Müyesser Yıldız
Müyesser Yıldız

Savcılar ve hakimler hiç yanlış yapmaz mı?!

featured

Hasıl-ı kelâm; olmayan şüpheliyi varmış gibi göstermek, tartışmalı MASAK raporları düzenlemek suç değil de gazetecilerin bunları yazması suç, öyle mi?!

Önceki akşam bir gazeteci daha tutuklandı.

Ne kadar “normalleştik” değil mi?

Tutuklanan, 10 Haber’in adliye muhabiri olan Furkan Karabay’ın suçu ne mi?

Tutuklanan ve yerine kayyum atanan CHP’li Esenyurt Belediye Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özer’le ilgili süreci haberleştirirken, soruşturmayı yürüten Başsavcı ve Başsavcı Vekili’nin isimlerini yazıp geçmişte yaptıkları soruşturmaları hatırlatmak.

Böylece, “terörle mücadelede görev almış kişileri hedef gösterme”, “kamu görevlisine hakaret” ve “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçlarını işlemiş!..

Furkan Karabay’ın tutuklanma süreci de şöyle oldu:

Sabah evi basıldı. Ne anlama geliyorsa, polisler çekmecesindeki Türk Bayrağı’nı çıkarıp elbise dolabına astı. Emniyet’te kendisine tek bir soru sorulup Adliye’ye götürüldü. Savcı, ifadesini bile almadan tutuklamaya sevk etti. Hakimlik tutuklama kararı verdi.

Furkan Karabay yaklaşık 1 yıl önce, 28 Aralık 2023’te de gözaltına alınıp tutuklanmıştı. O zamanki suçu mu?

Sarallar grubundan Barış Saral’ın yargılandığı davanın tutanağını ve tutunakta adı geçen bir savcının adını yazmasıydı. Yine, “terörle mücadelede görev almış kişiyi hedef göstermek” ve “iftira” ile suçlandı.

Neyse ki, 11 gün sonra tahliye edildi. Sonrasında ise beraatına karar verildi.

Sadece gazetecilik yapan Furkan kardeşimize “Bu da geçecek.” deyip sadede gelelim.

”KİMSE LAYÜSEL DEĞİLDİR”

Erdoğan çok kez şunu söyledi: “Bu partide şahsım dahil hiç kimse layüsel değil.”

Layüsel; hesap sorulamaz, sorumuz, dokunulmaz anlamına geliyor.

Furkan Karabay’ın yaşadıklarından anlaşılan şu ki, savcılar ve polisler kesinlikle yanlış yapmayan, haliyle de eleştirilmez ve dokunulmaz kişilermiş!..

Öyleyse sıcağı sıcağına bir örnek verelim.

Geçen hafta boyunca organize suç örgütü lideri olduğu iddiasıyla müebbet hapisle cezalandırılması istenen Bora Kaplan hakkında, “örgütsel faaliyet kapsamında zincirleme şekilde suçtan kaynaklanan mal varlığını aklama” suçlamasıyla açılan ikinci davayı izledim.

12’si tutuklu 38 sanıklı bu davanın Perşembe günkü son celsesinde firari sanıklardan Erkan Yıldırım’ın Avukatı Ertan Kunt, müvekkilinin bu soruşturmadan önce yurtdışına gittiğini, buna rağmen gözaltına alınıp Savcılık huzuruna mevcutlu getirilmiş gibi sahte belge düzenlendiğini, Sulh Ceza Hakimliğinin de bu belge üzerinden yurtdışına çıkış yasağı koyduğunu öne sürüp, “Böyle gıyapta karar verilebiliyorsa o kararı kaldırıp yeniden yurt dışına çıkma yasağı kararını siz verin.” talebinde bulundu. Avukat Kunt, yakalama kararının kaldırılması halinde Erkan Yıldırım’ın yurda dönüp ifade vermeye hazır olduğunu da bildirdi.

Bu durumda, şu iki ihtimal söz konusuydu: ya Avukat Kunt’un söyledikleri doğruydu ya da Erkan Yıldırım, yurtdışı adli kontrol kararına rağmen -aynen Bora Kaplan örgütü davasının hem sanığı hem M7 kodlu gizli tanığı Serdar Sertçelik gibi- bir şekilde yurtdışına kaçmış ve firari konuma düşmüştü.

Tesadüf bu ya; aynı gün, davaya bakan 77. Asliye Ceza Mahkemesi’nin Hakimi, İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü’nden Erkan Yıldırım’la ilgili bir yazı geldiğini, okunup dosyasına konduğunu belirtti.

Duruşmadan sonra hem bu yazının hem de Erkan Yıldırım’la ilgili verilen adli kontrol kararının peşine düştüm.

Emniyet Genel Müdürlüğü İnterpol Daire Başkanı imzalı bu yazıya göre; “halen ülkemiz adli makamlarınca aranan ve yurt dışına çıkmış olabileceği değerlendirilen” Erkan Yıldırım, 4 Ekim 2023 tarihinde yasal yollardan yurtdışına çıkmıştı.

Şimdi de Erkan Yıldırım’a yurtdışına çıkış yasağının ne zaman konduğuna bakalım.

9. Sulh Ceza Hakimliği’nin tutanağına göre, bu karar 17 Ekim 2023’te, yani Erkan Yıldırım’ın yurt dışına gitmesinden 13 gün sonra verilmiş.

Peki nasıl verilmiş?

O gün Savcılık, aralarında Erkan Yıldırım’ın da bulunduğu 18 şüpheliyi adli kontrol talebiyle Hakimliğe sevk etmiş.

Nasıl sevk edilmişler?

“Mevcutlu olarak”.

Nereden anlıyoruz?

9. Sulh Ceza Hakimliği tutanağındaki şu satırlardan:

“Malvarlığı değerlerinin meşru bir yolla elde edildiği konusunda kanaat uyandırmak suçundan aşağıda isimleri yazılı şüpheliler hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 17.10.2023 tarih ve 2023/…… soruşturma sayılı yazısı ile mevcutlu olarak gönderilen şüpheliler Hakimliğimizde hazır edilmiş ise de…”

Hakim, “mevcutlu” gönderilen, mesela Erkan Yıldırım’ı görüp öyle mi karar vermiş?

Hayır, ne onu ne de diğerlerini görmüş.

Sebep?

“İş yoğunluğu nedeniyle şüphelilerin yokluğunda dosya üzerinde inceleme yapıp”, Erkan Yıldırım dahil tümünün, “üzerlerine yüklenen suçun niteliği ile dosya kapsamı itibarıyla kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösterir mevcut delil durumuna göre ayrı ayrı adli kontrol altına alınmalarına, ayrı ayrı yurtdışına çıkışlarının yasaklanmasına” karar vermiş.

Sonuç?

Ankara 77. Asliye Ceza Mahkemesi, Emniyet Genel Müdürlüğü’nün yazısından Erkan Yıldırım’ın 4 Ekim 2023’te yasal olarak yurtdışına çıktığı anlaşılsa da yakalama emrinin infazının beklenmesini, ayrıca bulunduğu ülkede yakalanması için kırmızı bülten çıkarılmasını ve dahi hakkındaki yurtdışına çıkış yasağı şeklindeki adli kontrol hükmünün devamını kararlaştırdı!..

MASAK RAPORUNU DA MI POLİSLER YAZDI?

Aynı davadan bir başka örnek.

Yargılama konusu “kara para” ya; haliyle, sanıkların mal varlıkları, banka hareketleri vs. konusunda MASAK’tan bir rapor alındı.

Ancak sanıklar ve avukatları, rapordaki fahiş hataları kalem kalem ortaya koyup bunun MASAK raporu değil polis fezlekesi olduğunu, artık MASAK raporlarını da polislerin yazmaya başladığının anlaşıldığını öne sürdü.

Hakim, avukatların bu savunması karşılığında ikna oldu ki, dosyanın “alanında uzman bir yeminli müşavir, bir bankacı ve bir akademisyen muhasebe uzmanı bilirkişiye” gönderilerek, “iddianameye konu mal varlıklarının edinilme tarihleri de karşılaştırılarak aralarında bir illiyet bağı kurulup kurulamayacağı, suçtan elde edildiği iddia olunan mal varlığı değerlerinin gayri meşru kaynağını gizlemek veya meşru bir yolla elde edildiği konusunda kanaat uyandırmak maksadıyla bir kısım işlemlere tabii tutulup tutulmadığı hususunda” rapor alınmasına karar verdi.

Hasıl-ı kelâm; olmayan şüpheliyi varmış gibi göstermek, tartışmalı MASAK raporları düzenlemek suç değil de gazetecilerin bunları yazması suç, öyle mi?!

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!