Yusuf Dülger
Yusuf Dülger

Bağımlılar

featured

Suriye halkı alan taran. Ölenlerle yaşayanların, gidenlerle gelenlerin birbirinden farkları yok. Suriye’nin yeni yöneticileri Şam’a girerken çimenlerin üstünde secde yapıyor, Ümeyye Camii’nde nutuk atıyorlar. Bunlar bize Sıffin Savaşını, Kerbela faciasını, Muaviye kurnazlığını hatırlatıyor. Müslümanlar 634’ten beri Allah ile aldanmanın, ona buna kuyruk olmanın faturasını ödüyorlar. Düşünsel özgürlüğe kavuşmadan bağımlılıktan kurtuluş yok.

Başka birinin istek, güç ve yardımına bağlı olana, kendi kendine yaşayamayana bağımlı denir. Türkiye ve İslam ülkelerindeki kişi, halk ve yöneticilere bakınca çoğunun bağımlı olduklarını görüyoruz.

Bağımlılar yoksul, ezik, uydu ve korkak olurlarken bağımsızlar zengin, öncü ve cesur olurlar. Bağımsız olmanın yolu iyi bir insani eğitimden, çok çalışmaktan, bilim ve düşünce üretmekten geçer. Bizde ve Müslüman ülkelerde insani eğitim, çalışma, bilim ve düşünce üretme gibi erdemler olmadığı için bağımlıdırlar, sıkıntılılar.

İnsanlar, uluslar ve devletler bağımsız doğarlar ama zamanla dünyalık, makam, sanı, katı ideoloji, sorgulamasız inanç, pozitif bilimleri öteleme gibi nedenler yüzünden bağımlı oluyorlar.  Herkes küçükken ses, istek ve davranışlarıyla bağımsızdır ama aile, çevre, yetersiz okul ve devlet çoğunu bağımlı yapıyor. Aile, çevre ve devletin elbette bir insan yetiştirme ilkesi olacak, yetişen kuşaklar köle ruhlu, robot gibi olmayacak. Dünyaya bu açıdan baktığımızda, bağımlılık hastalığının, Türkiye ve İslam ülkelerinde yaygın olduğunu görürüz. Bunun baş nedeni: “Akla güvenme, bir şeyhe bağlan, bu dünya geçici, ahrete çalış” gibi telkinlerdir. Devreye bir de siyaset baronları girince köleler çoğalıyor, özgürler azalıyor.

İnsan ve kitleleri bağımlı kılan etkenlerin başında sorgulamasız inanç, mekanik tapınmalar, dinsel söylem ve eylemler gelir. Batılılar bilim ve teknoloji ile bu hastalıktan kurtuldular ama Doğulularda kıpırdanma bile yok. Doğu’nun en gelişmiş ülkesi Türkiye’ye bakın, insanlar “Allah” sloganlarıyla aldatılıyorlar.

Bağımlılık hastalığı bize çokça yöneticilerden bulaşıyor. Yöneticilerin çoğunda Amerika, İngiltere kokusu var.Yabancıların baskısından kurtulayım, bu kokudan arınayım” diyemiyorlar, esirler. Derlerse ipleri çekilir. Bunları biz kurtarabiliriz ama bağımlılık ruhu bizde de olduğu için başaramıyoruz.

Düşüncelerimle ilgili olarak bir örnek vereyim, Suriye. Suriye halkı alan taran. Ölenlerle yaşayanların, gidenlerle gelenlerin birbirinden farkları yok. Suriye’nin yeni yöneticileri Şam’a girerken çimenlerin üstünde secde yapıyor, Ümeyye Camii’nde nutuk atıyorlar. Bunlar bize Sıffin Savaşını, Kerbela faciasını, Muaviye kurnazlığını hatırlatıyor. Müslümanlar 634’ten beri Allah ile aldanmanın, ona buna kuyruk olmanın faturasını ödüyorlar. Düşünsel özgürlüğe kavuşmadan bağımlılıktan kurtuluş yok.

Son olarak şunu belirteyim, bağımlılık ile bağlılık ayrı şeylerdir. İnsan ve uluslar bağımlı olmanın sıkıntısını çekerler ama kendilerine ait unsurlara (dil, kültür, yurt, rasyonel inanç, tarih, coğrafya gibi) bağlı kalmanın mutluluğunu yaşarlar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!