Şimdi Erdoğan, “Suriye’de yarım kalan işimizi mutlaka tamamlayacağız.” dediğine göre; milyonlarca aile sosyal yardımlarla geçinir hale düşmüş, emeklilerimizden üç kuruş esirgenir olmuşsa da ekonomimiz artık ABD’nin mahvedemeyeceği sağlamlığa ulaşmış olmalı!.. Bir de Biden’ın, Türkiye’nin Suriye’nin kuzeydoğusuna yönelik askeri harekâtları “ABD’nin ulusal güvenliği ve dış politikasına olağanüstü tehdit” sayan “acil durum kararı” var. Acaba Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın ve MİT Başkanı İbrahim Kalın’ın başarılı ABD temasları sonucu bu karar yürürlükten kaldırıldı da haberimiz mi olmadı?!
Erdoğan önceki akşam Ankara 4. Kolordu Komutanlığı’nda düzenlenen iftar programında şunları söyledi:
“Kimin projesi olduğuna bakmadan güney sınırlarımızın ötesinde bir teröristan kurulmasına müsaade etmeyeceğiz. Irak hududumuzun güvenliğini bu yaz itibarıyla komple garanti altına alacak, Suriye’de yarım kalan işimizi de mutlaka tamamlayacağız.”
“Teröristan” veya “büyük Kürdistan” görünümlü “büyük İsrail” kimin projesi, hepimizin malûmu; da besbelli Erdoğan, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın ve MİT Başkanı İbrahim Kalın’ın ziyaretlerinden sonra açılan yeni sayfayı karalamamak için ABD’nin adını anmıyor.
Milletçe hafıza kaybına uğradık ya; şu “Suriye’de yarım kalan işimizi de mutlaka tamamlayacağız.” sözleri üzerinde durmak istiyoruz.
Sahi, Suriye’deki işimiz niye yarım kalmıştı? Hatırlatalım.
O Rezil Mektup
Ankara 9 Ekim 2019’da; şimdilerde Erdoğan’ın “teröristan”, ABD’nin ise “kuzey ve doğu Suriye özerk yönetimi” dediği “Suriye demokratik güçleri (SDG)” görünümlü PKK/YPG’nin kontrolü altındaki bölgede güvenli bölge oluşturmak amacıyla Barış Pınarı Harekâtı’nı başlattı.
Aynı gün dönemin ABD Başkanı Trump’ın, Erdoğan’a şöyle bir mektup gönderdiği ortaya çıktı:
“Sayın Cumhurbaşkanı, gelin iyi bir anlaşma yapalım! Binlerce kişinin öldürülmesinden sorumlu tutulmak istemezsiniz ve biz de Türk ekonomisini mahvetmekten sorumlu olmak istemeyiz ve bunu yaparız. Size bunun bir örneğini Pastör Brunson olayında yaşatmıştım. Sorunlarınızın bazılarını çözmek için çok uğraştım. Dünyayı yüzüstü bırakmayın. Harika bir anlaşma yapabilirsiniz. General Mazlum sizinle müzakere etmek istiyor ve daha önce vermedikleri bazı ödünleri vermeye niyeti olduğunu söylüyor. Size güvenerek, (Mazlum Kobani’nin) bana yazdığı, elime yeni ulaşan mektubu da ekliyorum.”
Trump mektubunda, “Eğer bu işi doğru ve insani bir şekilde yaparsanız tarih de sizi iyi yazar. Eğer iyi şeyler olmazsa, sizi sonsuza dek hep bir şeytan olarak görürler. Sert adamı oynama. Aptallık etme! Seni sonra arayacağım.” diye ekledi.
ABD’NİN “HAŞİNCE” SEVGİSİ SONUÇ VERDİ
Sonra ne oldu?
Harekâtın ilk haftasında Trump’un Yardımcısı Mike Pence ve Dışişleri Bakanı Pompeo Ankara’ya geldi.
Yapılan görüşmelerin ardından Ankara harekâta “ara verildiğini”, ABD ise “ateşkes” sağlandığını açıkladı.
“Ara verme” veya “ateşkes” anlaşmasına göre; TSK’nın harekâtı durdurmasına karşılık terör örgütü 5 gün içinde sınırdan 32 kilometre güneye çekilecek, güvenlik bölge Türkiye’nin kontrolünde olacak, teröristlerin ağır silahları toplanacak, tüm bunlardan sonra da nihai ateşkes ilân edilecekti.
Haliyle Trump çok sevindi. Sevincini de şöyle ifade etti:
“Bu anlaşma üç gün önce asla yapılamazdı. Bu noktaya gelebilmek için, onların iyiliği adına biraz ‘haşince’ sevgi göstermemiz gerekti. Bu uygarlık için müthiş bir gün. Gerekli, biraz da sıra dışı bir yolda ilerlerken beni desteklediği için ABD’den gurur duyuyorum. İnsanlar bu ‘anlaşmayı’ yapmak için yıllardır uğraşıyordu… Cumhurbaşkanı Erdoğan’a teşekkür etmek isterim, Kürtlere ve Kürt liderliğine teşekkür etmek isterim. Perde arkasında bize yardım eden belli bazı ülkelere teşekkür etmek isterim. Bu, muazzam bir şey. IŞİD tamamen kontrol altında ve daha fazlasını almaya devam ediyoruz. Birçok açıdan muazzam bir durum bir durum ortaya çıktı ve böyle bir şeyin parçası olmaktan dolayı onur duyuyorum.”
Trump’ın mutluluğuna kayıtsız kalamayan Erdoğan da şu karşılığı verdi:
“Sayın Başkan, insanlığın baş düşmanı olan terörizmi yendiğimizde daha fazla hayat kurtulacak. Bu ortak çabanın bölgemizde barış ve istikrarı geliştireceğine güvenim tam.”
5 GÜN DEDİLER 5 YIL GEÇTİ
ABD ve terör örgütüne verilen 5 günlük sürenin üzerinden neredeyse 5 yıl geçti.
Sözümona PKK/YPG’den kurtarılacak bölgede resmen “kuzey ve doğu Suriye özerk yönetimi” kuruldu.
ABD, teröristlere silah yağdırmaya devam etmekle kalmadı; onları korumak için Suriye’de bir SİHA’mızı düşürdü de gıkımız bile çıkamadı.
En nihayetinde 3 ay önce bu “teröristan”ın sözde anayasası açıklandı.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın ziyaretinden sonra güya ABD ile “yeni sayfa” açılmıştı ya; işte bu sayfaya ABD’nin düştüğü ilk not, PKK/YPG bölgesindeki üslerine 40 araçtan oluşan askeri takviye yollamak oldu.
İkinci not da dün geldi.
Hatırlanacaktır; geçen yıl Irak’ın kuzeyinde bir helikopter düştü, 9 kişi öldü. Bu helikopterin PKK/YPG’ye ait olduğu ve teröristleri taşıdığı anlaşıldı. ABD, o zaman teröristler için “kahraman” ifadesini kullanıp teröristbaşı Mazlum Kobani’ye başsağlığı diledi. Bu olayın birinci yıldönümünde de ABD’li komutanlar, teröristbaşı Kobani’yle birlikte Kamışlı’da teröristler için düzenlenen anma törenine katılıp sözde bir anıta, sözde PKK bayrağının renklerinden oluşan bir çelenk bıraktı.
ABD ARTIK EKONOMİMİZİ MAHVEDEMEYECEK Mİ?
5 yıl öncesine dönersek; gerek Rahip Brunson’un iadesinde gerekse de Barış Pınarı Harekâtı’nın durmasında Trump’ın “Ekonominizi mahvederim” tehditlerinin etkili olduğunu gördük.
Şimdi Erdoğan, “Suriye’de yarım kalan işimizi mutlaka tamamlayacağız.” dediğine göre; milyonlarca aile sosyal yardımlarla geçinir hale düşmüş, emeklilerimizden üç kuruş esirgenir olmuşsa da ekonomimiz artık ABD’nin mahvedemeyeceği sağlamlığa ulaşmış olmalı!..
Bir de Biden’ın, Türkiye’nin Suriye’nin kuzeydoğusuna yönelik askeri harekâtları “ABD’nin ulusal güvenliği ve dış politikasına olağanüstü tehdit” sayan “acil durum kararı” var.
Acaba Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın ve MİT Başkanı İbrahim Kalın’ın başarılı ABD temasları sonucu bu karar yürürlükten kaldırıldı da haberimiz mi olmadı?!