yargılandığı davaların sonucunun beklenmesi kararlarının alınarak duruşmanın 8 Eylül’e bırakıldığını açıkladı.