Sıkıntıların Sulara, Açık Denizlere Yansıdığı Anlar

Sıkıntıların Sulara, Açık Denizlere Yansıdığı Anlar

Uzun bir seyir yaptınız, geminiz limana geldi. Duruma göre, demirde kalacak veya doka – iskeleye yanaşacak. Liman: Bremen, Liverpool, Casablanca(Fas), Paranagua (Brezilya) veya Singapur. Anavatandan çok uzaklardasınız. Limana çıkıp memleketinize dönüşe geçmeniz çok ama çok zor. Koronavirus salgını bütün sektörler gibi denizi, denizciyi ve onun bütün dallarını kavurdu. Yeryüzü bugün bu hastalıkla uğraşıyor.

Yazının yazıldığı Haziran 2020 başları. Dış sularda yabancı veya Türk bayraklı gemilerde çalışan personel: çıkış izni, uçak bileti ve diğer gerekli yardımdan mahrum.

Halen dünyanın bütün ülkelerinde dış hat uçuşları kesik veya sizin bulunduğunuz limanla bağlantı yok. Denizcinin çilesi fırtınalarla boğuşurken yetmemiş deli dalgalar sanki limanda da gemide de boğuyor. Lumbuzdan baktıkça, hırçın, sıkıntı yüklü su kümeleri üzerine üzerine geliyor.

Bu personelden karaya çıkamadığı için demirde mahzur kalmış, morali (psikolojisi) bozulan ne yapacağını bilmeyen gemicisi, makinecisi, zabiti sanki kor ateş gibi yanıyor, çare arıyor.

Zordur. Yaşamayan bilemez!

Uzak limanlardaki korona salgını mağduru personelin ülkeye dönüşlerini veya değiştirilmesini, salgın nedeni ile kapatılan sınırların denizcilere açılması için gereken izinlerin verilmesi bi şekilde sağlanmalıdır.

Eğer çalıştığınız gemi Türkiye limanlarına uğrayacaksa iyi. 23 Mayıs 2020’ye kadar limanda gemiden inen personel 14 gün karantina süresini tamamlamak zorunda idi. Bu tarihten sonra kısmen kolaylık sağlandı, o uzun seferden dönen personel 14 günlük karantina günlerini evinde geçirebiliyor.

Gemi ile limana yanaştınız ama sizi sahile çıkarmıyorlar. 65 yaş üstünün 70 gündür sokağa çıkamaması gibi. Bu böyle yürümez mutlaka bir çözüm gelmeli.

Uluslararası sularda 2 binin üzerinde Türk sahipli gemi var. Ve gene dünya denizlerinde herhangi bir limanda rastlayıp sorduğunuzda, 110 – 120 binin üzerinde “Ben Türküm” diyen denizci çalışıyor.

Salgın nedeni ile sıkıntıların sulara, denize, limanlara yansıdığı kötü zamanlar bunlar, geçecek de, nasıl?

 

BENDER ABBAS’DAN PUERTO CABELLO’YA

Dünya denizlerinde bir Amerikan hakimiyeti var. Ancak o ülkesini yönettiğini zanneden D.Trump’ın Mayıs’ın 2’nci haftası ile Haziran ayında başı dertte idi. Sanki yaptıklarının cezasını çekiyor gibiydi.

Çevremde denizci bildiğim kişilerde, Nisan sonu ve Mayıs ayı boyunca sıkıntılı kötü bir beklenti vardı. İran’ın Bender Abbas, Aselya ve Mahşehr limanlarından kalkan petrol yüklü 5 tanker 10 600 deniz mili kat ederek ortalama 14 deniz mili süratle hava şartlarına da bağlı olarak, 29 – 31 gün arasında uzun mu uzun bir seyre çıktılar.

Fortuna, Forest, Petunia, Faxon ve Clavel adlı tankerler Hint Okyanusu ve Kızıl Deniz’de Amerikan 5’inci Filosu, Akdeniz de 6’ncı Filo, Kuzey Atlantik’te Atlantik Filosu ve Orta Amerika ve Karayipler’deki Amerikan 4’üncü Filosu setlerini aşarak, bir ay gibi uzun bir seyir sonunda Venezuela’nın Puerto Cabello petrol terminaline yanaşabilecek miydi?

Eğer Amerika içe dönmese, böyle büyük bir krizle boğuşmasa, o tankerler o malı Venezuela’ya ulaştıramazdı.

Büyük petrol rezervlerine sahip Venezuela da rafineriler çalışmıyor. Ülke hat safhada benzin sıkıntısı yaşıyor. Bel bağladıkları, çok güvendikleri Rus petrol şirketi Rosneft Amerikan yaptırımlarına dayanamadı ve Mart 2020 sonunda Venezuela’yı yüzüstü bırakıp terk etti.

Sıkıntıların sulara yansıdığı ülke ekonomik problemlerini geçici İran takviyesi ile uzun süre omuzlayıp çözemez.

 

GİRİT’İN GÜNEYİNDE “BEN DE VARIM” DİYEBİLMEK

Ülkeyi zora sokan, bütçede hep gedik açan, en büyük cari açığımız enerji tüketiminden gelmekte. Bu ihtiyacın % 75’i petrol ve doğal gaz olarak dışarıdan karşılanıyor, yani acımasız bir ekonomik bağımlılık var. Gider yıllık 68 milyar doların üzerinde.

Haritayı önünüze koyun, göreceksiniz ki yeryüzündeki petrol ve doğal gaz rezervlerinin % 70’i Anadolu coğrafyasına yakın bölgelerden çıkıyor. Peki, biz niye bulamıyoruz? Yıllar önce idi, Rahmetli Bülent Ecevit’in Ege’de petrol arıyoruz dediği yıllarda (1977 – 78) o aramaları yapan T.C.G.Çandarlı’da bende vardım.

Türk Donanması Nisan, Mayıs 2020 aylarında 35’den fazla gemi ile Doğu Akdeniz de sanki ben de varım derken (yaşım 76) ilk defa karşı tarafı – Yunanistan’ı korkutan bir atak yaptı. Girit Adası’nın güneyinde ve 29 Mayıs’a da denk gelen günlerde önceden ilan ettiği navtex’e göre eğitimler yaptı. Bu bana göre Türkiye’nin Kıbrıs Barış Harekatı’ndan beri yaptığı karşı tarafı silkeleyen en büyük ataktı. Türk tehdidi güneyden mi geliyordu.

“Heredot” olarak adlandırılan Girit’in güney ve güney doğusundaki alanda biri 1.5, diğeri 2 trilyon metreküp olmak üzere 3.5 trilyon metreküp doğalgaz bulunduğunu, yazmış, işin uzmanı Sayın Dr.Cihat Yaycı. Biz de buradan pay almak isteyeceğiz.[1]

Şımarık, ama çelimsiz komşumuz; Ege’yi, 12 Adalar’ı ve Kıbrıs çevresini kendi malı, kendi denizi görüyor ve de zaman zaman sırtını dayadığı ağa babalarına güvenebildiği an efeleniyor. Türkiye, Libya ile arasındaki M.E.B. (Münhasır Ekonomik Bölge) anlaşmalarını perçinler gibi bütün Girit’in güneyi boyunca önceden tespit edip yayınladığı: “Ne Mutlu Türküm Diyene” başlıkları ile de manalandırarak, değil Kıbrıs, ben bütün Akdeniz de ve hatta senin atardamarlarında, efelendiğin sularda da canına ot tıkaya bilirim, demek istiyor.

Yoksa biz Yunan Donanmasının Çanakkale Boğazını kapattığını ve Ege’ye çıkamadığımız Balkan Harbini unutmadık, unutmayacağız. “Bay – 28”, sen Atina’da kaldığın yıllarda bu konuları konuşmuş olmalısın…

Yarınlarda güçlü olmak istiyorsak mutlaka bu sularda bizde petrol ve doğal gaz bulmalıyız. Evet, bir bedeli olacak. Zaten gerek kişi gerek devlet olarak bedel ödemeden bir şey elde etmek mümkün değil. Bu anlar, sıkıntıların sulara, açık denizlere yansıdığı anlar.

 

 

[1] Dr. Cihat Yaycı, “Libya Türkiye’nin Denizden Komşusudur.” (S-14) ASAM yayınları. 2019

 

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!