Yusuf Dülger
Yusuf Dülger

Kafamızdaki Putlar ve Tabular (5)

featured

Mustafa Kemal bir taraftan İstiklal Savaşı yaparken bir taraftan eğitim öğretimi yaygınlaştırdı, okullarda müspet bilimlerin okutulmasını sağladı, kafalardaki PUT ve TABULARI yıkmaya başladı. Mustafa Kemal bir taraftan topluma zarar veren medreseleri kapattırırken bir taraftan da Diyanet İşleri Başkanlığı, İmam-Hatipler ve bir İlahiyat Fakültesi açtırdı; aydın, akılcı, dürüst toplum yetiştirmek için uğraştı ve tabii kendisi iyi bir örnek oldu.

Büyük Millet Meclisi Ankara’da açıldığında:

Türkiye’de hiç okul yoktu, çok yerde medrese vardı. Halkın yüzde 93-95’i okuma yazma bilmezdi. Öğretim dili Arapçaydı. Medreselerde Arapça, Farsça, tefsir, hadis, fıkıh gibi dersler okutulur; Türkçe, matematik, fizik, kimya, geometri gibi dersler okutulmazdı. Halk dünyadan habersizdi.

Türkiye Cumhuriyeti ilan edildiğinde her yer türbe, tekke, zaviye, dergâh, şeyh, derviş, mürit doluydu; sömürülüyorduk, geriydik. Ayağımızda çarık, bacağımızda kıl şalvar vardı, bir ayakkabı ve basma fabrikamız dahi yoktu. İşgal yıllarında ordu ve silahımız da yoktu, halk şehit olurken medreselerin hoca ve talebeleri askere gitmezler, bedava yaşarlardı. Hastane, Dr. yerine üfürükçüler vardı.

Mustafa Kemal bir taraftan İstiklal Savaşı yaparken bir taraftan eğitim öğretimi yaygınlaştırdı, okullarda müspet bilimlerin okutulmasını sağladı, kafalardaki PUT ve TABULARI yıkmaya başladı.

Geldiğimiz noktada bugün, adının önünde Prof. olan bir Milli Eğitim Bakanı, Mustafa Kemal’in kapattırdığı tarikat-cemaatlerin uzantılarıyla müfredatımızı değiştiriyor; matematik, fizik, kimya gibi derslerin sayısını azaltıyor, medrese modeline dönüyor. Burada Mustafa Kemal’in şu sözlerini bir daha hatırlayalım:

Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler ve meczuplar memleketi olamaz. Kişiler düşünür olmadıkça, hangi haklara sahip olduğunu anlamadıkça, kitleler istenilen yöne yönlendirilirler. Yaptığımız ve yapmakta olduğumuz inkılâpların gayesi Türkiye Cumhuriyeti halkını tamamen çağdaş bir toplum haline ulaştırmaktır. Ben manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir doğma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış miras bırakmıyorum. Benim manevi mirasım ilim ve akıldır.

Mustafa Kemal bir taraftan topluma zarar veren medreseleri kapattırırken bir taraftan da Diyanet İşleri Başkanlığı, İmam-Hatipler ve bir İlahiyat Fakültesi açtırdı; aydın, akılcı, dürüst toplum yetiştirmek için uğraştı ve tabii kendisi iyi bir örnek oldu. Bir gün Ankara’da yüksek öğrenim gençleriyle sohbet ederken bir genç Atatürk’e: “Atam sen bir Allah’sın…” der. Atatürk hiddetlenerek ayağa kalkar, iddiayı reddeder. Aradan yüz yıl geçer, bir politikacı çıkar; kendisini Allah ve Peygamber ilan edenler karşısında susar, sevinir. Bir böylelerine, bir de Atatürk’e bakın; farkı görün.

Recep Erdoğan ve Devlet Bahçeli’nin grup toplantılarına girip çıkarlarken AKP ve MHP’li milletvekillerinin duruşlarına da bakın, her biri: Hübel, Lat, Menat, Uzza’yı selamlar gibiler. Eskiden Kabe’de 360 put varmış. Bugün TBMM’deki putçu sayısı 360’tan daha fazla.

Dün TBMM’de özgürce düşünen, Mustafa Kemal’e itiraz edebilen Mahmut Esat Bozkurt gibi onurlu ve bilge milletvekilleri, böylelerine saygı duyan, kendisini “bir ferdi millet” olarak tanıtan Atatürk vardı, bugün yok.  Size bir örnek daha vereyim.

Hz. Muhammet, kendisini görünce heyecanlanan birisine: “Rahat ol. Ben de senin gibi bir insanım” demiş, elini öpmek isteyen birisin engellemişti. Ya bugünküler? Dünyayı sanki kendileri yarattı. Yani Bazıları Türkiye’de: “BEN TABUYUM, PUTUM, KRALIM!” diyor. Milyonlarca putperest de: “EVET ÖYLE! BEN DE SENİN KULUN VE KÖLENİM!” diyerek baş eğiyor. Bu gidiş çok tehlikeli.

Bu tehlikeyi önlemek, PUT VE TABULARI kırmak gerekiyor.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!