Uluslararası Ceza Mahkemesi (ICC) başsavcısı, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Hamas’ın Gazze Şeridi’ndeki lideri Yahya Sinvar hakkında savaş suçu işledikleri gerekçesiyle tutuklama emri çıkarılmasını istedi.
ICC Başsavcısı Karim Khan, bu kişilerin en az 7 Ekim 2023 tarihinden itibaren savaş suçları ve insanlığa karşı suçlardan cezai sorumluluk taşıdığına inanmak için makul gerekçeler olduğunu söyledi.
Filistin, Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne taraf olduğu için, mahkemenin burada yaşanan olayları soruşturmak yetkisi bulunuyor.
Başsavcı Khan’a göre, mahkeme, ICC’ye taraf olmayan İsrail vatandaşlarının taraf bir devlet olan Filistin topraklarında işledikleri suçları yargılama yetkisi bulunuyor.
UCM Başsavcısının söz konusu talebi henüz yakalama kararının çıktığı anlamına gelmiyor.
UCM’nin, Romanyalı Hakimi Iulia Motoc, Beninli hakimi Reine Alapini-Gansou ve Meksikalı hakimi Socorro Flores Liera’dan oluşan 1 nolu Ön Dava Dairesi, Başsavcı Han’ın talebini tamamen ve kısmen kabul edebileceği gibi reddedebilir.
UCM’nin kendisine ait bir polis veya başka bir kolluk gücü olmaması sebebiyle Netanyahu ve diğer yetkililer hakkındaki yakalama kararının uygulanması, büyük oranda devletlerin kendi rızalarına dayanıyor. Roma Statüsü’nün 86. maddesi uyarınca UCM’ye taraf ülkeler, mahkemenin aldığı kararları eksiksiz şekilde uygulama yükümlülüğü altında bulunurken özellikle İngiltere, Almanya, Kanada, Çekya, Avusturya, Macaristan ve Hırvatistan gibi İsrail’e destek veren UCM üyesi Batılı devletlerin Netanyahu hakkındaki yakalama kararını infaz etme yükümlülüğü karşısında nasıl hareket edeceği merak uyandırıyor. Öte yandan UCM, Interpol, BM Barış Güçleri ve benzeri kuruluşlar eliyle de yakalama kararının infaz edilmesini sağlayabiliyor.
Khan, İsrailli yetkililer ile Hamas liderleri hakkındaki tutuklama talebi için UCM’nin Ön Yargılama Dairesi’ne resmen başvuruda bulundu.
Üç yargıçtan oluşan Ön Yargılama Dairesi, savcılık tarafından sunulan kanıtları inceleyecek ve bu isimlerin tutuklanıp tutuklanmayacağına karar verecek.
Hollanda’daki Utrecht Üniversitesi’nde uluslararası hukuk kurumları uzmanı olan Iva Vukušić hakimlerin atması muhtemel adımlar için şu değerlendirmede bulundu:
Netanyahu ve Gallant Lahey’deki Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde yargılanmayacak. Ön duruşma heyetinin, UCM Savcısı Karim Khan’ın savaş suçları ve insanlığa karşı suçlar nedeniyle Pazartesi günü sunduğu tutuklama emri talebini kabul ettiğini varsaysak bile İsrail, mahkemeye yargı yetkisi sağlayan Roma Tüzüğü’nü imzalayan taraflardan biri değil.
Başka bir deyişle bu isimler imzacı olan bir ülkeye seyahat etmedikleri sürece tutuklanma ihtimali ile karşı karşıya kalmayacaklar.
UCM’nin kendi polis teşkilatı veya yaptırım mekanizması yok, ancak tutuklama emirleri zanlıların seyahat seçeneklerini ciddi şekilde sınırlayacak.
UCM, devletleri değil, sadece gerçek kişileri yargılıyor. Bu kişiler, suçu işleyen kişiden suç işlenmesi emrini verene, en düşük seviyede suça katılanlardan en üst düzeydeki devlet görevlilerine kadar uzanabiliyor. UCM Başsavcısı, Netanyahu ve Gallant’ı İsrail’in Gazze’de işlediği suçlardan en sorumlu iki kişi ve hem ortak fail hem de askeri üstler olarak sorumlu tutuyor.
UCM şu ana kadar 42 kişi hakkında tutuklama emri çıkarırken bunlardan sadece 21’i üye devletlerin yardımıyla gözaltına alındı. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Sudan Eski Cumhurbaşkanı Ömer el-Beşir, ve Libya’nın devrik lideri Muammer Kaddafi’nin oğlu Seyfülislam’ın da aralarında yer aldığı ve UCM yakalama kararına rağmen henüz mahkemeye gönderilmeyen kişiler açısından kararın en önemli etkisi, başta UCM’ye üye ülkeler olmak üzere birçok ülkeye seyahat edememesi anlamına geliyor. Her ne kadar UCM’ye üye olmayan ülkelerin UCM’nin verdiği yakalama kararını uygulama yükümlülüğü bulunmasa da bu karar İsrailli liderlerin mahkemeye üye olmayan ülkelere de seyahatten de imtina etmesine sebep olabilecektir.
Netanyahu hakkında verilecek muhtemel yakalama kararı, uluslararası hukukta devlet başkanlarının dokunulmazlığı kuralıyla çatışması durumunda farklı ihtimaller ortaya çıkıyor. UCM, kural olarak yargılamalarında dokunulmazlığı her ne kadar geçerli kabul etmese de devletler özellikle devlet başkanları hakkında verilen yakalama kararlarının uygulanmasından, “dokunulmazlık” gerekçesiyle kaçınabiliyor. Ayrıca haklarında yakalama kararı olan devlet başkanları, genellikle UCM’ye taraf olan devletleri veya yakalama kararını uygulamayı isteyebilecek ülkeleri ziyaret etmekten kaçınıyor.
Eski Sudan Cumhurbaşkanı Ömer el-Beşir, hakkında UCM tarafından verilen yakalama kararı bulunmasına rağmen görevde bulunduğu sürede aralarında Mahkemeye taraf olan Güney Afrika ve Ürdün’ün de bulunduğu çok sayıda ülkeye ziyaretler yapmıştı. El-Beşir, görevde bulunduğu Haziran 2015’te Afrika zirvesi için gittiği Güney Afrika’da yerel bir mahkemenin, “UCM’nin El-Beşir hakkındaki yakalama kararının uygulanması” yönünde aldığı karar henüz uygulanmadan ülkeden ayrılmıştı.
Mahkeme, uluslararası barışı ve güvenliği tehdit etmesi nedeniyle Sudan’daki suçların incelenmesi yetkisini, Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyinden, BM Şartı’nın 7. bölümü altındaki bağlayıcı olan kararıyla aldığını belirterek, Sudan davası özelinde alınan kararların tüm devletler açısından bağlayıcı olduğunu ifade etmişti. Mahkeme, kural olarak devlet başkanı dokunulmazlığının geçerli olmayacağını ve taraf ülkelerin, UCM’nin kararlarını uygulama yükümlüğünün, diğer uluslararası yükümlülüklerinden önce geldiğini kaydetmişti.
UCM’nin, Ukrayna’da işlenen suçlara ilişkin yürüttüğü soruşturma kapsamında Rusya Devlet Başkanı Putin hakkında 17 Mart 2023’te çıkardığı yakalama kararının bugüne kadar uygulanmaması dikkati çekiyor. Putin, Mart 2023’ten bu yana Kırgızistan, İran, Çin, Birleşik Arap Emirlikleri, ve Suudi Arabistan’a ziyaretler yaparken Ağustos 2023’te Güney Afrika’da yapılan BRICS Liderler Zirvesi’ne bizzat gitmek yerine video konferans yoluyla katılmıştı. Bu durum UCM’nin yakalama kararıyla ilişkilendiriliyor.
UCM Başsavcısının “yakalama kararı” başvurusu birçok açıdan ABD başta olmak üzere Batılı devletlerin Netanyahu hakkındaki muhtemel yakalama kararına yönelik tepkileri azaltmayı hedeflediğini gösteriyor.
Savaşın “her iki tarafını” da suçlama yoluna giden Han, Netanyahu ve Gallant’ı aç bırakma, kasten acı çektirme, zalimce muamele, kasten öldürme, sivillere kasıtlı olarak saldırma, imha, zulüm ve diğer insanlık dışı eylemler gibi savaş suçları ve insanlığa karşı suçları işlemekle itham ederken Filistinli yetkililere de benzer suçlamaları yöneltme yoluna gidiyor.
Başsavcı Han, yakalama kararında üst düzey devlet yetkilileriyle başlamak yerine alışılanın aksine 3 Filistinli yetkili hakkındaki suçlamaların ardından Netanyahu ve Gallant hakkındaki suçlar için yakalama kararı talep ediyor.
Başsavcı Han öte yandan, Filistin soruşturması özelinde ilk defa 6 hukukçu ve 2 akademisyenden oluşan bağımsız bir danışma heyeti kurarak söz konusu kararı, heyetin tavsiyesi üzerine aldığını ifade ediyor.
Son olarak Başsavcının yakalama kararı başvurusunda, Gazzelilere yönelik kıtlık ve aç bırakma suçlarına odaklanması, Netanyahu ve Gallant hakkındaki olası davaların ağırlıklı olarak İsrailli yetkililerin Gazze’deki suçlarına odaklanıp Batı Şeria ve Doğu Kudüs’teki öldürme, işkence, zorla alıkoyma, keyfi tutuklama, mala el koyma ve yağma suçlarını göz ardı edebileceğini düşündürüyor.
UCM Başsavcısı Han, ofisinin Filistin’deki durumla ilgili yeni tutuklama kararlarını talep etmekte tereddüt etmeyeceğini söyleyerek söz konusu 5 kişi hakkında alınacak muhtemel yakalama kararıyla yetinmeyip daha fazla şüpheli kişi hakkında da dava açılması için çabalayacağını ifade etti.
Hollanda’nın Lahey kentinde bulunan mahkeme, soykırım, savaş suçları ve insanlığa karşı işlenen suçlarla itham edilen kişileri soruşturup, yargılıyor.
1998’de Roma Tüzüğü ile kurulan mahkeme, çalışmalarına 2002’de başladı. UCM’ye 123 ülke taraf. Türkiye ise bu ülkelerden birisi değil.
UCM, bireyleri savaş suçlarını kovuşturuyor ve yargılıyor. Uluslararası Adalet Divanı (UAD) ise ulusların hukuki sorumluluğunu dikkate alır. Örneğin Güney Afrika, soykırım sözleşmesi kapsamında İsrail’e karşı Uluslararası Adalet Divanı’nda dava açmıştı.
Tutuklama kararı UCM’nin batının ve özellikle ABD’nin yakın bir müttefikini hesap vermeye çağırmaya çalıştığı ilk sefer olacak tarihe geçecek.
Khan’ın başvurusu, İsrail’i korumak için yoğun lobi yapan Washington’a doğrudan meydan okuma olarak da yorumlanıyor.