Türklerin evi herkese açıktır. Geleni Tanrı konuğu kabul ederler. Evleri duvarla çevrili değildir. Yarım ekmeklerini konuklarıyla paylaşmaktan zevk alırlar. Ama Araplar öyle mi? Bir dönüm arazide yüksekliği üç metreyi bulan duvarla çevrili evlerde, sokağa-hayata kapalı yaşarlar. Kadınlar bu duvarın arkasındadır. Evin erkeği izin verirse avludan çıkabilirler.
Yazıma koca Yunus’un; “Elif okuduk ötürü /Pazar eyledik götürü/ Yaratılanı hoş gördük/ Yaratandan ötürü” dizeleriyle başlamak istiyorum.
Yüce Tanrı her millete bir karakter vermiş.
İngilizler döneklikleriyle ve kıvrak siyasetleriyle. Onun için “İngiliz bıçağı gibi hem ileri hem geri gelirken keser” derler.
Araplar dünyanın en ırkçı ve en güzel masal uyduran milletidir.
Türkler de misafir kutsaldır, değerlidir, baştacıdır. “Misafir on kısmeti ile gelir, birini yer, dokuzunu bırakır” sözü onlarda meşhurdur.
Fakültelerimizin birinde, Adıyamanlı bir öğrenci hocasına, “Hocam hep Türklere vurgu yapıyorsunuz, Araplarla Türkler arasında bir fark var mıdır?” diye sorar.
Prof. öğrenciye, nerde kalıyorsun?
Öğrenci: bir cemaat yurdunda yanıtı verir.
Prof., “Yurtta kardeş Türk cumhuriyetlerinden öğrenci var mı?”
Öğrenci, “ Evet hocam, Özbekistanlı var.”
Prof. “Çok güzel. Arap öğrenci de var mı?”
-Evet hocam.
Prof “Çok güzel.”
Ve devam eder. Samet sen yurda varınca, O Özbek arkadaşına, ben bu yaz Özbekistan’a geleceğim de. Bakalım ne diyecek. Ardından da o Arap arkadaşına, ben yazın Şam’a gezmeye geleceğim de. Bakalım ne yanıt verecekler.
Adıyamanlı Samet, bu önerileri ilginç bulur. Aklına da yatar.
Önce Özbek öğrenciye: “Ben bu yaz Özbekistan’a geleceğim der.”
Özbek öğrenci, “Ciddi mi, ne kadar güzel. Gel bizde kalırsın. Ben sana Özbekistan’ı gezdiririm” der sevinçle.
Samet birkaç gün sonra Suriyeli öğrenciye varır.
O’na bu yaz Şam’a gezmeye geleceğini söyler.
Şamlı Halid, “Kalacak yerin var mı, nerede kalacaksın?” der.
Samet şaşırmıştır. Oysa Halid’e daha sıcaktır. Ona daha bir bağlıdır.
Samed’in duyguları allak bullaktır.
Gün gelir Prof.’la karşılaşır Samed.
Prof. Sorar “Ne oldu Samed, konuştun, görüştün mü arkadaşlarınla?”
Samet, “Keşke görüşmese idim, keşke o soruyu sormasa idim. Hayal kırıklığı yaşıyorum, şoktayım hocam” der ve olayı anlatır.
Prof. “Bak Samet Türklerin evi herkese açıktır. Geleni Tanrı konuğu kabul ederler. Evleri duvarla çevrili değildir. Yarım ekmeklerini konuklarıyla paylaşmaktan zevk alırlar.
Ama Araplar öyle mi? Bir dönüm arazide yüksekliği üç metreyi bulan duvarla çevrili evlerde, sokağa-hayata kapalı yaşarlar. Kadınlar bu duvarın arkasındadır. Evin erkeği izin verirse avludan çıkabilirler.
Ben de bu gerçeği hem Hac zamanımda hem de Katar ziyaretimde gördüm. Arapların evleri yüksek duvarlarla çevrili idi.
İşte Arap ile Türk arasındaki fark budur.
Esen kalınız.