Aynı çağda (İslam dini geldiğinde), Doğu’da da (örneğin Araplarda) kölelik yaygındı. İslamiyet köleliği kaldıran, özgürlüğü getiren kurallar koydu. Müslümanlar dünyadaki gelişmelerin de zorlamasıyla bedensel köleliği kaldırdılar ama zihinsel köleliği ve tabuları kaldıramadılar. Şu anda Doğu ülkelerinde-birkaçı hariç-halkların çoğu zihinsel kölelik ve doğmalarla yaşıyor.
DOĞU DÜŞÜNCE SİSTEMİ
Orta Çağ’ın Avrupa’sında kölelik ve düşünceyi engelleyen hurafe ve tabular vardı. Bilimdeki gelişmeler Batı’daki hurafe ve tabuları yıktı, aydınlanma devri başladı, Avrupalılar köleliği kaldırdı.
Aynı çağda (İslam dini geldiğinde), Doğu’da da (örneğin Araplarda) kölelik yaygındı. İslamiyet köleliği kaldıran, özgürlüğü getiren kurallar koydu. Müslümanlar dünyadaki gelişmelerin de zorlamasıyla bedensel köleliği kaldırdılar ama zihinsel köleliği ve tabuları kaldıramadılar. Şu anda Doğu ülkelerinde-birkaçı hariç-halkların çoğu zihinsel kölelik ve doğmalarla yaşıyor.
Sümerler ve eski Mısırlılar ile Yahudilik ve Hristiyanlıkta “Mehdi” (gelecek bir kurtarıcı) inancı vardı. Bu inanç Kab’ul Ahbar, Vehb b. Münebbih gibi Yahudi, Temim ed Dari, İbni Cüreyc gibi Hıristiyan asıllı kişiler tarafından Müslümanlara geçti. Müslümanlar sıkıntılarını düşünce ve bilimle değil; “zuhur edecek bir Mehdinin öncülüğünde” çözeceklerine inanmaya başladılar.
Bu inanç, düşünme ve bilime engeldir. İmam Malik (MS 711-795), Ahmet bin Hanbel (MS 780-855), İmam Şafii (MS 767-820) gibi nakilci İslam bilginleri dine yaklaşımları yönüyle bu engelin destekçisi oldular.
İmam Malik: “Kelamcıların şahitlikleri kabul edilmez”, Ahmet bin Hanbel: “Kelam âlimleri zındıktırlar”, İmam Şafii: “Şirk hariç, diğer herhangi bir günahla Allah’ın huzuruna çıkmak, kelam günahı ile çıkmaktan daha kolaydır” gibi görüşleriyle, kasıtsız da olsalar, İslam dünyasının beynini karartıyorlar.
Feridüttini Attar’ın (MS 1145-1221) şu öğüdüne bakın:
“Sükûtu âdet edinen emniyette yaşar, bir düşüncesi olmaz. Sana mutluluk gerekiyorsa sus. Sultanla kavgaya kalkışan, işini baştanbaşa yıkar. Sultana karşı yiğitlik davası güden mal ve canını yok eder. Padişah’a isyan edenin gündüzü geceye döner.”[1] Attar’ın bu öğüdü: “Kötülüklere göz yum, haksızlıklara boyun eğ, düşünme, kul-köle ol, tabuya dokunma” demektir.
Mutasavvıflar: “Şeyhin huyuyla huylanmanın (kişilik kaybı, düşünceyi durdurma) şart olduğunu” söylerler. Bayezid Bistami (MS 804-874): “Şeyhi olmayanın şeyhi şeytandır” der, bireysel gelişmenin kapısını kapatır.[2]
Tarikat kültürüne göre: “Bir müridin kalben bile olsa şeyhine itiraz etmemesi şarttır.” Böylesi bir kültürün olduğu yerde uygarlık olmaz. Orijinal İslam inancında bunun yeri yoktur.
İmam Şarani El Kudsiyye adlı eserinde: “Şeyhimin yanlışı benim doğrumdan evladır” der.[3] Bu düşünce tam bir putçuluk, tabuculuktur.
Bugün Müslümanların yaşadığı sıkıntıların çoğu böylesi yanlış inanç ve düşüncelerden kaynaklanıyor. Türkiye ve İslam ülkelerindeki gericilik bu düşüncenin ürünüdür.
Müslümanlar namazlarının her rekâtında: “Allah’ım yalnız sana kulluk eder ve yalnız senden yardım isteriz. Bizi doğru yola eriştir.” (Fatiha Suresi: 1/5-6) derler ama Yaratan’ın dışındakilere kulluk ediyorlar, şeyh ve üstatlardan yardım bekliyorlar.
Allah’tan başkasına yapılan baş eğişin (kölelik, putçuluk) çok pahalıya mal olduğunu Pakistanlı düşünür Muhammed İkbal bakın nasıl anlatıyor:
“Kölelik bir milletin fertlerini birbirine düşürür, düşman eder. İmama uymayan cemaat gibi kimi kıyamda, kimi secdededir. Fertler birbiriyle uğraşır, her birinin ayrı bir derdi vardır.”[4]
Bu yazıyı Mustafa Kemal Atatürk’ün şu sözüyle bitirelim:
“Uyuyan milletler ya ölür ya da köle olarak uyanırlar.
[1] Süleyman Uludağ; İslam Düşüncesinin Yapısı, s. 53 Dergâh Yayınevi Yayını, İstanbul 1979
[2] Feridüttin Attar, Pendname (Ter. M. Nuri Gencosman), s. 32-33. Millî Eğitim Bakanlığı Yayını, İstanbul 1968
[3] Süleyman Uludağ, Kuşeyri Risalesi Ter. s. 592. Dergâh Yayınevi İstanbul 1981
[4] Muhammed İkbal, Yolcu-Ey Şark Kavimleri-Kölelik, Ter. Ali Nihat Tarlan, s. 123 Eser Yayınevi Yayını, İstanbul 1976