Sözkonusu isimlerin kurduğu “Dostlar Meclisi Piyade Okulu Hubb-i fillah” isimli Whatsapp grubunda paylaşılan ilk mesaj, “Davamız hayırlı olsun.” olmuş. Bu grupta dini temelli eğitim istedikleri yönünde paylaşımlar yapılmış. Tüm bunlar ortaya çıkınca da ilgili Whatsapp grubu kapatılmış. Bir Tuğgeneralin yaptığı soruşturmada da açıkça Atatürk’ün askeri kimliğine saygı duyduklarını, ama Cumhuriyet sonrası devrimlerine katılmadıklarını belirtmişler. Daha 10 Kasım törenlerine gelmeden, sözkonusu grubun bu paylaşımları ve yaptıkları defalarca dekanlığa, dekanlıktan da rektörlüğe bildirilmiş; ancak herhangi bir işlem yapılmadığı gibi kısa bir süre sonra dekan G.Y. okuldan ayrılmak durumunda kalmış.
Tuzla Piyade Okulu’nda 10 Kasım Atatürk’ü Anma Töreni’nde yaşananlara ilişkin iddialar ve bilgilerin ardı arkası kesilmiyor.
Olay ilk gündeme geldiğinde Milli Savunma Bakanlığı, bir yandan “dezenformasyonun bariz bir örneği” demiş, bir yandan da konuyla ilgili adli ve idari sürecin başlatıldığını açıklamıştı.
Sonrasını yazdık; idari tahkikat yapılarak olayın boyutları ortaya kondu. Olayın baş kahramanı, kursiyer Piyade Teğmen A.A.’nın toplu iğne olmadığı için Atatürk resmini takmadığı ve darp edildiği şeklindeki iddialarının gerçeği yansıtmadığı anlaşıldı. Sonuçta hem A.A. ile iki arkadaşı hem de onlara tepki gösteren 4 teğmenin okuldan uzaklaştırıldığı ve hepsinin TSK’dan ihraç talebiyle Yüksek Disiplin Kurulu’na sevk edildiği bildirildi.
Ancak iktidarın gazetesi Yeni Şafak, bu olaydan bir “teğmen cuntası” çıkarıp Atatürk karşıtı teğmenlere sahip çıkarken karşı tarafa inanılmaz suçlamalar yöneltti.
İlk Mesaj: “Davamız Hayırlı Olsun”
Öncelikle yeni edindiğimiz bilgileri aktaralım.
İddialara göre; Atatürk fotoğrafı takmayı reddeden A.A., kendisine tepki gösterenler hakkında 26 Kasım’da 90 bin liralık tazminat davası açmış ve jet hızıyla 11 Ocak’a duruşma günü verilmiş… Avukatlıklarını da kamuoyunun yakından tanıdığı bir tarikat mensubunun avukatları üstlenmiş.
Soruşturma dosyasına, bir kursiyer teğmenin telefonda, “Biz Nurcuyuz.” dediğine ilişkin ses kaydı girmiş.
Sözkonusu isimlerin kurduğu “Dostlar Meclisi Piyade Okulu Hubb-i fillah” isimli Whatsapp grubunda paylaşılan ilk mesaj, “Davamız hayırlı olsun.” olmuş. Bu grupta dini temelli eğitim istedikleri yönünde paylaşımlar yapılmış. Tüm bunlar ortaya çıkınca da ilgili Whatsapp grubu kapatılmış.
Bir Tuğgeneralin yaptığı soruşturmada da açıkça Atatürk’ün askeri kimliğine saygı duyduklarını, ama Cumhuriyet sonrası devrimlerine katılmadıklarını belirtmişler.
Daha 10 Kasım törenlerine gelmeden, sözkonusu grubun bu paylaşımları ve yaptıkları defalarca dekanlığa, dekanlıktan da rektörlüğe bildirilmiş; ancak herhangi bir işlem yapılmadığı gibi kısa bir süre sonra dekan G.Y. okuldan ayrılmak durumunda kalmış.
Ve Yeni Şafak’ın “Teğmen cuntası” başlıklı haberinde öne sürülen iddialar ise tümüyle A.A. ve arkadaşlarının anlatımlarına dayandırılmış.
Bakan “Niye Dezenformasyonu Yaptınız?” Diye Soramaz mıydı?
Şimdi Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler’in olayla ilgili açıklamasına gelelim.
Önceki gün basın-yayın kuruluşlarının Ankara temsilcileri için düzenlediği 2023 yılı değerlendirme toplantısında şunları söyledi:
“10 Kasım’da meydana gelen bir hadise. Bir öğrenci subayımız, yakasına takması gereken fotoğrafı takmıyor ve ‘Toplu iğnem yok.’ gibi bir gerekçe ortaya sürüyor. Ona tepki gösteren öğrencilerle aralarında tartışma yaşanıyor. Hepsi geçici olarak görevden uzaklaştırıldı. Olayla ilgili mahkeme ve Yüksek Disiplin Kurulu’nda verilecek kararları duyuracağız. Sorumlu görülen yöneticiler de görevden uzaklaştırıldı. Adli sürecin sonuçlanması beklenmeli.”
“Yakasına takması gereken fotoğraf” ne demek?
Sanki sıradan bir fotoğraf!.. Sözkonusu olan, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucusu ve önderi Atatürk’ün fotoğrafıdır!..
Bir süredir artık bu söylem kullanılmaz olsa da, ilk başlarda gerek Bakan Yaşar Güler gerekse MSB Sözcüsü TSK’yı anlatırken, “Atatürk ilke ve inkılapları ile aklın ve bilimin rehberliğinde” görevini icra etmeye devam edeceği vurgusunu yapıyordu.
O yüzden acaba Bakan Güler “Atatürk fotoğrafı” dedi de, medya “takması gereken fotoğraf” şeklinde mi aktardı şüphesiyle tüm haberlere tek tek baktım. Hayır, hem hepsinde hem de MSB’nin internet sitesine konan metinde aynı ifade vardı.
“Hepsinde” dedim; ama nedense iktidarın iki güçlü gazetesinde Güler’in bu sözleri de yer almadı. Bunlardan ilki Sabah, diğeri Tuzla Piyade Okulu’ndan “Teğmen cuntası” çıkaran Yeni Şafak idi.
Dikkat çekici bir rastlantı, değil mi?
Yeni Şafak için bir başlık daha açalım.
MSB, Tuzla Piyade Okulu’ndaki olayla ilgili gündeme gelen ilk iddialar için “dezenformasyon” demişti ya; peki bu gazetenin manşetten verdiği “teğmen cuntası” haberi için neden “dezenformasyon” denilmedi? Zira yapılan soruşturma sonucunda hazırlanan raporda böyle bir oluşumdan söz edilmediğini gördük.
Bakan Yaşar Güler’in basın toplantısında Yeni Şafak’ın temsilcisi de varmış. En azından Bakan Güler ona, “Bu dezenformasyonu niçin yaptınız?” diye sorsa iyi olmaz mıydı?
“FETÖ” ile Mücadele… Ya Bunlarla?
Bakan Yaşar Güler’in yine o toplantıdaki şu sözleriyle bitirelim:
“Elde edilen bilgi ve belgeler doğrultusunda FETÖ ile mücadelemiz, büyük bir hassasiyetle devam etmektedir. Hain örgütle mücadelemiz, iltisaklı tek bir personel kalmayıncaya dek tavizsiz bir şekilde ve kararlılıkla devam edecektir.” demiş.
Evet, “FETÖ” ile böyle mücadele ediliyor olabilir; ama peki ya “FETÖ”nün niyet ve yöntemlerinin izinden gidenlerle mücadele?
Tuzla Piyade Okulu örneğinde de görüldüğü üzere, asıl bundan ne haber?!