Malum korona yasakları… Kâh kitap okuyorum, kâh televizyon izliyorum; zaman zaman da internette gezinip gazete okuyorum.
Yine öylesine bir gün, sırayla gazeteleri okuyorum. Bir tanesinde koskocaman bir manşet:
“Cumhurbaşkanı Erdoğan: Koronavirüs kapsamında bugüne kadar 156 ülkeye ve uluslararası kuruluşa yardım sağladık.”
Altında da haberin devamı… Oldukça uzun ama en vurucu paragrafı da şöyle:
“Türkiye olarak salgının ilk günlerinden itibaren uluslararası toplumla iş birliği içinde hareket ettik. BM’nin yanı sıra Dünya Sağlık Örgütü, G20, MİKTA, Türk Konseyi, İslam İşbirliği Teşkilatı ve diğer uluslararası platformlardaki faaliyetlerde hep ön saflarda yer aldık. Bugüne kadar 156 ülkeye ve 9 uluslararası kuruluşa yardım sağladık. Salgın şartlarında gıda güvenliği sorunu yaşayan ülke ve bölgelere destek oluyor, yaşlılar, engelliler, kimsesiz çocuklar gibi dezavantajlı gruplara yönelik 16 ülkede özel programlar gerçekleştiriyoruz.”
Gurur duydum. Tüylerim diken diken oldu. Bakalım bizim “Emekli Öğretmen bu defa ne diyebilecek böylesine muhteşem bir uluslararası duruşa?” diye düşünüp hemen haberi onunla paylaştım.
Bir de belgeli olsun diye şu haberi de ekledim bu mesaja:
Tunus’a 5 milyon dolarlık yardım yapıldı. Bu yardımın dışında Nijer, Kongo ve Nijerya’ya sağlık alanında hibe yapılmasına karar verildi. Kararlar bugünkü Resmi Gazete’de yayımlandı.
Sanırsınız ki Emekli Öğretmen tetikte bekliyormuş. Pat bir mesaj da ondan geldi:
50 yıldır Almanya Hannover’de mobilya üretim ve tamir işi yapan tanıdığım Basri Sancak’tan bir mesaj geldi. Ben de sana onu gönderiyorum:
“Bu yılın Mart ayı başında Almanya kapanmaya girdi. Ben de iş yerimi kapatma hazırlığında iken Eyalet Çalışma Bakanlığından iki kişi geldi. “Bizdeki kayıtlarınıza göre siz hariç 12 çalışanınız var. Doğru mu?” “Doğru” dedim. “Onlara ödediğiniz en son ücret bordrolarının kopyasını verin. Bundan böyle onların ücretlerini Eyalet hükümeti olarak biz ödeyeceğiz” “Ayrıca iş yeri kiranızı da biz yatıracağız.” “Biz tekrar başlayın diyene kadar vergi, sigorta, enerji, su, telefon, vb ödemelerinizi durdurduk. Sizin hesabınıza da yarın 14 bin Euro yatacak.”
“Ama ben bunları geri ödeyemem” dedim. “Ödemeyeceksiniz zaten bu iş dünyası sigorta yardım fonundan, yani eyalet hükümeti tarafından karşılıksız destek” “İki ay sonra tekrar duruma bakıp ödemeleri durdurma veya devam etmeye karar verilecek.”
Peşinden telefon çaldı. Baktım Emekli Öğretmen. Aldı sazı eline:
Bak kardeşim! Devir algılarla değil olgularla hareket devri. Düğmeye bastınca hemen bilgilere ulaşıyorsun. Okudun mu gönderdiğim haberi… Şimdi lütfen çevrene bak: 156 ülkeye yardım yapan, milyonlarca Suriyeli’ye milyarlarca dolar harcadığını övünerek anlatan ama kendi vatandaşından da SMS’le yardım toplayan bu müthiş hükümetimiz, bir tek esnafa yukarıdaki gibi bir yardım yaptı mı? Sor bakalım ilçedeki kahvecilere, lokantacılara; turizm bölgelerinde tanıdığın işletmeci varsa onlara sor bakalım kredi dışında nasıl bir destek almışlar? Hükümet 878 bin esnafa 19.7 milyar TL, 144.446 firmaya 121.1 milyar TL destek verdiğini gururla ilan ediyor ya, bir araştır bakalım. İlçende, ilinde veya komşu illerde söz edilen böyle bir desteği HİBE biçiminde alan var mı? Gerçi verdikleri kredilerin faizleriyle birlikte geri ödeme zamanları da geldi ya, nasıl ödeyebileceklerse?!
Türkiye’nin neresinde bir tanıdığın varsa onlara da sor.
Ha bir de “kısa çalışma ödeneği” adıyla korona desteği(!) icadımız var. Tanımı şu: İşyerindeki çalışma sürelerinin geçici olarak azaltılması veya durdurulması hallerinde, üç ayı aşmamak üzere sigortalılara çalışamadıkları dönem için gelir desteği sağlayan bir uygulama. Üç aylık süre diye çıktı ama hep uzatılıyor süresi. En son 2021 Ocak sonuna kadar uzatıldı. Bu ödenekle devlet işçiye 1170 TL ödüyor. “İşveren işçiyi çıkaramayacak, devlet de para verecek. İşte bizim devletimiz, bak iyi bir iş yapmış.” demeden önce bu parayı alan bir tanıdığın varsa, bu parayla nasıl geçindiğini sor bakalım ona…Dahası işten ayrılsa tazminat alamayacak, mahkûm bu paraya…
Yaa dostum! Nutuklarla anlatılanlar başka, gerçek bambaşka… Dün “Dünya bizi kıskanıyor.” diyenler bugün “Şu aşamada bazı acı ilaçları içmemiz gerektiğinin de farkındayız.” diyerek algıdan olguya geçmek zorunda kaldılar ama yine de bir algı hapını yutturmaya çalışıyorlar:
“Ekonomi ve hukuk reformları için düğmeye basıldı.
Böyle deyip telefonu kapadı Emekli Öğretmen. Tam son noktayı koyuyordum ki bu defa da iç sesim:
“Önce YouTube kanalını aç, “Bu kaçıncı söz verişin?” şarkısını bul. Dinlemeye başla. Sonra da bir araştırma yap: 2002’den bu yana hukuk ve ekonomide kaçıncı reform paketi servis ediliyor?”
Yorumlar kapalı.