Konya Aydınlar Ocağı’nın Başkanı ve onun gibi düşünen yöneticileri ile takipçileri! Atatürk ve İsmet İnönü’nün anne ve aileleriyle uğraşmayın. Modern Türkiye ile barışın. Devlet ve milletimize hizmet etmiş kahramanlarımızı yıpratmayın. Mustafa Güçlü ve ekibine sığınan kimi kariyer ve meslek sahibi kişiler: “Cumhuriyet Osmanlı’nın temelleri üzerine kuruldu. Osmanlı Cumhuriyet’ten iyiydi. Lozan hezimetti. Harf devrimi bizi cahil bıraktı…” diye saçmalıyorlar. Biraz unvan ve yaşınızın adamı olun. Bilmelisiniz ki, Türk halkı bundan böyle saltanata dönmeyecek, vicdanını satmayan insanlar karşınızda olacak.
Konya Aydınlar Ocağı Başkanı Mustafa Güçlü gibi bazı kişiler ve bazı oluşumlar Atatürk’ten hoşlanmazlar, Atatürk hakkında olumsuz iddialarda bulunurlar. Herkesin Atatürk’ü sevme zorunluluğu yoktur ama Atatürk’ü yıpratma ve gözden düşürme hakları da yoktur. Çünkü T.C. ini kuran, Türk halkını ayakta tutan Atatürk’tür. T.C. ve Atatürk değersizleştirilirse, hepimiz çok sıkıntı çekeriz.
Atatürk’ün eleştirildiği bir yerde birisi Atatürk’ü savunuyor. Mustafa Güçlü alınıyor: “Biz Allah dostlarının yanındayız. İsteyen öbür tarafla olsun” diyor. Siz Allah’a yakınsınız, Atatürk’ü sevenler Allah’tan uzaklar öyle mi?
***
Konya Aydınlar Ocağı’nda Atatürk’ün annesi ve bazı silah arkadaşları ikiye bir çirkince eleştiriliyorlar. Bu çirkinlik modern hukuk açısından olduğu kadar İslam hukuku açısından da suçtur. Kuran (Nur Suresi, Ayet 4): Bir kadına iftira atan, buna dört tanık bulamayan kişiye seksen sopa vurulmasını, bir daha da tanıklığının kabul edilmemesini istiyor. Halife Ömer bir kişinin annesi hakkında çirkin iddiada bulunan kişiyi (tanık gösteremediği için) dövdürüyor.
Aydınlar Ocağı vb. yerlerde, bir kadın için çirkin iddiada bulunup da iddiasını ispat edemeyenler, iyi bir dayaktan geçirilseler, nasıl olur? Hz. Muhammed: “Müslüman elinden ve dilinden Müslümanları güvende bırakandır” diyor. Öyleyse, Müslümanlığını pazara çıkaranlar dikkatli olmalılar.
***
Konya Aydınlar Ocağı gibi yerlerde, Atatürk ve İnönü hakkındaki olumsuz düşüncelerin çoğu Necip Fazıl, Kadir Mısıroğlu, Mustafa Müftüoğlu gibilerinin yalan ve iftiralarından kaynaklanıyor. Bu müfteriler, “Saltanat-Hilafet” diye yanıp tutuşuyorlar. “Cumhuriyet’i kuranlar savaşmayı bilmedikleri için çok toprak kaybettik. Atatürk ve İnönü keyif sahibi, din karşıtlarıydı” diyorlar.
Osmanlı’ya en büyük toprak kaybını dincilerin; “Ulu Hakan” dedikleri II. Abdülhamit yaşattı. II. Abdülhamit’in sekiz kadını, beş ikbali, üç gözdesi (toplam 16 karısı) vardı. (Ahmet Akgündüz, Osmanlı’da Harem, sayfa 342-343. Osmanlı Araştırmaları Vakfı, İstanbul 2006.)
Yurdumuz işgaldeyken Vahdettin altmış yaşındaydı, kendisinden kırk iki yaş küçük Nimet Bargu adındaki kızla beşinci evliliğini yaptı.
Atatürk ve İsmet İnönü tek evlilik yaptılar. Atatürk evlendikten bir süre sonra eşinden ayrıldı, bir daha evlenmedi. Bazı tarihçiler ve yakın çevresi: “Ev hayatı devlet işlerini engellediği için Atatürk boşandı” der. İsmet İnönü Batı Cephesi’ne komutan olduktan sonra, uzun süre eş ve çocuklarından ayrı kaldı. Cephede savaşırken oğlu öldü, eşi Mevhibe Hanım cephede morali bozulmasın diye oğlunun ölüm haberini İnönü’ye (savaş bitene kadar) duyurmadı.
Atatürk ve İsmet İnönü yurdumuzu işgalden kurtarmak için Anadolu’da savaşırlarken Vahdettin Türkiye’den kaçtı. Türkiye’nin hangi zorluklar altında kurtarıldığına dikkat çekmek için bir iki bilgi vereyim.
Birinci İnönü Muharebesinin ikinci gününe katılan Türk ve Yunan kuvvetlerinin sayısı şöyleydi:
Türkler 417 subay, 8.500 er (6.000 tüfek), 18 hafif makineli tüfek, 47 ağır makineli tüfek, 28 top.
Yunanlılar 472 subay, 15.816 er (12.500 tüfek), 270 hafif makineli tüfek, 80 ağır makineli tüfek, 72 top. (Sabahattin Selek, Anadolu İhtilali 2. Cilt, s. 508. Kastaş Yayınevi, İstanbul 2010.)
Düşürüldüğümüz şu acı sonuca bakın; 1832’de bizden bağımsızlığını kazanan Yunanistan’ın gücü altı yüz yıllık Osmanlı’nın gücünden fazladır. Utanmayan varsa, bu faturayı Atatürk İnönü ve Cumhuriyet’e kessin. Yurdumuzun işgalciler tarafından kurtarılması, Mustafa Kemal’in “Tekâlif-i Milliye” emirleriyle, kurulan “Düzenli orduyla” sağlandı.
***
Anadolu’nun o zamanki zorluklarına, İsmet İnönü’nün savaşı kazanmamız için yaptığı yoğun ve yorucu çabalarına işaret olsun diye kısa bir alıntı yapıyorum: “Ağır top olarak benim elimde yedi tane on beşlik obüs vardı. Bunları silahlar teslim olunurken, muhtelif depolarda terk edilmiş bulmuştum. Kamaları alınmış, boru halinde duruyorlardı. Bu obüslerin kamalarını yaptırmak için iki sene uğraşmışımdır. Eskişehir demiryolu atölyesinde topların kamalarını yaptırdım ve Sakarya’da kullandım. Şimdi ağır top sayısını yükseltmeye çalışıyorum. Doğu’da Kars Kalesi’nde büyük çaplı toplar var. Fakat taşıması güç. Kars Kalesi’ndeki ağır topların öküzlerle Kars’tan cepheye taşınması için aylar geçiyordu…” (İsmet İnönü Hatıralar, 1. Kitap sayfa 267. Bilgi Yayınevi, İstanbul 1985.)
Dünyanın ibret dolu cilvesine bakın, “Vatan, nöbet, cihat” diye nutuk atanlar; çıkardıkları “Paralı askerlik” yasalarıyla, doktordan aldıkları “Çürük” raporlarıyla vatana hizmetten firar ediyorlar.
Konya Aydınlar Ocağı’nın Başkanı ve onun gibi düşünen yöneticileri ile takipçileri! Atatürk ve İsmet İnönü’nün anne ve aileleriyle uğraşmayın. Modern Türkiye ile barışın. Devlet ve milletimize hizmet etmiş kahramanlarımızı yıpratmayın.
Mustafa Güçlü ve ekibine sığınan kimi kariyer ve meslek sahibi kişiler: “Cumhuriyet Osmanlı’nın temelleri üzerine kuruldu. Osmanlı Cumhuriyet’ten iyiydi. Lozan hezimetti. Harf devrimi bizi cahil bıraktı…” diye saçmalıyorlar. Biraz unvan ve yaşınızın adamı olun. Bilmelisiniz ki, Türk halkı bundan böyle saltanata dönmeyecek, vicdanını satmayan insanlar karşınızda olacak.