Dedeağaç ve Gökçeada’nın dibinde bulunan Zürafa adasını da kapsayan bir askeri tatbikatımız sebebiyle Atina’ya NOTAM verildiği bildirildi. Yunanistan Dışişleri Bakanı Gerapetritis ise Türkiye’nin NOTAM’ında Zürafa adacığının olmadığını öne sürerken şunu söyledi: “Türkler bu adayı zamanında ilhak etti, ama bizim egemenlik meselemizdir. Ada Yunan toprağıdır.” Dört gün önce ise -tepkiler üzerine düzeltse de- Yunan devlet televizyonu ERT, Trakya’daki topraklarımızı Yunanistan renklerinde gösteren bir grafik yayınladı. Ama, görüldüğü üzere, Erdoğan ve ekibi bunlar hiç yaşanmamış gibi Atina’ya gitmeye hazırlanıyor. Ez cümle, İngiltere bir heykel için Yunanistan’a bunu yaparken Ankara’nın haline bakın da dış politikamızın gücünü görün!..
Duymuşsunuzdur; Yunanistan Başbakanı Miçotakis geçen hafta İngiltere’ye gitti. Başbakan Rishi Sunak’la randevusu vardı; ancak Sunak, bu görüşmeyi son anda iptal etti.
Haliyle iki ülke arasında gerilim yaşandı. Sunak, Miçotakis’i “tribünlere oynamakla” suçladı. “Talihsiz bir olay” sözleriyle alttan almaya çalışan Miçotakis ise, bunun Yunan-İngiliz ilişkilerini uzun vadede etkilemeyeceğini söylerken, Yunan muhalefeti ve kamuoyu Sunak’ın tavrını, “Muz cumhuriyetlerine yakışır, akılalmaz bir tahrik” diye nitelendirdi.
KRİZİN SEBEBİ
Diplomatik skandal anlamına gelen olayın sebebi şuydu:
Miçotakis Londra ziyareti öncesinde İngiliz medyasına verdiği röportajda, Atina Akropolü’nün parçası olan ve British Museum’da sergilenen Parthenon heykellerinin Atina’ya iade edilmesine ilişkin görüşmelerin yeterince hızlı ilerlememesinden yakınıp heykellerin bir kısmının Londra’da, bir kısmının Atina’da olmasını, “Mona Lisa’nın ikiye bölünmesine” benzeterek bunların iade edilmesi gerektiğini anlattı.
İşte bu açıklamalar Sunak’ı kızdırdı ve Sunak randevuyu iptal etti. İngiliz tarafına göre Yunanistan, heykellerin iadesi meselesini kamuya açık bir şekilde gündeme getirmeyeceğine dair güvence vermişti.
Sözkonusu gelişmeden sonra Yunanistan Cumhurbaşkanı Katerina Sakellaropoulou’ya bilgi veren Miçotakis ise olaydan, “Yunanistan’ın Parthenon heykellerinin yeniden birleştirilmesi yönündeki haklı talebi sadece İngiltere’de değil, dünya kamuoyunda da daha fazla yankı buldu.” gibi bir olumlu sonuç çıkardı. Cumhurbaşkanı Sakellaropoulou da şu değerlendirmeyi yaptı:
“Londra’da olanları hepimiz izledik. Parthenon, demokrasi ve felsefeyi simgelemesi nedeniyle dünya kültür mirası açısından önemlidir. Modern Yunan devletinin kuruluşundan bu yana heykellerin yeniden birleştirilmesi için yapılan talep, uluslararası toplum ve İngiliz kamuoyunun anlayışını kazanarak önemli bir kazanıma işaret etti. Ülkemizin haklı talebi karşılık bulacaktır.”
Özetle; yaşanan bir heykel kavgasıydı ve tarihi eserlere sahip çıkılması için diplomasinin nasıl altüst edilebileceğinin çarpıcı bir örneğiydi.
ANKARA YİNE “KAZAN-KAZAN” HAVASINDA
Yunanistan’la aramızdaki sorunları tek tek saymaya gerek yok. Haklı olduğumuz, ama Yunanistan’ın -değil milim geri adım atmak- her geçen yıl aleyhimize mesafe katettiği düzinelerce hayati konu var. Buna rağmen Ankara hep “pozitif gündem” ve “normalleşme” peşinde.
Nitekim Erdoğan üç gün sonra Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi toplantısı kapsamında Atina’ya gidip Miçotakis’le buluşacak. İktidar medyasının yazdığına göre, bu toplantı gergin geçen son yılların ardından ilişkileri geliştirmek için fırsat görülüyormuş… Olumlu mesajlara ağırlık verilecekmiş… Ve dahi adalar, kıta sahanlığı ve Doğu Akdeniz gibi hassas konularda olumlu mesafe katetmek için iki ülkenin temkinli ilerlemesi bekleniyormuş.
Yakın zamana kadar, “Artık benim için Miçotakis diye birisi yok.” diyen ve Yunanistan’a, “Bir gece ansızın gelebiliriz.” mesajları gönderen Erdoğan da şimdilerde gayet iyimser. Geçtiğimiz günlerde gittiği Birleşik Arap Emirlikleri’nden dönerken Atina ziyaretiyle yeni bir dönemin başlamasını temenni ederek şunları söyledi:
“Her zaman bir ifadem var, ‘Biz dostları artırmaya, düşmanları azaltmaya çalışıyoruz.’ diyorum. Bunları ikili görüşmemizde de kendisine çok açık, net, bundan önce söylediğim gibi yine söylemekte fayda olduğuna inanıyorum. Çünkü Türkiye’den seslendiğiniz zaman Kos Adası’ndan o ses duyuluyor. Arasındaki mesafe bu kadar yakın, bu kadar geçmişi itibariyle iç içe olan iki ülkenin hâlâ düşmanlığı körükleyen seslerle yürümesi doğru değil.”
Ardından, “Bizi kızıştıran kim?” sorusunu sorup şöyle konuştu:
“Başta ABD olmak üzere birileri bizi birbirimize düşürmenin gayreti içerisinde. Parasını ödediğimiz halde bize F-16’larımız verilmezken Yunanistan’a hala F-16’ları gönderiyor, mühimmatını gönderiyor. Amerika böyle yapıyor diye bizim de herhalde geri çekilecek bir halimiz yok. Yanı başımızdaki komşumuza ziyaretimizi yaparız, oturur konuşuruz. Eğer birbirimizin çıkarlarına zarar verecek tutumlar içerisine girmiyorsak mesele yok. Yolumuza aynen devam ederiz. Tabii ki görüş ayrılıklarımız var ve çözümü bir çırpıda mümkün olmayan derin meseleler bulunuyor. Fakat hemen çözebileceğimiz ve iş birliği zeminini genişletecek başlıklar da yok değil. Yeni bir dönem başlatır, verilen sözleri tutar ve dış etkilerden arındırılmış bir düzlemde bu ilişkileri geliştirebilirsek eminim ki kazançlı çıkarız. Bizim dış politika anlayışımız, ‘Hep ben kazanayım, karşıdaki kaybetsin.’ değildir. Biz ‘kazan-kazan’ anlayışı ile Atina’ya gideceğiz. Orada yeni dönemin ruhuna yakışır kararlar almak için hem ikili ilişkilerimizi hem Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerini ele alacağız.”
Bu yaklaşıma ilişkin birkaç tespit de biz yapalım.
– ABD sadece bugün değil, Mora isyanından bu yana Yunanistan’ın arkasında. Ha keza AB ve NATO da Yunanistan’ın sözcüsü ve hamisi. Ama ne hikmetse AKP hiçbirisinden vazgeçemiyor.
– Yunanistan 2002’den beri bu güçlere de dayanarak ülkemizin çıkarlarına o kadar çok zarar verdi ki, acaba daha ne yaparsa “mesele” sayılacak?
YUNANİSTAN OYALAMA PEŞİNDE
Yunanistan tarafına bakalım. Bu “diyalog” süreçlerini Türkiye’yi oyalama amaçlı kullanıp bildiklerini okumaya devam ettikleri o kadar ayan beyan ortada ki!..
Perşembe günkü toplantıya ilişkin Yunan Dışişleri Bakanı Yorgos Gerapetritis’in ifadelerine bakmamız yeter; “güçlü hükümetler sayesinde Ege’de aylardır sükunetin hüküm sürdüğünü” vurguladı. Yani “Türkiye artık Ege’de faaliyet göstermiyor” demeye getirdi.
Gerapetritis, yine “Ulusal egemenlik konuları hiçbir şekilde tartışma konusu olamaz.” deyip, “uluslararası hukuka ve iyi komşuluğun temel ilkelerine bağlı kalmaktan” dem vururken, “daha çok ticari ve ekonomik gündeme ağırlık verdiklerini” kaydetti.
SIRA HANGİ ADALARDA?
Besbelli bizimkiler, “zafer” diye sunulacak bir yığın ticari anlaşmayla geri dönecek de, sadece son 15 günde yaşanan bazı olayları aktaralım.
Dedeağaç ve Gökçeada’nın dibinde bulunan Zürafa adasını da kapsayan bir askeri tatbikatımız sebebiyle Atina’ya NOTAM verildiği bildirildi. Yunanistan Dışişleri Bakanı Gerapetritis ise Türkiye’nin NOTAM’ında Zürafa adacığının olmadığını öne sürerken şunu söyledi:
“Türkler bu adayı zamanında ilhak etti, ama bizim egemenlik meselemizdir. Ada Yunan toprağıdır.”
Gerapetritis aynı konuşmasında, “Son 8 ayda hava sahamızda toplam 8 ihlal (Türkiye tarafından) yaşadık, oysa geçen Ocak ayında bu sayı 1.000 idi.” derken, “diplomatik ve siyasi açıdan uygun görmeleri halinde tek taraflı olarak karasularını 12 mile çıkarabileceklerini” vurguladı.
Yunanistan’la Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi toplantısına hazırlanan Ankara’dan, bu iddialara karşılık tık çıkmadı. Sadece Yeniden Refah Partisi İstanbul Milletvekili Doğan Bekin’in, “Ege Denizi’ndeki Zürafa Adası, egemenliği Türkiye’ye ait olan bir toprak parçasıdır. Yunanistan Dışişleri Bakanı haddini aşan bir açıklama yaptı. Yunanistan bu adayı da, diğer 20 ada gibi oldu bittiye getirmeye çalışılıyor.” dediğini duyduk.
Hani Erdoğan, Türkiye ile Yunanistan ilişkilerine başka ülkelerin karışmasını istemiyor ya; 10 gün önce de şu oldu:
Yunanistan, ABD, Fransa, Rum kesimi, Bulgaristan ve Gürcistan silahlı kuvvetleri İskeçe’de eğitim tatbikatı yaptı. Tatbikata katılan Yunan Savunma Bakanı Dendias, “Kuzey Yunanistan’da büyük ve benzeri görülmemiş Fransız askeri varlığının kendi eseri olmasıyla” övünüp, “uluslararası hukuk konusunda aynı anlayışı paylaşan dost ve müttefik ülkelerin, işbirliğinin önemini kanıtladıklarını” kaydetti.
Dört gün önce ise -tepkiler üzerine düzeltse de- Yunan devlet televizyonu ERT, Trakya’daki topraklarımızı Yunanistan renklerinde gösteren bir grafik yayınladı.
Ama, görüldüğü üzere, Erdoğan ve ekibi bunlar hiç yaşanmamış gibi Atina’ya gitmeye hazırlanıyor.
Ez cümle, İngiltere bir heykel için Yunanistan’a bunu yaparken Ankara’nın haline bakın da dış politikamızın gücünü görün!..