Somali Devlet Başkanı’nın katil oğlunun Türkiye’de nasıl korunup kaçırılışı, görevini yapan polislerin haklarında “idari soruşturma” açılışı Türkiye’de adalet ve insanlığın bittiğini gösteriyor.
Tespitin Türkçedeki karşılıklarından birisi belirleme, teşhisinki ise hastalığı tanıma demektir.
Bugün Türkiye’deki devletin yapısı ve işleyişi ile yurttaşlarımızın (büyük oranda) kişilik ve yaşayışı bozulmuştur. Bozuk yapı uzun ömürlü olmaz.
Değişik alanlardan vereceğim örneklerle tespit ve teşhislerde bulunayım.
Hayat pahalılığının önüne geçilemiyor. Bunun nedeni yüz ve hatta daha fazla yıldan beri el emeği ve alın teriyle biriktirdiğimiz yatırımlarımızın ve istihdam alanlarımızın elden çıkarılması, tembellik ve sadaka ekonomisinin egemen kılınması, vahşi kapitalist sistemin iyice kökleniyor olmasıdır. Saray’dan, ufacık bir çadır hayatına kadar benimsenen savurganlık; ölümlerin, hırsızlık ve soygun düzeninin yakında öleceğini gösteriyor.
Recep Erdoğan’ın dış ve iç politikada izlediği zikzaklı yol, itibarımızı yok ediyor. Dün çöp kutusuna atılan başka devlet adamları bugün birer “DOST” oldular. Bizim köyün çocuklarındaki efelenmeler bile bugünkü efelenmelerden daha ilkeli ve uzun ömürlüydü. Herkesin kendi itibarının yükseliş ve düşüşü kendini ilgilendirir, ona fazla üzülmeyiz ama Türk milleti ve Türkiye Cumhuriyeti’nin itibar kaybı hepimizi üzer, üzecek.
Recep Erdoğan İsrail’e diyor ki: “Güneydoğuda gözün olmasın. İstanbul’da operasyon yapma ha!” Ne demek bunlar? Bir devlet böyle mi yönetilir? Çember iyice daraldı mı yoksa? Kamuoyuna böylesi beyanatlar vermenin anlamı ne?
Bugün bir iki kişinin kaos dolu hülyalarıyla yatıp kalkacaksak, bize yazık olacak.
Siyasi partilerin genel merkezlerinin gardiyan odalarından, Mussolini, Hitler ve Stalin’in emir komuta merkezlerinden farkı yok. Altı yedi başkanın dediği oluyor. Türkiye’de ne düşünce hürriyeti ne halk iradesi ne hukuk ne kişiliklere saygı var. Bunun son örneğini bir MHP milletvekilinin seçildiği il ile ilgili bir düşüncesini dile getirmesinden sonra Devlet Bahçeli’nin “Partiden istifa et, git” demesinde, sonra o vekilin: “Tamam” deyip çekip gitmesinde gördük. Şu düzeye (!) bakın; ne o vekil “İstifa etmiyorum, beni seçmen bu partiden milletvekili yaptı” diyebiliyor ve ne de yüz yıllık Cumhuriyet’in sözde “demokrat, hür” yurttaşlarından bir ses çıkıyor.
Somali Devlet Başkanı’nın katil oğlunun Türkiye’de nasıl korunup kaçırılışı, görevini yapan polislerin haklarında “idari soruşturma” açılışı Türkiye’de adalet ve insanlığın bittiğini gösteriyor.
Muhalefet partilerimizdeki suskunluklar, tembellikler, ilkesizlikler, kapalı evlilikler (sözleşmeler), döneklikler diken üstünde yattığımızı anlatıyor.
Osmanlıcılık açıktan açığa, sürekli olarak Cumhuriyet ve hürriyete kurşun sıkıyor.
Eğitim ve öğretim sistemimizin tümden çöktüğünü kim inkâr edebilir?
Ne tarafa baksak karanlık, nerede dursak koku var.
Bilinen hastalıkların mikroplarını bünyemizden atmak zorundayız.
Osmanlı’nın durumuna düşmemek için herkese düşen görevler var.
Bir sonraki yazımın konusu son cümlemdir.
Hoşça kalın.