İslam aynı İslam ama Müslümanlar değişik! İslam da şeyh, şıh, efendi, tarikat, cemaat kesinlikle yasak iken; şöyle bir etrafınıza bakın: Tarikattan, cemaatten, şıhtan, efendiden, lüksten, gösterişten, yolsuzluktan, hukuksuzluktan, adaletsizlikten orta da İslam görünmüyor. Hani Müslümanlar düşünürdü, akıl erdirirdi? “Düşünmeyenlerin başına pislik yağar” Yunus:100 Yüce Tanrı size neylesin?
Sözüm Müslümanım diye vitrinde görünüp de, İslam’ın tam tersini yapanlaradır.
Günümüz Müslümanlarını (Samimi olanları tenzih ederim) anlamak bayağı bir ilim konusu oldu.
Onları anlamak için epeyce bir zihin ve zaman aşındırmak gerekiyor.
Fakirliği överler, fakirlerin zenginlerden 500 yıl önce cennete gireceğini söylerler de içlerinde hiç fakir olan yok, fakirliğe özenen yok.
Şehitliği överler, erdeminden bahsederler. Ama hiç birisi bırakın savaşa gitmeyi, çürük raporu alıp ya da bedel ödeyip askere bile gitmezler.
Çörek otunun şifasını anlatan da Müslümanlar; kahvaltıda havyar yiyen de Müslümanlar.
Peygamberin kerpiç evini, şiltesini anlatan Müslümanlar; köşklerde, dubleks, tripleks villalarda oturanlar da Müslümanlar.
Peygamberin deveye bindiğini anlatan Müslümanlar; BMV, Mercedes, Ferrari’ye binen de Müslümanlar. Hiç milli ve yerli TOGG’a binmiyorlar.
İmam-Hatipleri öven, fakir halka çocuklarınızı buraya gönderin diyen Müslüman; kendi çocuklarını Fen liselerine, ABD kolejlerine, Fransız okullarına gönderenler de Müslüman.
Her hastalığa bir dua, şifa ayeti yazan Müslüman; Amerikan hastanesinde tedavi olan da Müslümanlar!
Sadeliğin erdemini anlatan Müslüman; İtalyan, Avrupa marka giysi, ayakkabı giyen de Müslüman.
Mekke’nin, Medine’nin kutsallığını anlatan Müslüman; İngiltere’den, ABD’den, Fransa’dan ev alıp yerleşen de Müslüman.
Duanın, hacamatın, deve sidiğinin, hurmanın, zemzemin özelliğini, kutsallığını, sünnet olduğunu anlatan Müslüman; hastalanınca en iyi hastaneye, en deneyimli doktora giden de Müslüman.
Fakire, yoksula yardımın dini yönünü anlatan Müslüman; her yıl Yunan adalarına, Dubai’ye, Miami’ye, Roma’ya tatile, üç kere, beş kere Umre’ye giden de Müslüman.
Laik eğitime ve laik sisteme karşı savaş açan Müslüman, çocuklarını laik ülkelerde, laik eğitim veren ABD’ye, Fransa’ya, İtalya’ya okumaya gönderen de Müslüman.
Mekke’nin, Medine’nin, Kudüs’ün şehir kutsallığını anlatan Müslüman; ABD vatandaşlığı almak için kuyrukta sıra bekleyen de Müslüman.
Hatır ve torpille imam, müezzin olan, Hac’ca giden Müslüman, Bilal Habeş’in sesinin güzelliğinden, hak yemenin günahından bahseden de Müslüman.
Çöl kumları üzerinde susuzluktan şehit olan Sümeyye’yi anlatan Müslüman; Antalya, Alanya, Çeşme kumsallarında denize giren de Müslüman.
“Ölülerinizi-geçmişlerinizi iyilikle yâd edin” emrine karşın, ülkenin kurucusuna İslam dışı küfür ve hakaret ederler. Kimin adına neyin taşeronluğunu yaptıkları da belli oluyor. Türk değiller, İslam ise hiç değiller.
Bunları kutsal İslam’ı ve samimi Müslümanları yargılamak, karalamak için yazmıyorum. Müslümanların içinde bulunduğu zavallı ve tutarsız yaşamlarına dikkat çekmek için yazıyorum.
Her dileği Tanrı katında kabul gören birine, birisi sorar. “Neden senin her dileğini Tanrı kabul ediyor” diye. O’da derki “ben İsmi Azam duasını okuyorum.” Bizimkisi de başlar öğrendiği İsmi Azam duasını okumaya. Fakat dilekleri kabul görmez.
O kişiye gelir durumu anlatır “sen bana yanlış ya da eksik mi öğrettin? ”O güzel insan der ki, “Dua, aynı dua da fakat ağız ve niyet değişik, ondandır.” der.
İslam aynı İslam ama Müslümanlar değişik! İslam da şeyh, şıh, efendi, tarikat, cemaat kesinlikle yasak iken; şöyle bir etrafınıza bakın: Tarikattan, cemaatten, şıhtan, efendiden, lüksten, gösterişten, yolsuzluktan, hukuksuzluktan, adaletsizlikten orta da İslam görünmüyor.
Hani Müslümanlar düşünürdü, akıl erdirirdi? “Düşünmeyenlerin başına pislik yağar” Yunus:100
Yüce Tanrı size neylesin?
Benden bu kadar!
Esen kalınız.