Mehmet Edip Ören
Mehmet Edip Ören

Tarikatlar Savaşı

featured

Türkiye’de tarikatlar maalesef gene bildiğimiz yolda. Bunlar, Allah’a ulaşmanın yolu mudur, yoksa ticari kuruluşlar mıdır belli değil… Kendi beynini kullanamayan, birkaç soytarıya kiralayan, kimseler oldukça, uyanık, din tacirleri, holdingleşmeye devam edecektir. Fetoş döneminden hiçbir ders alınmadığı gayet açık biçimde görülüyor. Şimdi de yok Menzil’miş, yok İsmailağa’ymış gibileri oluşan boşlukları maalesef ziyadesiyle doldurmuş durumda. Bunların ne kadar dini bütün (!!!) olduklarını, iç saltanat kavgaları münasebetiyle öğreniyoruz. Her birinin elinde, birbirlerine ait sapık cinsel fantezileri de ihtiva eden kasetlerin oluşu, durumu bütün çıplaklığıyla ortaya seriyor. Bir lokma, bir hırka felsefesinin, evrilerek, sınırsız lokma, sınırsız ipek hırka halini alması bile beyni olan ama kullanamayan güruhu, uyandırmaya yetmiyor. Geçtiğimiz günlerde birisi, ABD Başkan’ında bile olmayan, süper lüks araçlarla fotoğrafının çekilmesini yasakladı. Bu debdebe ve gücün yarın bizlere yeni 15 Temmuz’lar yaşatmayacağını kim garanti edebilir…

Hoca’nın, ama o zamanki hocaların kurtarma sözlüsünden sonra, elindeki not defterini inceleyip, ara sıra da gözlük üstünden sizi süzüp, başını sağa sola sallayarak, “Sen Eylül’de gel” demesinin üzerinden kâbus gibi geçen üç ay sonrasında gelen Eylül geldi… Nasıl geldi diye soracak olsanız, inanın önceki daha iyiydi demek durumundayım. Hepinize Merhabalar olsun…

Eşek bile, yuvarlandığı yar başına geldiğinde, ayaklarını diker gitmek istemez. Bu durumdan ötürü, Urfa’mızda kullanılan bir söz vardır. “Eşek olan bile bir kere düşer” derler. Peki, düşmesine rağmen aynı hataları yapanlara, sürekli yuvarlanma potansiyeline sahip olanlara ne denir… İşte “O” denir…

Türkiye’de tarikatlar maalesef gene bildiğimiz yolda. Bunlar, Allah’a ulaşmanın yolu mudur, yoksa ticari kuruluşlar mıdır belli değil… Kendi beynini kullanamayan, birkaç soytarıya kiralayan, kimseler oldukça, uyanık, din tacirleri, holdingleşmeye devam edecektir. Fetoş döneminden hiçbir ders alınmadığı gayet açık biçimde görülüyor. Şimdi de yok Menzil’miş, yok İsmailağa’ymış gibileri oluşan boşlukları maalesef ziyadesiyle doldurmuş durumda. Bunların ne kadar dini bütün (!!!) olduklarını, iç saltanat kavgaları münasebetiyle öğreniyoruz. Her birinin elinde, birbirlerine ait sapık cinsel fantezileri de ihtiva eden kasetlerin oluşu, durumu bütün çıplaklığıyla ortaya seriyor. Bir lokma, bir hırka felsefesinin, evrilerek, sınırsız lokma, sınırsız ipek hırka halini alması bile beyni olan ama kullanamayan güruhu, uyandırmaya yetmiyor. Geçtiğimiz günlerde birisi, ABD Başkan’ında bile olmayan, süper lüks araçlarla fotoğrafının çekilmesini yasakladı. Bu debdebe ve gücün yarın bizlere yeni 15 Temmuz’lar yaşatmayacağını kim garanti edebilir…

Cennet yurdumuz, Ağustos ayı içinde, normalin kat be kat üzerinde orman yangınlarıyla cebelleşti. Gelişen tekniklerle, uydular vasıtasıyla yapılan ölçümler neticesinde, devletin açıkladığının iki misli yerin kül olduğu tespit edildi… Bu yalan ve yanıltma nereye kadar gidecek bilemiyorum. Bozuk saat bile günde iki kere doğruyu gösterir, bunların, bir doğrusu bile yok. Anlaşılıyor ki, oluşturulan yeni din, yalanı farz haline getirmiş… Artık kimse Resmi rakamlara inanmıyor. Bu durumun düzelmesi için en az iki neslin geçmesi gerekir ki vay halimize vay…

Bir eski hikayedir. “Adı da hoşafın yağı kesildidir” Kısaca anlatayım. Yeniçerilere ilk önce pilav vs türü yemekler dağıtılıyordu. Aynı kepçe ile hoşaf da taksim edildiğinden kepçenin yağı hoşafa geçiyordu. Bir gün sistem durumu fark edip, farklı kepçeler kullanmaya başlayınca, hoşafın üstünde yağ tabakası oluşmuyor. Bunu fırsat bilen, yeniçeri de “Devlet hoşaftaki yağı bile bize çok gördü”  diye, kazan kaldırıyor… Aklıma nerden geldi. Eskiden marketler, yumuşamış malları ayrı bir sandığa koyarak, fakir fukaranın almasına müsaade ederdi. Şimdi, olgunlaşmış mal adı altında poşetlenip yarı fiyatına satılıyor. Vatandaşa, atık çöp malzemesi bile çok görüldü. Allah sonumuzu hayreyleye.

Gelelim, cebimizden bir kuruş çıkmadan yapıldı, yalanlarıyla hayatımıza giren YİD projelerine… Bu yılın ilk altı ayında, 36 milyar lira garanti parası ödenmiş. Yıl sonuna kadar 76 milyara ulaşması bekleniyormuş. Cebimizden bir kuruş çıkmayacak lafı RTE tarafından söylendi. Yalan olması mümkün değil. Demek ki, hazret parayı kendi cebinden ödeyecek, bizden çıkmayacak. Kimse paniğe kapılmasın…

Bu arada vergi yükünü çekemeyen ve isyan halinde olanlara da rahatlatıcı bir haber vereyim. Geçtiğimiz yıl, o zavallı, fakr-u zaruret içindeki müteahhitlerinizin de 660 milyar liracık vergi borçları silinmiş

Bir dostum, olimpiyatlar sona erdi bir satır ile yazmadın diye sitem etti. Çok haklı da yazacak bir şey olsa yazalım… İlk defa altın madalya alamadığımızı mı yazayım. Her şeyde dibe vurduğumuz gibi burada da bademler sayesinde dipte olduğumuzu mu yazayım. Gerçi dibe vurmak iyidir. Yükselişin habercisidir. Bu yüzden tabiri kaldırıyorum. Mevcut durum, dipsiz kuyuda hala aşağı doğru yol aldığımızdır… Liyakatsiz, merkezi yönetim tercihlerinin getirdiği neticeleri yaşıyoruz. Büyükşehir Belediyeleri bu konuya da el atmalı, gerekleri yapılmalıdır. İBB, biraz mesafe almış gibi. İki madalyalı, kızımız, Ekrem İmamoğlu’nu ziyaret etti. Boks ve Taek Won Do dalındaki gümüş ve bronz kızlarımız, Başkan’a teşekkür etti. Bize göre hoş bir durum da Allah bunların kocalarını hatadan muaf tutar İnşallah. Yoksa maazallah…

Hepinizi yüce Yaradan’ıma emanet ediyorum. Hoşça kalınız…

 

ÖNEMLİ NOT: 01 Ekim 2024 tarihine yayına girmesi gerekiyordu. Bu gecikmeden dolayı yazarımızın hiç bir kusuru yoktur. Editoryal hatadan dolayı yazarımızdan ve okuyuculardan özür diliyoruz. – haberiniz.com.tr

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!