Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu suikastı davasının dördüncü gününde de tanık dinlenmesine devam edildi. 28 yıl Özel Kuvvet Komutanlığı’nda görev yapan emekli Albay Tan Dervişoğlu, Gökhan Nuri Bozkır’ın iddialarını tamamen kurgu olarak değerlendirirken Bozkır için de, “Kişilik bozukluğu, karakter zaafiyeti olan; değil MAK Alayı, TSK’da bulunmaması gereken bir subaydı. Her türlü kişi tarafından kullanılabilecek, cıvık biriydi.” dedi. Bu arada sanık Tarkan Mumcuoğlu’nun Kazakistan’dayken eşini aramalarında KKTC numaralarının gözükmesinden hareketle Mumcuoğlu’nun Hablemitoğlu suikastının tetikçisi olduğunu iddia eden Savcı Zafer Ergün, ucuz olduğu için Kazakistan aramalarının Kıbrıs üzerinden aktarılmış olabileceğini kabul etti. Bunun üzerine Mumcuoğlu’nun avukatı, “İlk kez Savcı’yla aynı görüşteyiz.” dedi.
Ankara 28. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın bugünkü 17’nci celsesinde dinlenen ilk tanık Tan Dervişoğlu, ne Hablemitoğlu suikastı ne de sonraki dönemde ÖKK’da farklı bir yapılanmaya şahit olduğunu belirterek Gökhan Nuri Bozkır’ın iddiaları için, “tamamen kurgu ve deli saçması” değerlendirmesini yaptı.
Kazakistan’a Tarkan Mumcuoğlu’ndan önce tim komutanı olarak giden ve görevi Mumcuoğlu’na devreden Tan Dervişoğlu, sorular üzerine bu ülkeye nasıl gittiklerini, nerede kaldıklarını, Türkiye’deki ailelerini nasıl aradıklarını anlattı. Dervişoğlu telefon için bir kart aldıklarını belirtince Gökhan Nuri Bozkır’ın avukatı Emrah Tuncer, bir çağrı taşıma kartını Mahkeme Başkanı’na verip, “Bu mu?” diye sordu. Başkan da bunun nasıl kullanıldığını, arama yapıldığında hattın aktarmasının nereden gözüktüğünü sordu. Dervişoğlu ve avukatlar bunun açıklamasını yaparken, Tarkan Mumcuoğlu’nun Kazakistan görevindeyken yaptığı aramalarda KKTC numaralarının gözükmesinden hareketle, Mumcuoğlu’nun KKTC üzerinden gizlice Ankara’ya gelip Hablemitoğlu’nu öldürdüğünü iddia eden Savcı Zafer Ergün şunu sôyledi:
“Bu kartlı aramalarda hangisi ucuzsa oradan aktarılıyor. Genellikle Kıbrıs’ı kullanıyorlar.”
Bunun üzerine Mumcuoğlu’nun avukatlarından Eren Turan, “İlk kez Sayın Savcı’yla aynı görüşteyiz.” derken Av. Enes Taner de bu aramalarla ilgili bilirkişi raporu sunduklarını, çoğunun çağrı taşıma numarası olduğunun ortaya çıktığını kaydetti.
Tan Dervişoğlu, Tarkan Mumcuoğlu’nun sorusuna cevaben, “Aynı lojmanda oturduğumuz için Kazakistan’da benden görevi devraldıktan 10 gün sonra Ankara’ya gelmiş olsa dikkatımi çeker ve niye geldiğini sorardım.” dedi.
Dervişoğlu, “Kazakistan’daki bir personelin 25 gün yok olmasının mümkün mü?” sorusu üzerine de şunları anlattı:
“Kazakistan’la kardeşliğimiz baki, ama onlar bizi Türk Cumhuriyeti’nden önce NATO üyesi görürdü. Çok katı bır ülkeydi, kafanıza göre girip çıkamazdınız. Bu bizde alınganlık da yaratırdı. Daima takip, kontrol altında tutarlardı. Üniforma ile mesaiye giderdik. Evimizin etrafında olurlardı. Dolayısıyla o günkü Kazakistan şartlarında bu kadar süre yok olamanız mümkün değildi.”
Gökhan Nuri Bozkır’ın avukatı Emrah Yücel, bır kısmına katılmakla beraber Tan Dervişoğlu’nun Bozkır hakkında subjektif değerlendirmeler yaptığını kaydederek, Bozkır’ın kolaylıkla manipule edilen biri olup olmadığını sordu. Dervişoğlu, “Kullanılabilir bir kişi.” karşılığını verdi.
Savcı: “Bozkır’ı Gömdünüz”
İkinci tanık emekli Albay Bülent Kutsal da Gökhan Nuri Bozkır için, “Husumetim var. Sevmem. Ne yazık ki, aynı dönemde çalıştık. Yalancı, üçkağıtçı. Ordu bozan kılıklı.” ifadelerini kullanınca, Mahkeme Başkanı, “Ordu bozan kılıklı nasıl bir şey?” diye sordu. Savcı Zafer Ergün de, “Gökhan Nuri Bozkır’ı bu kadar gömdünüz, ama en çok görüştüklerinden birisiniz.” dedi.
Bülent Kutsal, o zaman Tim Komutan Yardımcısı olduğunu, görüşmeleri arkadaşlık değil görev kaynaklı yaptığını söyledi.
Avukatlar Enes Taner ve Emrah Yücel, Mahkeme Başkanı’nın tüm tanıklara Kazakistan’a kargo uçağıyla gidip gitmediklerini sormasına tepki gösterip Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nın bu ülkeye kargo uçuşu olmadığını bildirdiğini hatırlatınca Başkan, “İddialar böyle, sormak zorundayız.” karşılığını verdi.
Av. Emrah Yücel’in, böyle yasadışı bir uçuş varsa Hava Kuvvetleri’nden birilerinin de bu davada sanık olması gerektiğini belirtirken Gökhan Nuri Bozkır için, “Ben de avukatlığını yapmakta zorlanıyorum, ama…” demesi dikkat çekti.
Tanık Tartışması
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde dinlenen Lokman Usta’nın tanıklığı sırasında Savcı ile avukatlar arasında tartışma yaşandı.
Usta salona girdiğinde Hablemitoğlu ailesinin avukatı Ersan Barkın, tanığın daha önce duruşmaları izlediğini belirterek itirazlarının olmadığını, ama bunun kayda geçirilmesıni istedi. Sanık avukatları, tanığın bu heyetin duruşmalarına katılmadığını, daha önceki celselerde bulunduğunu, o zaman da tanıklığının gündemde olmadığını hatırlattı.
Sanıklardan Levent Göktaş’ın arkadaşı olan işadamı Lokman Usta beyanda bulunup soruları cevapladıktan sonra Savcı Zafer Ergün, “20 yıl öncesini net olarak hatırlıyor ve hızlı cevaplar veriyorsunuz. Bu sorulara çalışarak mı geldiniz?” diye sorunca avukatlar, savcının tanığı azarlayıp suçlamada bulunduğunu bildirdi. Bunun üzerine şu diyalog yaşandı:
Savcı: Tanıkla sanıklar arasında ciddi bir yakınlık var. Endişem başka bir şey.
Başkan: Suçlamanız varsa getirirsiniz. Neyi iddia ediyorsunuz? Söyleyin.
Savcı: Gerektiği yerde suç duyurusu da soruşturma da yaparız.
Av. Ali Soykan: Bazı tanıklar dün ne yediğini, avukatının adını hatırlayamazken 20 yıl önceki konuşmaları satır satır anlattı. Örneğin Sayın Savcı, “Nizam, Nizam” diye hitap ettiği Nizamettin Avşar’a hiç, “Bunları nasıl hatırladın, çalıştın mı?” diye sormadı.
Başkan: Talep edersiniz, ona göre karar veririz.
Av. Soykan: Bu tanık 17 Aralık 2002’de Tarkan Mumcuoğlu’nun Kazakistan numarasını arayıp onunla görüşmüş birisi. Ama savcılık soruşturma aşamasında onu dinlememiş. O aşamada dinlese bu sorunlar çıkmazdı.
Lokman Usta’dan sonra sanık Aydın Köstem’in eşi Işık Köstem dinlendi. Başkan, akrabalıktan dolayı tanıklıktan çekilme hakkı olduğunu hatırlatınca Işık Köstem, “Eşim dışında kimseyi tanımıyorum. Tanıklık yapacak bir şey yok; ama geldim artık, sorun.” cevabını verdi.
Köstem, HTS kayıtlarında sanıkları aradığı gözüken telefon hatlarının kendisine ait olmadığını söyleyince Levent Göktaş, “Beş kez beni aramış gözüküyor. Hattın kendisine ait olmadığını söylediğine gôre soru soramayacağım.” dedi.
Bozkır’ın Telefon Yalanı
Gökhan Nuri Bozkır’ın Hablemitoğlu suikastından bir gün sonra ÖKK’dan Kamil Metin’in telefon bayii olan kardeşi Fatih Metin’den cep telefonu ve SIM kart aldığı iddiasıyla ilgili dinlenen Fatih Metin, sözkonusu bayii cinayetten 1 yıl sonra, 26 Aralık 2003’te devraldığını belirterek buna ilişkin ruhsatı sundu. Metin, Bozkır’ın kendisinden sadece 2004 yılının Nisan-Mayıs ayında ve bundan birkaç ay sonra telefon aldığını da kaydetti.
Fatih Metin’in bu beyanları üzerine Gökhan Nuri Bozkır’ın avukatı Emrah Yücel, “Müvekkilim zeki aslında. Kendine göre çıkış yolları koymuş. Tarih sapmaları var. İfadede çıkacak sıkıntılara karşı kendisine açık kapı bırakmış.” dedi.
Fatih Metin’den sonra ağabeyi Kamil Metin de İstanbul’dan SEGBİS bağlantısıyla dinlendi. Gökhan Nuri Bozkır’ın anlattığı gibi kardeşiyle böyle bir alışverişi olmadığını belirten Kamil Metin, kendisini tanıyan herkesin, kardeşinin telefon bayii olduğunu bildiğini söyledi. Metin, 2004’te Bozkır hakkında amirlerine, “Suç işleyebilir.” diye şikayette bulunduğunu da vurguladı.
Kamil Metin’in TSK’dan ayrıldıktan sonra savunma sanayiinde çalıştığını hatırlatan Savcı Zafer Ergün, “Gökhan Nuri Bozkır da Ukrayna’da bu alanda çalışıyordu. Temasınız oldu mu?” sorusunu yöneltti. Kamil Metin şunları söyledi:
“2018’e kadar görmedim, nerede olduğunu bilmiyordum. Tesadüfen öğrenince iş yapalım istedik, ama her zamanki gibi çevresine zarar verdiğinden yine hayırlı çıkmadı, canımızı yaktı.”
Savcı Ergün, görüştükleri zaman Bozkır’ın aranıp aranmadığını sorunca da Kamil Metin, “Ukrayna’da serbest geziyordu. Aranan biriyle oturup iş konuşacak değiliz. Asker, devlet terbiyemiz var.” dedi.
Bugün dinlenen tanıklardan birisi de sanık Tarkan Mumcuoğlu’nun eşi Zeynep Mumcuoğlu oldu. Mumcuoğlu, Başkan ve Savcı’nın soruları üzerine eşinin Kazakistan’dan 6 ay boyunca hiç Türkiye’ye gelmediğini, telefon pahalı olduğu için hemen her akşam, genelde internet üzerinden görüştüklerini, telefonu nadir kullandıklarını, sadece mesajlaştıklarını ve Kıbrıs’tan kendisini kimsenin aramadığını anlattı.
Tanık beyanları tamamlandıktan sonra yarın devam etmek üzere duruşmaya ara verildi.