Finali, klasikleşen “Demiştik” faslıyla, yapıyorum. “Nass, bunların elinde olur tas, hem de hamam tası” diye yıllar önce demiştik… Faiz artışları, şimdide “Fazilet” oldu… İleri zamanlardaki “Demiştik” için depoya malzeme atalım… “Fazilet, bunların elinde olur, hezimet”… Ey, akılsız Müslümanım… Bil ki din akılla geçerlidir, akılsızın hiçbir yükümlülüğü yoktur… Artık aklını hem geri hem de başına al…
Bu “On” olgusu bende ciddi bir travmaya sebebiyet veriyor. Emekli olmamız hasebiyle çoğu zaman farkında olmadan atlatıyoruz ama yazı gününe denk gelirse, derin bir iç burukluğu oluşturuyor… Birde saat dokuzu biraz geçmişse aynı duygular gene oluşuyor… Hepinize Merhabalar olsun…
“İkinci bir ATATÜRK çıkar mı?” yaklaşımına, tereddüt etmeden “Evet” cevabı verme durumundayım. Son günlerde, kamuoyuna zaman zaman servis edilen bu yaklaşımına, fevri cevaplar vermeyeceğim… Benden, tasvip etmediğim yobaz davranışlarda beklemeyin. Türk genetik yapısı her an, bilhassa sıkıştığı dönemlerde, liderine kavuşmuştur. Teoman’dan Mete Han’a; Oğuz Han’dan, Alpaslan’a kadar çok geniş bir lider yelpazesine sahibiz… Bazı Ülkeler gibi, tarihlerindeki tek liderin arkasına sığınma durumumuz olmamıştır. Fransız, Napolyon’la, İtalyan Sezar’la övünebilir. Bizim, insan ve lider arşivimiz çok geniştir… Bu yüzden, bu millet daha nice Atatürk’ler çıkaracak güçtedir… Amma, Türk olmayandan, bu milletin andını yasaklayanlardan, milli değerlerimizi ayaklar altına alanlardan, Mustafa Kemal Atatürk’e at uşağı bile çıkamaz düşüncesindeyim… Ömrü sayısız cephelerde, at sırtında geçen bir Lider’le, at üzerinde duramayan birini mukayese etmek, abesle iştigaldir…
Allah gani gani rahmet eylesin, Aybüke Öğretmen‘i, hepiniz tanırsınız. Onun ve sazının ezgileri, kimin kulağında çınlamıyor ki… O, bu milletin, gönlüne saplandı, en derinlerine de saklandı, istemeseniz de oradaki yerini ebediyen koruyacaktır… Çok karmaşık duygularla yüklüyüm. Hayatının film yapılması güzel mi, değil mi kararsızım… Bu maneviyatın, ticari ve maddi yaklaşımlarla çakıştırılması içimde burukluklar oluşturuyor… Emekli olmasaydım, çok güzel bir belgesel yapar, milletime armağan ederdim… Gelelim sazına… Miras hukukuna göre, babasına, ailesine intikal etmiştir, tasarrufta onlara aittir. Kitap böyle diyor ama, millete mal ve emanet olmuş, şehidimizin sazı gönül isterdi ki, bir camekan içinde görev yaptığı okulun girişine konulsun, O güzel resmi de üstüne monte edilsin, talebeleri bizlere vekaleten her gün çiçeklerle donatsın… Şimdi, sarayın tozlu depolarında gün yüzü görmeden çürüyüp gidecek…
Bu ülkede, zengini bir türlü doyuramıyoruz… Kamyon yükü doları olanlar bile, daha nasıl çoğaltırım diye halâ bütün enerjilerini seferber ediyorlar. Bu geçici dünyada kefenin ceplerini doldursak bile, öbür tarafta paranın geçerli olmadığı niye hiç aklımıza gelmez… Bir lokma bir hırka düsturu, evrilerek, malesef bütün lokmalar bana, halini almıştır… Karnı patlasa bile, gözü doymayanlar her an gözlerimizin önünde… En son örnek de futbol camiasıyla alakalı olanlar… Konuya dedektif yaklaşımıyla değerlendirmeyeceğim. Günahım kadar sevmediğim Fatih Efendi işin neresinde ilgi alanımda değil, merak edenler, Çeşmeli kebapçıyı getirip, şüpheliyi konuşturabilirler. Ben ülkenin geldiği halle alakalıyım. İnsanlar yoksulluk sınırının altındayken, 4,5 milyon hane, yani yirmi milyon kişi yardıma muhtaç yaşar, insanlar pazar çöpü karıştırırken, birileri, on milyon dolarlarını, vergisiz dertsiz 45 günde nasıl üçe katlarım telaşında. Vergiyi de zaten garip gureba, çalışan ödüyor… Bu ne manevi açlıktır ne gözü doymazlıktır… İşin diğer enteresan kısmı da gene aynı kişiler aynı camia… Fetoş dersin bunlar çıkar, ddükkân basmak dersin bunlar, kayıt dışı vergi dışı dersin gene bunlar… RTE, ne yaparsa yapsın, alkışlayanlara kızarken, Camiaları da bunlara ne yaparsa yapsın, alkışı eksik etmiyor… İşi fanatik ve holigan değerlerle çakıştırmayın… Yanlış yapan Baba’nız bile olsa karşısına dikilin. Artık gına gelmiş bir olay, Hafize toy kızım tarafından bile sahneleniyor… Evladım, O da, velinimetini zor durumdan kurtarmak için, enflasyon düşüş eğilimine geçti diyerek, Aralık sonunda çalışan zamları hesaplanırken, Hükümet’in elini güçlendirdi ve de rahatlattı… Yavrucak, ne kadar çabuk uyum sağladı…
Finali, klasikleşen “Demiştik” faslıyla, yapıyorum. “Nass, bunların elinde olur tas, hem de hamam tası” diye yıllar önce demiştik… Faiz artışları, şimdide “Fazilet” oldu… İleri zamanlardaki “Demiştik” için depoya malzeme atalım… “Fazilet, bunların elinde olur, hezimet”… Ey, akılsız Müslümanım… Bil ki din akılla geçerlidir, akılsızın hiçbir yükümlülüğü yoktur… Artık aklını hem geri hem de başına al…
Kapatmadan; akıllıların gene mi dediği ama akılsızların da sürekli düştüğü, tuzağa değinerek veda etmek istiyorum… Memurcu Artist Sarı Ali‘nin bulduğu yolu Türk-İş Başkanı Sapsarı Ergün Atalay da başarıyla uygulamaya başladı. Her toplantı öncesi esip gürleyecek, arzu edilen ve de beklenen istekleri sıralayacak, sonra da ekran karşısında bile yakalandıkları gibi, Bakamayan’la, kapalı kapılar arkasında kıs kıs gülerek “Sarıcılık” oynayacaklar…
Hepiniz Allah’a emanet olun.