Bir ülkenin başı, itibarı maddi değerlere indirgerse, olay başlamadan bitmiş demektir. Hele hele, o ülkenin maddiyatı ekside ise durum daha da vahimdir. Olmayan parayla ancak olamayacak itibar elde edebilirsiniz, tıpkı mevcut durum gibi. Konser dinleyenleri öldüren, sivilleri rehin alan ve de İsrail’e harekât için, altyapı oluşturan, bana göre ABD ajanı, illegal yapının siyasi büro sorumlusu, ülkemize geldi. Dışişleri Bakamayanının bile muhatabı olamayacak, ancak, bir daire başkanı veya protokol müdürüyle görüşmesi gereken kişi, babasının evi gibi, Saray’a gitti, RTE ile saatlerce görüştü… İşte, ülkenin itibarı…
Öyle devirler vardır ki, içiniz kıpır kıpırdır. İyi bir şeyler olacağını sezersiniz. üreklerinizin, umut deryasındaki sesleri moral kaynağınız olur. Ama öyle zamanlarda vardır ki, etrafınız sislerle kaplıdır. İstikametinizin doğru olup olmadığını tespit edemezsiniz. Meçhule sürüklenip durursunuz. Muhtemelen ya aynı yerde döner durursunuz ya da daha kötü, geriye gidersiniz. Malûm sistemler içindeki ülkemde hangi duygular ağır basıyor, düşünmek ve de düşündürmek istedim. Hepinize merhabalar olsun…
Geçtiğimiz günlerde, kanıma dokunan bir dizi olay yaşandı. Hangi gün yaşanmıyor ki dediğinizi duyar gibiyim… Bir ülkenin başı, itibarı maddi değerlere indirgerse, olay başlamadan bitmiş demektir. Hele hele, o ülkenin maddiyatı ekside ise durum daha da vahimdir. Olmayan parayla ancak olamayacak itibar elde edebilirsiniz, tıpkı mevcut durum gibi. Konser dinleyenleri öldüren, sivilleri rehin alan ve de İsrail’e harekât için, altyapı oluşturan, bana göre ABD ajanı, illegal yapının siyasi büro sorumlusu, ülkemize geldi. Dışişleri Bakamayanının bile muhatabı olamayacak, ancak, bir daire başkanı veya protokol müdürüyle görüşmesi gereken kişi, babasının evi gibi, Saray’a gitti, RTE ile saatlerce görüştü… İşte, ülkenin itibarı… Siz altın varaklarda değil, som altında da otursanız, bu şartlarda itibarınız ancak gramlarla ölçülebilir… Gelelim, bir diğer çok önemli meseleye… Çok konuşuldu, haklı gerekçeleri sıralayarak, tekrara düşmek istemiyorum, neticeye hemen gideyim. Değil Hamas, Dünya’nın buna benzer bütün örgütlerini bir araya getirseniz Kuvvayı Milliye’nin, etek tıraş artığı bile olamaz… Bu değerlendirmeyi yapanların, ATATÜRK’e bakış açılarını bildiğimden, acaba Kuvva’yı basite mi indirgemek istiyorlar diye düşünmekten kendimi alamıyorum… Konuyu bir soruyla şimdilik kapatmak istiyorum… Statüsü bütün Dünya’ca tanınmış, ne idüğü belirsiz değil, Özerk bir Cumhuriyet olan,30-40 milyon nüfuslu, Doğu Türkistan Uygur Bölgesi’nden, siyasi büro başkanı, Türkiye’ye gelse, elini kolunu sallayarak, Saray’a girip, saatlerce görüşme yapabilir mi? Güldürmeyin beni, Başkan’ları Rabia Kadir ‘in, Ülkeye girişi yasak, daha ne diyeyim… Bu Rabia, Türk değil, Mısırlı Arap olsaydı durum çok farklı olurdu… Adına el selamları bile oluşturulurdu…
Bu süper (!!!) ekonomistlerin eline geçmeden, Merkez Bankası her sene hatırı sayılır kârlar elde ederdi. Rezervleri ise, cebellezine tarikatı mensuplarını bile çileden çıkaracak seviyelerdeydi. Peki, kafası basanlar (!!!) idareyi eline alınca ne oldu… Zarar bir trilyon liraya yaklaştı. Servet transferinin en bariz örneği olan KKM sistemi için neler deniyordu. İşin ucu bize de dokunuyor ama, hemşehrim bitkiselden bahsetmek zorundayım… Ne demişti bu zavallı “En kötü senaryoya göre bile, zarar olmayacak” Peki n’oldi? Tekrar demek zorundayım. Bütün bunlara sebep olanların cezası ne olacak. Bir kuruş bile sorumlulukları olmayacak mı? Sorumluluğu bırakın gene çıkıp, “Ekonominin başı benim, ben” diyecek mi? Bu zararı da her zaman olduğu gibi, emekli dul yetim fakir fukara mı ödeyecek… Yüce Yaradan’ım, sizin ekonomistliğinizi kurutsun emi… Sizlere, ülke değil, bakkal dükkânı bile emanet edilmez. Bütün gıdaları yer, sermayeyi kediye yüklersiniz…
Yalanı ben haber yapmaktan bıktım ama birileri yeni başlamış gibi. Çok mevzu edildiği ve de yazmam istendiği için kısaca yazacağım. TÜİK, izanın kurusun İnşallah… Gene işsizliği azaltmışsın, ne diyeyim sana, hepinizi Allah bildiği gibi yapsın. Manevi altyapımız kuvvetli olmasa, sizlerin “Allah bir” dediğinize bile inanmamamız gerekiyor.
MB Başkanı Karahan, Kürt asıllı İngiliz Memoş’la birlikte para bulmaya taaa ABD’lere gitti. Gitmeden de asgari ücret için diyeceğini deyiverdi. ABD’deki malikanesinin günlük gideri, asgari ücretin çok çok üstünde olmasına karşılık, ülkemizde bir yıl zam yapılmamasını tavsiye etti… IMF yetkililerinin, “Biz de aynı programı uygulardık” demeleri, neyin içine girdiğimizin özeti oldu…
Finali, bir seçim sonrası klasiğiyle yapalım. İlk başta, eyvah teamül değişiyor mu derken Ca-Ce ve Reyis imdadımıza yetişti… Meğer, seçimlerde MHP %16 oy almış, AKP de, %5 ittifak desteğiyle %40 almış. Gene sadece birinci Parti’nin kaybettiği, diğer herkesin kazandığı seçimleri yapmış olduk. Bu arada kendisini fasulye gibi nimetten sayan yüzdelik değil bindelik partilere de değinmem lazım. İl değil, Türkiye çapındaki oyuyla bile milletvekili çıkaramayacak partiler Kripto sayesinde, TBMM de grup kurmuş, uyuyan Truva Atları görevlerini üstlenmişlerdir… Ali Bebecan Efendi’nin “CHP seçime tek başına girsin görelim” lafını da neresine monte edecek, hep birlikte merakla bekliyoruz…
Allah’a duamız, haftaya da sağlık içinde sizlere kavuşmak. Hepiniz Yaradan’a emanet olun. Hoşça kalınız…