Bir dönem Giresun’la Trabzon arasında paylaşılamayan, müziği konusunda uzun zaman tartışılan kolbastı, şimdilerde, yarı mezdeke, yarı anlamsız hoplama zıplamalarla şekilden şekle girmiş vaziyette… Bu durum Trabzon kültürünü bile tartışılır hale getirirken, halk için de oldukça rahatsızlık vericidir.
Halk oyunlarımız insanların, geleneklerini, törelerini, duygularını, düşüncelerini, günlük yaşantılarını ve etkisinde kaldığı olayları tasvir etmek için birtakım ritmik hareketleri müzikle birleştirerek ortaya koydukları bir kültür ürünüdür.
Trakya’da, Hora. Ege, Güney Marmara, İç ve Batı Anadolu’da, Zeybek. Göller Yöresi, Batı Akdeniz’de, Teke. Konya Bölümü, Batı Karadeniz, Güney Marmara, Doğu Akdeniz’de, Kaşık Oyunları-Karşılama. Doğu ve Güneydoğu Bölgeleri, İç Anadolu’nun Doğusu’nda, Halay. Kuzeydoğu Anadolu’da, Bar. Kuzeydoğu’da, Kafkas, Orta ve Doğu Karadeniz’de ise Horon. Kültürel çeşitliliğimizi en güzel ortaya koyan, Anadolu’yu en iyi yansıtan, halkın sosyal hayatının birer parçası olmuş halk oyunlarımız.
Halk oyunlarının yalnızca müzikle oynanan oyunlar olduğunu düşünmemek gerekir. Hepsinin yaşanmışlıkları ve hikâyeleri vardır.
Horon’un en güzel tarifi; “ Horon; mısır saplarının ve çayırların (ot) 10-15 kucak bir araya getirilerek dikey durumda yığılıp, tarlada bulunan “Kabak Develeri” ile üst kısımdan bağlanmasıdır. İnsanların yöre oyunlarını oynarken bir arada toplanarak sıkıca elele tutup daire halinde horon kurmalarındaki şekil ve benzerlik, Horon ile Horom sözcüğü gerek mana gerekse kelime yapısı bakımından birbirini tamamlamaktadır. Horona başlarken “Hayde bir horom kuralım” sözü, bir araya toplanıp, sıkıca birbirimize bağlanalım demekten başka bir şey değildir.” diye açıklanıyor Trabzon Kültür Portalında.
Eğer halk oyunlarını hikâyelerinden koparır sadece ritmik hareketler olarak sunarsanız onları, popüler kültürün ve moda akımının bir parçası haline getirirsiniz. Hızlı üretilen hızla tüketilen… Kültür endüstrisi tarafından şekillendirilen… Tıpkı kolbastı oyunu gibi.
Son günlerde Kolbastı oyununun sosyal medyada sıkça konuşulduğunu özellikle de, oynanış biçimi üzerinden, Trabzon halkına yönelik eleştirilerin dozunun arttığına tanık oluyoruz.
Bir dönem Giresun’la Trabzon arasında paylaşılamayan, müziği konusunda uzun zaman tartışılan kolbastı, şimdilerde, yarı mezdeke, yarı anlamsız hoplama zıplamalarla şekilden şekle girmiş vaziyette… Bu durum Trabzon kültürünü bile tartışılır hale getirirken, halk için de oldukça rahatsızlık vericidir.
Durum şu; Moda kültür, bireyin sosyal hayatını, belirli konulara yönelik tutumlarını büyük ölçüde etkilemiş, kişilerde (özellikle erkeklerde) yeni bir anlayış geliştirmiştir ki, bunun oyunlara, sosyal yaşama yansıması kaçınılmaz olmuştur.
Dolayısıyla kolbastı oyununun bireyselleşen yeni hayat koşullarında, halktan kopuk bir eğlence biçimi şeklini aldığını, birer gösteri unsuru haline geldiğini, halk dayanışma ve özdeşiminin bir parçası olmaktan çıkarak yozlaştığını görüyoruz. “Doğallık” giderek kaybolurken, yöresel kültürün oyuna yansımadığına, oyunun kimliksizleştiğine tanık oluyoruz.
Ya aslını yaşatın ya da oynamayın!
Yani kültür diye kabul ettiğimiz alışkanlıklar ve yozlaşmalarla, bizim dışımızda gelişen bu popüler kültüre artık halkın kültürü diyemeyiz. Kolbastı yeni haliyle seyirlik olmuş, Trabzon’un kolbastısı olmaktan çıkmıştır.
Hayden! Maharetini gösterme ve bireysel takılma mantığına karşılık biz yine ellerimizi sıkıca birbirimize bağlayarak HORON’umuzu kuralım.