Bugün Türk milleti Mustafa Kemal Paşa’nın “bir güneş” haline getirdiği Türkiye Cumhuriyeti’ni doğumunun yüzüncü yılında coşkuyla kutlayamıyor. Çünkü bazı yöneticileri kontrollüler, Atatürk ve Cumhuriyet karşıtıdırlar. Başımızdaki bazı kişilere bakın; millî bilincimizi artıracakları yerde köreltiyorlar. Filistin-Gazze mitingleriyle uğraşıyoruz. İki haftadır neredeydiniz? Diyanet İşleri Başkanı miting alanında kılıç sallasın, Cübbeli dua etsin, Okçular Vakfı Başkanı İstanbul’dan Tel Aviv’e bir iki ok fırlatsın, İsrail çöksün.
Türkiye Cumhuriyeti yüz yaşına girdi. Önceden padişahlıkla yönetilirdik, seçme ve seçilme hakkımız yoktu, devletin adı “Osmanlı” idi.
İlk ikisi hariç, diğer padişahların anaları yabancı idi. Bu yüzden Türk’ün adı, dili, kültürü, ekonomisi yoktu.
- Abdülhamit zorla açtırılan Meclis’i kapattı, bizi hep baskıyla yönetti. Vahdettin, Mustafa Kemal ve Kuvayı milliyecileri ölüme mahkûm etti “Millet koyun sürüsü. Bu sürüye bir çoban lazım, o da benim” dedi, bizi hayvan yerine koydu.
Mustafa Kemal, seçimle belirlenen Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni açarak İstiklal Savaşı’na başladı. “Ne mutlu Türk’üm diyene” özdeyişiyle kendimize gelmeye başladık.
Bu yıl adam yerine konmanın, kimlik sahibi olmanın yüzüncü yıldönümüne girdik. Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun!
Recep Erdoğan; “çobanlık deyip hafife almayın” dedi. Devlet Bahçeli Osmanlıcılığa da soyundu. Söyleyin bakalım yolculuk nereye?
Emine Hanım’ın, “Biz yeryüzünde halife olmanın sorumluluğunu taşımaktan mesulüz” çıkışını Ali Erbaş ödüllendirdi. Cumhuriyetimiz yüzüncü doğum yılında; “Sürü-Çoban-Halife” tartışmaları alevlendi.
Türk halkı sırf sömürgeci Batıyla savaşmıyor, din baronlarıyla da uğraşıyor. İnsanlığın akla dayalı deruni yapısı ile bilime dayalı yapısını karıştırmamak, savaştırmamak gerekiyor. Yoksa kölelik hortlar, “büyük kıyamet” kopar.
Atatürk bu tehlikeyi yüz yıl önce görmüş, yaşamış, dünyamızı mutlu edecek bir yönetim modelini hayata geçirmişti. Bugün biz ve komşu halklar Atatürk’ü hala anlamadık. Bunun nedenlerinden birisi, altı asır süren gütme-güdülme yönetimidir.
Halife buyurur biz yaparsak, hoca anlatır biz susarsak, KÖLELİK iyice hortlar, gen ve ruhlarımıza işler; sürekli tokat, kılıç, bomba, sefalet, vahşet yaşarız. Muhammed İkbal köleliğin ne olduğunu bakın nasıl açıklar:
“Âdem idraksizliğinden âdeme kul oldu. Bu köleliğin itiyadı (alışkanlığı) onu köpekten daha zelil bir duruma düşürdü. Çünkü hiçbir köpek görmedim ki, başka bir köpeğin karşısında baş eğsin!…”
Kölelik bağını koparmanın zamanı geçiyor. Bugünkü köle tüccarları millî ve kutsal değerlerimizi ot samanı yapıp önümüze attılar, saltanatlarını sürdürüyorlar.
Bunlar dün de vardı. Ama dün bir Mustafa Kemal çıkmış, bizi özgürlüğümüze kavuşturmuş, kölelik pazarlarını dağıtmıştı. Köleliğin ağaları yine türediler; aynı sermaye ile köle alışverişi yapıyorlar.
Mustafa Kemal’in ne yaptığını akıl sahibi, yerli ve yabancı herkes bilir. Bunlardan birisi Pakistan’ın büyük şairi Muhammed İkbal’dir. İkbal’in “Mustafa Kemal Paşaya Hitap” başlığıyla yazdığı bir şiiri var. İlk dizeleri şöyle:
“Bir ümmet vardı ki, biz onun hikmet, akıl ve idraki sayesinde takdirin gizli âlemindeki sırlara vakıf oldu.
Bizim aslımız, rengi uçmuş bir kıvılcım iken onun bir bakışı ile cihanı kaplayan ve aydınlatan bir güneş haline geldik.”[1]
Bugün Türk milleti Mustafa Kemal Paşa’nın “bir güneş” haline getirdiği Türkiye Cumhuriyeti’ni doğumunun yüzüncü yılında coşkuyla kutlayamıyor. Çünkü bazı yöneticileri kontrollüler, Atatürk ve Cumhuriyet karşıtıdırlar.
Başımızdaki bazı kişilere bakın; millî bilincimizi artıracakları yerde köreltiyorlar. Filistin-Gazze mitingleriyle uğraşıyoruz. İki haftadır neredeydiniz?
R. Erdoğan, D. Bahçeli gibilerinin “İsrail’e Lanet” çıkışları stratejik ve taktik yanlışlarla doludur. Baştakiler strateji üretmeliler, akıllı davranmalılar. Akıncı, Ülkü Ocakçı heyecanlarıyla yönetilen Türkiye ağırlığını daha çok kaybeder. “Her taş yerinde ağır.” Madem öyle, o gün Diyanet İşleri Başkanı miting alanında kılıç sallasın, Cübbeli dua etsin, Okçular Vakfı Başkanı İstanbul’dan Tel Aviv’e bir iki ok fırlatsın, İsrail çöksün.
Birileri İstanbul’da nutuk atarken biz Sakarya, Kocatepe Dumlupınar meydanlarında savaşan Mustafa Kemal’i gözlerimizin önüne getirelim.
Büyüklerimiz 28 Ekim 2023 günü İstanbul mitinginde nutuk atarlarken biz:
- İsrail’e efelenenlerin Irak petrollerini Türkiye üzerinden İsrail’e taşıdıklarını,
- “Ey Amerika senin ne işin var Akdeniz’de” derken, damatlarının Ak Deniz’deki Amerikan uçak gemilerinin üstünden çektirdikleri fotoğrafları servis ettiklerini hatırlayalım.
Yine Muhammed İkbal’e dönüyor, O’nun üç dizesiyle yazıma son veriyorum:
“Derin uykuya dalan gonca, uyan, uyan kalk.
Nergis gibi gözünü açıp etrafına bak.
Safa sarayımızı keder talan etti bak!”
[1] İkbal’den Şiirler, Türkiye İş Bankası Yayınları İstanbul 1971