Türkeş’in yaptığına “açılım” denmez, karşılıklı 2 devletin aynı anda atmayı planladığı adımlar yani görüşmeler bütünüydü. Terörle müzakere değil, devletlerarası görüşmeydi. Oysa PKK terör örgütünün lideri için af ve karşılığında “PKK’ya silah bıraktırma” düşüncesi ABD-İsrail’e rağmen sonuçsuz bir girişim olmaya mahkûmdur. Olsa olsa PKK’ya mevzi kazandırır.
Türkeş’in “Sözde soykırımı bitirme” girişimi ile “Terörist başının meclise daveti” aynı değildir. Her ikisi de devlet kontrolünde yapılsa da ilki gizli yapılmış ve sonuç alınmak üzere iken olaya sözde Daşnaklar, özde ABD-Rusya dâhil olduğundan çözümsüz kalmıştır.
“Sözde Ermeni Soykırımı” ve “Sözde Kürdistan” üzerinden çifte doğranarak parçalanma stratejisi tehdidi altındaki Türkiye’nin her daim akılcı politikalara ihtiyacı vardır. Otuz altı etnik köken diyerek etnisitelerin ağzını sulandırmak, onları “Osmanlı” gibi bir arada tutacağına inanmak boş hayalden öte değildir. Hele ki “açılım” denilen terörü azdıracak girişimlerden medet umulmamalı.
Dünya hakimiyeti kurmuş, Hun ve Göktürk imparatorlukları çağa ayak uyduracak kimliklerce yönetilmeyince zayıflamış, yıkılmıştır. Aynısı Osmanlı İmparatorluğu içinde geçerlidir. Ana fikir o devletlerin güçlü ve adaletli oluşu, Hain barındırmamalarıdır.
Gerçek olan şu ki nasıl ki Hun İmparatorluğunu bugün diriltmek abesle iştigalse, “Osmanlı Devleti’ni” diriltmekte öyledir. Yok yönetim ruhundan bahsediliyorsa, bahsettiğim tüm devletlerin gücü, Türk’ün adaletinden, kahramanlığından kaynaklanmakta. Osmanlı’da Türk’ün örgütsel-yönetim gücü olmasa sadece ruhla bir yere varılamazdı. Osman Bey öz be öz Türk’tü.
Neyse gelelim rahmetli Türkeş’in Petrosyan’la görüşmesine. 1993’te Paris’te bir otelde bir araya gelinir. (Türkeş’in aşağıdaki teklifi devlet kayıtlarında da mevcut olmalı.)
“Kendilerine ben dostluk teklif ettim. Yardım edeceğimizi, Türkiye’den kendilerine transit geçiş hakkı vereceğimizi söyledim. Hatta Karadeniz’de kendilerine transit liman verebileceğimizi, böylece dünyaya açılabileceklerini, dünyayla ticaret yapabileceklerini, ayrıca İpekyolu’nu ihya etmek istediğimizi belirttim. İpekyolu’nun en kısa şekilde Ermenistan’dan geçtiğini, bunu ihya edebileceğimizi açıkladım-(A. Türkeş) ” Ter Petrosyan Kitabı-Şahinlerin Dansı
O sırada Azerbaycan-Ermenistan savaştadır.
Bir yıl sonra taraflar tekrar görüşür. Fakat netice alınamaz. Bununla birlikte Türkeş bu konu üzerinde çalışmaya devam eder. Gizli temaslar olur. Bu problemi Türkeş’in çözeceğine inandıkları için 2 Nisan 1997 için randevulaşırlar.
İstanbul’daki görüşme aksayınca, Ankara’da buluşma düşünülür. Fakat 4 Nisan 1997 de Alparslan Türkeş, kısa süre önce bulunduğu Almanya’da kalbinin çok sağlam olduğu söylenmesine rağmen kalp krizinden vefat eder. Şaibeli buluyorum.
Türkeş’in yaptığına “açılım” denmez, karşılıklı 2 devletin aynı anda atmayı planladığı adımlar yani görüşmeler bütünüydü. Terörle müzakere değil, devletlerarası görüşmeydi. Oysa PKK terör örgütünün lideri için af ve karşılığında “PKK’ya silah bıraktırma” düşüncesi ABD-İsrail’e rağmen sonuçsuz bir girişim olmaya mahkûmdur. Olsa olsa PKK’ya mevzi kazandırır.
Bu girişim Türk Milliyetçiliği hareketini de ağır yaralamıştır.