Biz de görüşümüzü belirtelim; önce F-16 onayı yetmez. PKK/YPG’yi gerçekten terör örgütü sayıp onlara sağladığı silah desteğini kesmeli… Doğu Akdeniz ve Ege’de Yunan tezlerinin avukatlığını yapmamalı… Soykırım iftirasını geri almalı… ABD’deki kimi davaları şantaj aracına dönüştürmekten vazgeçmeli… Fener Rum Patrikhanesi üzerinden kimi tarihi emeller peşinden koşmayı bırakmalı… Ancak ondan sonra İsveç meselesi gündeme gelmeli!..
Namı diğer “Türkiye düşmanı” ABD Senatosu Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Bob Menendez yolsuzluk suçlaması sonucu görevini bırakmak zorunda kalınca iktidar ve medyası adeta düğün bayram etti. Bu sevincin sebebi, Türkiye’ye F-16 satışının artık gerçekleşeceği beklentisiydi.
Erdoğan’ın ifadesiyle “gereğini yapan” bir medya yöneticisi, Menendez’in gidişiyle “içimizdeki milli yağların eridiğini”, “bunu hep beraber milli ve yerli kahkahalar atarak kutlayabileceğimizi” anlatıp, “Hahahaha!” diye yazılı kahkaha attı.
Bir diğeri, daha bugün “çok büyük ihtimalle F-16 satışları üzerindeki koyu perdenin aralandığını” ve “Erdoğan’ın ABD Başkanı Biden ile yapacağı görüşmenin belirleyici olacağının netleştiğini” iddia etti.
Erdoğan bile, geçen hafta gittiği Nahçıvan’dan dönerken Menendez’in gidişine ilişkin, “Beyaz Saray’dan gerek F-16 satışının Senato’ya sunulması, gerekse modernizasyonun onaylanmasıyla ilgili bir hareket bekliyor musunuz?” şeklindeki soru üzerine olaydan duyduğu memnuniyeti gizlemeyip önce şöyle konuştu:
“Bizim, F-16’larla ilgili bu konuda en önemli sıkıntılarımızdan biri de ABD’li senatör Bob Menendez’in ülkemiz aleyhine faaliyetleriydi. Dolayısıyla, Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan şu anda bu süreci yakından takip edecek. Zaten ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ile Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan üç-dört gün önce Amerika’da görüştüler. Bu görüşmeler hâlâ devam ediyor. Ama şimdi bu durumu fırsata dönüştürüp kendisiyle tekrar görüşmekte fayda var. Bu sayede F-16 ile ilgili süreci de belki hızlandırma fırsatımız da olabilir. Sadece F-16 değil, diğer bütün konularda Menendez ve onun zihniyetindekiler bize karşı engelleyici faaliyet yürütüyor. Menendez’in devreden çıkması bize avantaj sağlıyor…”
Devamında ise “ancak” diyerek şunu kaydetti:
“F-16 meselesi sadece Menendez’e bağlı bir konu değil. Yönetilmesi gereken alanları Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan yürütecek. Bu konuda ABD’den artık net bir yanıt bekliyoruz. Temenni ediyoruz ki, beklediğimiz olumlu neticeyi fazla uzamadan alırız.”
F-16 ve İsveç Denklemi
Neyse ki bir başka iktidar yazarı, Menendez için “Çok da önemli değildi”, “İşin sadece bir kısmı ve aslında bahanesi” sözleriyle ABD siyasetinin nasıl işlediğine dikkat çekip Biden yönetiminin F-16 satışlarını sonuna kadar ertelemenin peşinde olduğunu, Türkiye İsveç’in NATO üyeliğini onaylasa dahi satışın gerçekleşeceğine inanmadığını vurguladı. Ardından, “Önce ABD F-16 satışını onaylamalı, ondan sonra İsveç meselesi gündeme gelmeli.” önerisinde bulundu.
Biz de görüşümüzü belirtelim; önce F-16 onayı yetmez. PKK/YPG’yi gerçekten terör örgütü sayıp onlara sağladığı silah desteğini kesmeli… Doğu Akdeniz ve Ege’de Yunan tezlerinin avukatlığını yapmamalı… Soykırım iftirasını geri almalı… ABD’deki kimi davaları şantaj aracına dönüştürmekten vazgeçmeli… Fener Rum Patrikhanesi üzerinden kimi tarihi emeller peşinden koşmayı bırakmalı… Ancak ondan sonra İsveç meselesi gündeme gelmeli!..
Gelen Gideni Aratacak
Menendez’in gidişine dönersek; yine iktidar medyası, olayın Yunanistan’da “şok” etkisi yarattığını ve “Ankara F-16’ları alacak mı?” paniğine yol açtığını bildirdi.
Yunanistan’ın Türkiye’ye yaklaşımında milim değişiklik olmadığı halde her Allah’ın günü onlarla “dostluk” rüzgârları estiren sanki kendileri değilmiş gibi… İşte, bir kez daha görmüş olduk; Yunanistan bu kadar dost!
Yunanlı dostların (!) bu kadar paniklemesine gerek yokmuş. Aranan yeni kanı hemen buldular. Menendez’in yerine atanan Maryland Senatörü Ben Cardin, Başkanlığı devralmasına ilişkin açıklamasında; “demokrasi ve özgürlüğün dünyanın her yerinde sınandığından” söz edip, “etkin diplomasi ve uluslararası kalkınmanın yanı sıra güçlü bir savunmaya dayanan ABD’nin ulusal güvenliği için Amerikan toplumu adına Beyaz Saray’la birlikte çalışacaklarını” bildirdi.
ABD’nin “demokrasi ve özgürlükten” ne anladığı ve bunları sağlamak için neler yaptığı ortada olduğuna göre; yeni Başkan Cardin’in F-16’ya ilişkin soruya verdiği cevaba geçelim.
Net olarak F-16 satışıyla ilgili kararlarında sadece İsveç’in NATO üyeliğine kabulünün değil, başka konuların da etkili olacağını kaydedip şunları söyledi:
“Bu konuyla ilgili olarak yönetimle görüşmeliyim, çünkü bu sadece tek bir konuyu değil, birçok konuyu içeriyor… Türkiye bunun gelecek ayın ilk yarısından hallolacağını söylüyor. Bu olursa en azından NATO sorunu çözülmüş olur. Ama müzakerelerde ilerledikçe buna ek daha birçok konuyu tartışmamız gerekiyor.”
Adam açıkça böyle konuştuğu halde kimi iktidar medyası başını yine kuma gömüp Cardin’in “yakın geçmişte Türkiye ile ilgili olumlu açıklamalarıyla dikkat çeken bir isim” olduğunu savundu, iyi mi?
Ne mi yapmış? “Türkiye önemli bir NATO ortağı. Türkiye ile iyi ilişkiler kurmamız bizim çıkarımızadır.” demiş… 6 Şubat depreminden sonra ABD’nin her türlü yardıma hazır olduğunu söylemiş… 15 Temmuz darbe girişimini en şiddetli şekilde kınadığını duyurmuş… Bir de ABD üslerinin ve ülke içinde görev yapan ABD personelinin güvenliğinin sağlanmasından dolayı Türk makamlarına teşekkür etmiş!..
O da Ermeni-Rum Dostu
Ya şunlara ne demeli?
En sıcak gündem konusu olan Karabağ için Azerbaycan’ın Ermenilere yönelik askeri harekâtından derin rahatsızlık duyduğunu açıklayıp Azerbaycan’ı güç kullanımına derhal son vermeye çağırdı.
Ermenistan’a bu muhabbetinin sebebi ne mi? 2015’te sözde soykırım iftirasının 100’üncü yıldönümünde, “Osmanlı Türklerinin 1.5 milyon Ermeni’yi öldürdüğünü” öne sürüp sadece ABD’nin ve dünya liderlerinin değil, bizatihi Türkiye’nin “soykırımı” tanımasını ve Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin normalleşmesinin bu şarta bağlanmasını, 2016’da da uluslararası toplumun, “Ermeni soykırımının büyüklüğünü kabul etmesini” istedi.
2021’de 37 senatör, soykırım iftirasının tanınması için ABD Başkanı Biden’a çağrıda bulundu. Aralarında o da vardı.
Rumlarla ilişkisine bakalım. 2011’de Amerika Kıbrıs Federasyonu tarafından, “Kıbrıs davasına bağlılığından” dolayı “Kıbrıs için adalet ödülüne” lâyık görüldü. Ayrıca “Konstantinopolis Ekümenik Patrikhanesi için dini ozgurlugun ve tüm Helen meselelerinin sarsılmaz bir destekçisi olduğu” vurgulandı.
Dahası, Ekim 2019’da Suriye’ye düzenlenen Barış Pınarı Harekâtıyla ilgili Dış İlişkiler Komitesi’nde yapılan görüşmeler sırasında ABD Dışişleri Bakanlığı’nı, “Türkiye’yi Suriye’de savaş suçlarından sorumlu tutmak için gerekli adımları atma taahhüdünde bulunmaya” çağırdı.
Türkiye’ye Uganda Muamelesi Çekmesin de
Gündeme gelmediği için Menendez’in tavrını pek bilmiyoruz; ama yeni Başkan Cardin’in ilave bir özelliği daha var.
Kendileri, Menendez’in gidişine sevinen iktidar ve medyasının savaş açtığı “LGBTQ+’lilerin” sadece ABD’de değil, başka ülkelerde de yılmaz savunucusu.
Öyle ki, bu konuda Uganda Başkanı’na ve parlamentosuna “ayırımcı yasayı derhal yürürlükten kaldırma” çağrısında bulunmuş biri.
Hani AKP İktidarı ve ortakları da LGBTQ’lar için Anayasa değişikliği yapmaya hazırlanıyor ya; Senatör Ben Cardin inşallah F-16’lar ve İsveç’in NATO üyeliği işlerini bırakıp Erdoğan’a ve TBMM’ye Uganda muamelesi çekmez!..
Menendez’in gidişinden, Cardin’in gelişinden çıkarılacak çok ders var. Sadece ikisini sayalım:
– Kimilerinin zannettiğinin aksine; ABD dış politikasının şahıslara bağlı olarak değişmediği, yani “şahsım devleti” anlayışının olmadığı, ülkenin hak ve çıkarlarının herşeyin önünde tutulduğu görülmüştür.
– İşleyen hukuk ve demokrasilerde, Menendez gibi güçlü bir senatörün dahi evinde arama yapıldığı, Savcılık sorgusuna alınıp kefaletle serbest bırakıldığı ve hakkında iddianame düzenlendiği bir kez daha anlaşılmıştır.
Maalesef bizim için hayali cihana değer şeyler, değil mi?..