Gençliğimde, tencere kaynatamayanların klasik lafıydı… “Peynir-ekmek yer gene karnımı doyururum” derlerdi… Şimdi, bu lafı ancak bir avuç zengin söyleyebiliyor… Çocukluğumda yok fiyata bol bol aldığımız, şimdikilerin “Olgunlaştırılmış” dediği, Edirne veya Ezine peyniri in kilosu 300 TL.’ye dayandı. Maya ile şişirilmiş 200 Gr. ekmekte 7-8 TL civarında… Hadi sıkıysa peynir – ekmek yiyin de görek.
Geldik Eylül’ ün dokuzuna. Bugün, 19 Mayıs 1919 da başlayan, dünyada eşine benzerine rastlanmamış bir harekatın, 26 – 30 Ağustos da ki son hamlesinin, İzmir’ de noktalanışıdır… İzmirliler, gün sizin…Dağlarında çiçekler açan, şehit olanların deftere yazıldığı, öksüzlerin bağırlara basıldığı o muhteşem gün, işte bugün. Ne kadar coşsanız ne kadar sevinseniz azdır… Oyna yansın cepkenin, yansın güneşten tenin, gün senin şenlik senin, sana ne mutlu efem, efem… Hepinize Merhabalar can dostlarım…
Bu coşku ve coşkulu açılıştan sonra siyasetin çirkefine buluşmanın azabını, benim kadar bilemezsiniz… Hadi bildiniz diyelim, size kolay…Okumazsınız olur biter… Peki biz, yazmak zorunda olanlar ne yapacak… Allah yar ve yardımcımız olsun, Bismillah…
Yoksulluğun normal orta halliliğin anormal ve ulaşılmaz bir durum olduğu artık ekonominin bütün göstergeleriyle tescil edilmiş oldu… Hala, “Herkes her şeye ulaşıyor, Almanya bizi kıskanıyor” gibi laf edecek beyinsizleri hedef kitlem dışına aldım… Allah’ın “Aklı olmayanın, dini de olmaz” lafını, ıskartaya çıkaracak hareketler içine girmeyeceğim… Aklı olmayana bizim de diyecek bir lafımız yok… Kafatasının çeperlerinde hala az çok kırıntılar olanlara seslenmeye devam edeceğiz… Temmuz başında İstanbul’dan ayrılmadan önce bir damacana su 62 TL idi… Şu an 85 TL. Örnekleri tekrar çoğaltarak gerekli hatırlatmaları yapacağım ama, su ile devam edelim. Eskilerin bir tabiri vardı. Bir şeyin ne kadar hesaplı olduğunu anlatmak için “Sudan ucuz” derlerdi. O tabiri şu an kullanacak olursanız, “Epey pahalı” gibi bir durum çıkar ortaya…
Hala gündemdedir. Ve de sık sık kullanılır. Yemekli misafirliğe gidenlere söylenen laftır, ne zaman mı? Gecenin ilerleyen saatlerinde. Kalkmaya teşebbüs edildiğinde, “Daha karpuz kesecektik” denir… Karpuz masraf olarak hesaba katılmayan, serinlemek ve de su ihtiyacı için kullanılan bir şeydir. Olmasa da olur ama şu aralar zaten olamıyor, niye mi, fiyatından dolayı… Eskiden en fakirimizin bile 5-10 tane aldığı karpuza artık çoğumuz bakamıyor bile… Hiç karpuz yetişmeyen İngiltere de olduğu gibi, epeydir dilim dilim satılıyor. Ağustos ayı, yani en bol olması gereken dönemde bile kilosu 12 TL.’nın altına düşmedi. Orta boy sayılacak 8 kg.’lık bir karpuza 100 lira verdim…
Sırada, Peynir – Ekmek var… Gençliğimde, tencere kaynatamayanların klasik lafıydı… “Peynir-ekmek yer gene karnımı doyururum” derlerdi… Şimdi, bu lafı ancak bir avuç zengin söyleyebiliyor… Çocukluğumda yok fiyata bol bol aldığımız, şimdikilerin “Olgunlaştırılmış” dediği, Edirne veya Ezine peyniri in kilosu 300 TL.’ye dayandı. Maya ile şişirilmiş 200 Gr. ekmekte 7-8 TL civarında… Hadi sıkıysa peynir – ekmek yiyin de görek. Bu arada, ben ve çağdaşım TRT’cilerin, kısmi şanslı olduklarını da belirtmek isterim… Bizler, üzerinde parayla satılamaz yazan, Deprem için yollanan, Hollanda kaynaklı yarım kiloluk süper eritme peynirleri çökelek fiyatına aldık…İspiyoncu adını taktığım Kunter başta olmak üzere, devrimci kardeşlerimiz, bunları bizlere çok ucuz fiyata satarlardı…
Bu sefer neyi gündeme taşıyacağız. Siz arkanıza yaslanıp, okumaya devam edin, biz bir şeyler bulup, önünüze getiririz… Simit – Çay ikilisini hatırlayanınız var mı… Bekar veya karısı sabah geç kalkan memurların meşhur sabah kahvaltısıydı… Saat 9.00 da zar zor imzaya yetişen, elindeki simitle çaycıya seslenen kimseler hala gözlerimizin önünde… Şu an simit 10 TL çay ise 7-10 TL arasında… Bu ikilinin bir de zenginleştirilmiş versiyonu vardı… Eğer çay – simit ikilisinin yanına 3-5 tane de zeytin koyarsanız, beydiniz… Zeytinin en ucuzu şu an 100 TL.
Gelelim çok önemli kriterlerden birine : Menemen… Bilemediğimiz kadar önemli bir olay. Türk toplumunu mongo hale getirmek isterken, karşılarına dikilen çok önemli bir faktör. Yakın dostlarım bu konuda bir kitap hazırlığım olduğunu ama şimdilik durdurduğunu bilirler. Bu milleti güçsüz, kuvvetsiz, takatsiz ve aptal hale getirebilmek için çok uğraşıldı, etten sütten uzaklaştırıldı ama menemen hesaba katılmadı… Bedava denilecek meblağa, yağ, sebze, soğan, yumurta gibi, proteini yüksek süper bir gıda, çabalara sekte vuruyordu… Artık vurmuyor… Domates 40-50 lira,(Ağustos’ta) Biber 35-45 lira (Ağustos’ta) , Yumurtanın tanesi 3-4 lira (Ağustos’ta) Bol ekmek yediren bir yemek olarak bir Ailenin dört yumurtalı menemeni Yüz liraya geliyor… Bazı şeyleri daha iyi anlamaya başladığınızı hissediyorum… Anlamayanlar ise fazla çaba sarfetmesinler, bir tek “Almanlar bizi kıskanıyor”a inansınlar yeter. Esasında Almanlar kıskanıyor… Yöneticilerimizi kıskanıyor. Onlar ülkelerini bizim 1/10 durumumuza getirseler, seçilmeyi bırakın, seçim meydanlarına bile çıkamaz. İşte onun için kıskanıyorlar ama sizi değil, RTE yi…
Ey hainler sakın unutmayın. Padişaha, satılık şeyhülislamlara ve de yedi düvele rağmen Efelerin Efesi Mustafa Kemal ATATÜRK alayınızı İzmir’ den denize döktü. Kimse Saraya, padişaha güvenmesin, ona göre… Mustafa Kemal’in genç bir zabiti olarak, yaralanmasına rağmen İzmir’e giren, İstiklâl Madalyalı Dedem, Mehmet Fatih Ören ve bütün gazi ve şehitlerimiz için hepinizden birer Fatiha talep ediyorum…O madalyayı şu an aynı isimle göğsünde gururla taşıyıp yanına yenilerini de ekleyen, Generalime, sevgili Kuzen’ ime de Allah’ tan kolaylıklar diliyorum… Eğilmez başın gibi gökler bulutlu Efem…Dağlar yoldaşın gibi, sana ne mutlu Efem, Efem…Hepiniz Yaradan’a emanet olun Hoşça kalınız…