TÜRKİYE’nin ilk Hititoloğu, Ordinaryüs Profesör Sedat Alp tarafından 1953-1992 yılları arasında Konya Karahöyük’te başlatılan kazı çalışmaları, 30 yıl aradan sonra İstanbul Üniversitesi’nden Doç. Dr. Gonca Dardeniz Arıkan başkanlığında yeniden başladı. Daha önce tespit edilemeyen Hitit katmanlarına yeni kazılarla ulaşıldığını belirten Arıkan, “Şu anda yaklaşık 330 dönümlük höyüğün, Kuzey Suriye ve Kuzey Irak’tan Girit’e kadar olan çok geniş bir hatta, o dönem dünya ticaretinin çok önemli aktörlerinden bir tanesi olduğunu çok rahatlıkla söyleyebiliriz” dedi.
Türkiye’nin ilk Hititoloğu, Ordinaryüs Profesör Sedat Alp tarafından 1953-1992 yılları arasında Konya Karahöyük’te başlatılan kazı çalışmalarında bölgedeki Hitit varlığını kanıtlayan bulgular elde edildi. Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile 2022 yılında yüzey araştırmalarının ardından İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Gonca Dardeniz Arıkan başkanlığında kazılar yeniden başladı. Daha önce tespit edilemeyen Hitit katmanlarına yeni kazılarla ulaşıldığını ifade eden Arıkan, “Konya Karahöyük’te Hitit’in ne kadar olup olmadığı arkeoloji camiasını aslında oldukça uzun zamandır meşgul eden konulardan bir tanesiydi. 2022’de başlattığımız kazılar ile beraber artık güvenle söyleyebiliyoruz ki milattan önce 16’ncı yüzyılda, Çorum’da yavaş yavaş bir Hitit Krallığı ortaya çıkarken çok önemli aktörlerden bir tanesi de güneyde Konya Karahöyük olmuş. Daha önce tespit edilmeyen Hitit katmanlarına yeni başlayan çalışmalarla beraber ulaşmış bulunuyoruz. Belki de geç Tunç Çağı katmanları demek, çok daha doğru olacak. 2 senelik bir çalışmayla bile oldukça önemli bir aktör olarak Konya Karahöyük’ün karşımıza çıktığını görüyoruz. İlerleyen süreçlerde çok güçlü bir Hitit hakimiyeti ya da çok güçlü bir Hitit varlığı olduğunu, bir etkileşim olduğunu biliyoruz. Konya’da bunun boyutlarını anlamaya çalışıyorduk aslında. Bu anlamda da Konya Karahöyük kazıları daha ilk sezondan itibaren oldukça önemli bilgiler verdi” diye konuştu.
‘HENÜZ YAZILI BELGEYE ULAŞMADIK’
Konya Karahöyük’ün dünya ticaretinin önemli noktalarından biri olduğunu belirten Doç. Dr. Arıkan, “Konya Karahöyük’te aslında ticaret merkeziyle ilgili henüz yazılı bir belgeye ulaşmadık. Bununla beraber farklı bölgelerden bildiğimiz yazılı belgeler üzerinden ve arkeolojik kalıntılar üzerinden baktığımızda üzerinde durduğunuz, şu anda yaklaşık 330 dönümlük höyüğün, Kuzey Suriye ve Kuzey Irak’tan Girit’e kadar olan çok geniş bir hatta, o dönem dünya ticaretinin çok önemli aktörlerinden bir tanesi olduğunu çok rahatlıkla söyleyebiliriz. Bununla beraber bu ticaretin detayları hala daha aydınlatılmayı bekliyor. Ben ve ekibim de bunu yapmaya gayret ediyoruz. Bu bölgede yaşayan gruplar ne yiyorlar, ne içiyorlar, nasıl besleniyorlar, etrafındaki iklim şartları nasıl? Artık yavaş yavaş daha da doğru olarak anlayabiliyoruz” dedi.
BOL MİKTARDA TAHIL VE ÜZÜM ÇEKİRDEKLERİ BULUNDU
Kazılarda bol miktarda arpa, buğday ile üzüm çekirdekleri bulduklarını anlatan Arıkan, “Burada aslında ciddi bir depo alanı açtık. Pitoslar ve pitosların içerisinde bol miktarda tahıl, bunların içerisinde arpa, buğday, üzüm, üzüm çekirdekleri ve çok çeşitli bitkilerle karşılaştık. Belli ki bunların üretildiği depo edildiği ve dağıtıldığı bir alanın içerisindeyiz. Bununla beraber nasıl yaşadılar ve nasıl öldüklerine dair henüz çok fazla bir bilgiye sahip değiliz. Birkaç tane senaryomuz var elimizde, ilk etapta çok fazla iskelet bulmayı da beklemiyorduk. Ama bu senenin gene sürpriz buluntuları içerisinde oldukça çok sayıda bebek iskeletiyle karşılaştık. Şimdi bu iskeletler üzerinde yürütülecek çalışmalarla beraber önümüzdeki yıllarda burada ne olduğuna dair çok daha kapsamlı olarak bilim camiasına ve tüm halkımıza söyleme imkanımız olacak” diye konuştu.
‘1600’LERDEN İTİBAREN ÇİFT BAŞLI KARTALI GÖRÜYORUZ’
Kazıda bulunan mühürlerde, Selçuklu Devleti sembolü olarak bilinen ‘çift başlı kartal’ figürünün Hititlerde rastlandığını söyleyen Doç. Dr. Gonca Dardeniz Arıkan, “Arkeologlar için oldukça heyecan verici buluntular arasında mühürler ve mühür baskılarını sayabiliriz. Daha ilk sezonumuzdan itibaren Konya Karahöyük bu açıdan da bize sunacaklarını sundu. Mühürler ve mühür baskıları üzerindeki ikonografiler, bizleri kuzey Suriye’den Ege’ye kadar bağladı. Aslında Selçuklu’nun sembolü olarak bilinen çift başlı kartalı, herhalde 3 bin yıl daha geriye götürmek gerekecek. Kartal ve çift başlı kartal, Konya Karahöyük’te oldukça bilinen, kullanılan ve çok farklı versiyonları olan bir sembol, bir ikonografi. Aslında bundan sonra da Konya Karahöyük’le de beraber bu çift başlı kartal sembolünü birazcık daha geriye taşımak mümkün olacak. Milattan önce yaklaşık olarak 1600’lerden itibaren çift başlı kartalı görüyoruz” dedi.