Gazeteci Yavuz Selim Demirağ, 10 Mayıs 2019’da evinin önünde saldırıya uğramıştı. Ankara 36. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen dava sonucunda Demirağ’a sopalarla saldıran 7 sanık 9’ar yıl hapis cezasına çarptırıldı. Demirağ, kendisine düzenlenen bu saldırı ile Sinan Ateş cinayeti arasında bağlantı olduğunu vurguladı.
10 Mayıs 2019 gecesi katıldığı bir televizyon programından sonra gazeteci ve yazar Yavuz Selim Demirağ’a evinin önünde sopalarla saldıran 7 sanık 9’ar yıl hapis cezasına çarptırıldı.
Yavuz Selim Demirağ, kendisine düzenlenen bu saldırı ile Sinan Ateş cinayeti arasında bağlantı olduğunu vurguladı. Demirağ’a saldıran sanıklar ise, “Yavuz Bey’e yaşattığımız olaydan ve burada olmaktan pişmanız.” dedi.
Ankara 36. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın önceki celsesinde esas hakkındaki mütalaasını açıklayan Savcı, sanıklar Ali Adanur, Adem Çoban, Orhan Çoban, Adem Yavuz, Emrah Yavuz, Necmettin İnan ve Furkan Çelik’in kasten yaralama ve tehdit suçlarından cezalandırılmasını istemişti.
Davanın bugünkü 6’ncı ve son celsesinde savcı mütalaasını tekrarlarken sanıklar ve katılan Yavuz Selim Demirağ ile avukatlarının mütalaaya karşı savunmaları alındı.
‘BİR EL DEVREYE GİRDİ’
Sözlerine, “Öldü diye bırakıldığım saldırının üzerinden tam 5 yıl 1 ay 1 gün geçti” ifadeleriyle başlayan Gazeteci Yavuz Selim Demirağ özetle şunları söyledi:
“3.5 yıl boyunca ilgili savcılık iddianameyi yazamadı. Kamuoyu baskısı, gazeteci meslektaşlarım ve bazı siyasilerin olayı gündemde tutması ile iddianame lütfen yazıldı. Soruşturma dosyasının 3.5 yıl bekletilmesinin elbette siyasi etkileri vardır. Ancak beni en çok üzen mafyanın da etkilerini hatırlatmak zorundayım.
Bu dosya sıradan bir ağır yaralama ya da öldürmeye teşebbüs davası değildir. Öldürülmek üzere saldırıya uğradığım evim Yenimahalle Polis Merkezi’ne 100 metre mesafenin altında olduğu halde polis olay yerine 21 dakika sonra geldi. Yol güzergâhında yüzlerce güvenlik kamerası olduğu halde hiçbiri incelenmedi.
Dosyadaki tek güvenlik kamera görüntüleri de ailemin gayretleri ile temin edildi ve ne yazık ki, soruşturmayı yürüten savcılık tarafından izlenmedi bile. Bir ‘el’ bu olayın ‘basit yaralama vakası’ işlemine tabi tutulması için devreye girdi. Çünkü artık saldırıyı düzenleyenlerin kullandığı aracın plakası ortaya çıkmış, aracın sahibi şirket belli olmuştu. Olay aslında ortadadır. Sözkonusu şirket bir siyasi partinin il başkanının hissedarlığındadır.
Ölümden tesadüfen kurtulduğum saldırıdan sonra hastane odasında TV kanallarına, ‘Bu olaylar cezasızlıkla devam ederse, korkarım silahlı saldırıların yolunu açabilir.’ demiştim. Nitekim sopalı, demir çubuklu, bıçaklı saldırılar devam etti. Mersin’de Çağrı Üner’e saldırdılar. O da koruma amaçlı silahına sarılmak zorunda kaldı.
Derken Ankara’da Başkent’in göbeğinde siyasal bir cinayet işlendi. Sinan Ateş cinayeti ile bu dosyanın da ilintisi vardır. Bana saldıracak cahil gençleri bulamayınca taşeron olarak Ankara gece alemlerinin mafyası Ayhan Bora Kaplan’ın elemanlarını kiralayanlar, Sinan Ateş için de İstanbul Maltepe’de Gümüşsuyu çetesini buldular.”
Demirağ’ın avukatı Erhan Tokatlı da, “Sanıkların Yavuz Selim Demirağ’la hiçbir yakınlık veya husumetlerinin olmaması, aklımıza planlı bir azmettirme suçunun işlendiğini getiriyor. Sanıkların, olayın trafikte yaşanan tartışmadan kaynaklandığı iddiası görüntülerle uyuşmuyor. Her bir sanığın hareketlerine tek tek baktığımızda son derece profesyonelce davrandıkları, organize oldukları görülüyor” diyerek sanıkların işlediği suçun yaralama değil öldürmeye teşebbüs olduğunu, bu suçtan cezalandırılmaları gerektiğini kaydetti.
ANIKLAR: ‘PİŞMANIZ’
Duruşmaya katılan sanıklardan Orhan Çoban, Ayhan Bora Kaplan’la hiçbir bağlantısının olmadığını, söz konusu mekanlara yemeğe bile gitmediğini belirttikten sonra, “Kimseden talimat almadım. Yavuz Bey’e yaşattığımız olay ve burada olduğum için pişmanım.” diye konuştu.
Sanık Adem Yavuz da Demirağ’a bunu yaşattıkları için pişman olduğunu bildirirken Necmettin İnan ve Furkan Çelik, Ayhan Bora Kaplan’ı tanımadıklarını söyledi.
Avukatları da trafikte yaşanan bir tartışma sonucunda olmaması gereken elim bir hadise yaşandığını ve sanıkların pişmanlığını ifade ettiğini anlatırken GATA ve Adli Tıp’ın verdiği raporlarda ciddi çelişkiler olduğunu, ayrıca televizyon programından sonra Demirağ’ı evine bırakan gazeteci-yazar Murat Ağırel’in sıcağı sıcağına yaptığı açıklamalar ile mahkemede verdiği ifade arasında farklılıklar bulunduğunu savundu.
Beyanlardan sonra mahkeme oybirliğiyle sanıkları “kasten yaralama ve tehdit” suçlarından 9’ar yıl hapis cezasına çarptırdı.