Türkiye’nin uzun yıllardır orta gelir tuzağında takılıp kaldığına dikkat çeken Prof. Dr. Ufuk Akçiğit ile yaptığımız sohbetin satır başları şöyle:
– Türkiye’nin şu anda enflasyonu tartışması gerekiyor ama bunu tartışırken de diğer uzun vade için odaklanmamız gereken asıl problemimizi göz ardı etmememiz gerekiyor. Ama biz hep göz ardı ediyoruz.
– Özel sektör zaten Ar-Ge harcaması yapmıyor çünkü rekabetçi bir ortamımız yok. Üretimimiz yüksek teknoloji değil. Firmalarımıza teknik eleman veremiyoruz. Üniversite ile iş dünyasının ilişkisi yok. Çalışan nüfusumuzun içinde master diplomalı oranı OECD’den kopmak üzere.
– Rekabetçi politikalar izleyemiyorsak, firmalara kafa yoracak insanları eğitip veremiyorsak, üniversitelerle artık ortak proje yapacak durumda değillersek böyle bir ortamda verimlilik artışı için gerçekten bir mucize olması gerekiyor. Türkiye’nin verimlilik artışı için şu andaki konjonktürde gerçekten mucizeye ihtiyacı var.
– Türkiye 2012’de ekonomideki ivmelenmeyi devam ettirseydi şu anda zengin ülkeler arasında olurdu. Ama Türkiye uzun yıllardır orta gelir tuzağında. Verimlilik bazlı bir büyüme olmadığı sürece yaşanacak şeyler hep geçici olacak.
SIFIR VERİMLİLİK
– Ekonomik olarak büyüyen ülkelerin en önemli özelliği basketbolcu Michael Jordan gibi hep havada asılı kalmaları. Jordan’nın özelliği basket atarken sıçradığı zaman havada kalmasıydı. Türkiye seviyesindeki ülkelere baktığımızda yüzde 8-9 lar seviyesinde büyümüşler, bir büyüme silsilesine girdiklerinde bunu 20-30 yıl sürdürmüşler. Ama Türkiye’nin son 10 yıldaki büyümesi yüzde 3 civarında olmuş. Uzun vadede de sıfır verimlilik artışı olmuş.
– Beyin göçünde sayıdan ziyade niteliğe bakmamız gerekiyor. Bir akademisyen gider, 100 verimsiz akademisyenin gitmesine bedeldir. Genelde yurtdışından verimsiz olan akademisyenleri Türkiye’ye getiriyoruz. Bir akademisyen Türkiye’ye döndüğünde verimliliği 10 puan düşüyor aynı kişi yurtdışına gittiğinde verimlilik 30 puan artıyor. İnsanların maaşlarına bilimsel imkanlarına bakmak gerekiyor. Kendilerini rahatça ifade edebiliyorlar mı, insanlara rahatça soru sorabilecekleri ortam yaratıyor muyuz. Kimleri kaybediyoruz, kimleri kazanabiliriz bunların peşine düşmemiz gerekiyor.
– Şu anda İstanbul Üniversitesi’nin hocaları yurtdışında bir konferansa dahi gidecek harcırah bulamıyorlar, kaynak ayırmıyoruz. Böyle bir ortamda verimlilik artışı sağlayamayız.
ÜNİVERSİTELER GÖZ ARDI EDİLİYOR
– Yaptığımız araştırmada Türkiye’de üniversitelerde akademisyenlerin yüzde kaçı herhangi bir yayın yapıyor diye baktık. Sıfıra yakın o kadar üniversite var ki. Özellikle 2006’dan sonra açılmış üniversitelerin çoğunda yayın yapıyorlarsa kaliteli dergilerde yer almamış.
– Türkiye ekonomi politikalarını dizayn ederken üniversiteleri tamamen göz ardı ediyor. Orası araştırmaların başladığı yer. Hocaların maaşları tartışılmadığı sürece, oraya girmediğimiz sürece büyük resmi göremeyiz. Bunun bir sinyal değeri var. Aslında üniversite araştırmaları ile firma araştırmalarının mesafesi kısalmış durumda. Bu çok iyi de fırsat doğuruyor. Ama maalesef biz bunu tartışmıyoruz.
UYGUN İLACI KULLANMAK ŞART
– Bir sağlık problemi varsa önce o insanın sağlık probleminin ne olduğunu anlaması lazım. Ona uygun diyetini yapması ve ilacını alması gerekiyor. Sadece sağlık problemimi anlamam beni iyileştirmeyecek. Bizim sanayi 4.0 tartışması bana hep onu anımsatıyor. Teknolojiyi yapmak için onun diyetini yapmanız ilacını içmemiz gerekiyor.
– Daha fazla veri ve daha çok performans bazlı sanayi politikalarına odaklanmamız gerekiyor. Sanayi politikalarıyla sosyal yardım politikalarını birbirinden ayırtetmek gerekiyor. Sanayide en çok değer yaratacak firmaları desteklemek gerekiyor. O konuda ne yazık ki ciddi adım göremiyorum.