Müyesser Yıldız
Müyesser Yıldız

6. Filo’nun “Muhteşem” Dönüşü!..

featured

Niye geldi, ne kadar kalacak; Kıbrıs’ta Rumları desteklerken bu ne iştir – ne iktidarın ne de medyasının gündeminde ve umurunda!.. Geminin gelişini sadece Halkın Kurtuluşu Partisi (HKP) protesto etti. HKP İstanbul İl Başkanı Pınar Akbina, “6. Filo’nun askerlerini nasıl 1968’de denize döktüysek, tekrardan onları denize dökeceğiz. Geldikleri yerlere geri göndereceğiz.” derken ABD-NATO’nun hedefinde artık Karadeniz’in olduğunu hatırlattı. Hedef Karadeniz olsun, olmasın; 6. filonun bu alay-ı vâlâlı gövde gösterisi, başlı başına tarihi rövanş değil midir?!

 

NATO’nun ABD’nin tetikçiliğini yaptığı ayan beyan ortada. Ya Birleşmiş Milletler?

AKP’nin kurucularından olan ve 2007’de Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturan Abdullah Gül 1990’larda, Refah Partisi’ndeyken Bosna-Hersek’te yaşanan katliamlar ve Kıbrıs örnekleri üzerinden BM’yi şöyle anlatmıştı:

Siyonist ve Hıristiyan ittifakın güdümündeki BM teşkilâtı eşine rastlanmaz bir çifte standart uygulayarak bu katliamları adeta görmezlikten gelmiştir... BM, NATO. AGİK, Avrupa Konseyi, Batı Avrupa Birliği aslında bütün bu kuruluşlar, bir nevi bu katliamın ortakları, maalesef bu katliamın mimarlarıdır… Kıbrıs meselesinde BM, Türkiye lehine tavır mı almaktadır? Bırakın Türkiye lehine tavır almayı, objektif mi davranmaktadır? BM aslında ABD’nin bir bürosu haline gelmiştir.”

Tahmin edeceğiniz üzere yeni gündem maddemiz, BM’nin sözde barış gücü askerlerinin KKTC’deki haydutluğu.

Rumların kışkırtmasıyla, KKTC’nin Pile-Yiğitler Yol Projesini engellemek üzere alana beton bloklar yerleştirip araçlarını park ettiler. KKTC güvenlik güçleri de bunları buldozerlerle süpürdü. Yaşanan gerginlik sırasında 8 KKTC polisi ve 2 sivil yaralandı.

Atina, Kıbrıs Türklerinin BM Barış Gücü’ne yönelik kabul edilemez saldırılarını şiddetle kınayıp “bunun uluslararası hukuk kurallarına aldırmama anlamına geldiğini” ve “uluslararası kuruluşlar ile hükümetler nezdinde gerekli girişimlerin yapılacağını” duyurdu.

Ankara’nın son dönemde pek bir yakınlaştığı, Kıbrıs’ın garantör ülkelerinden İngiltere, hemen BM Güvenlik Konseyi’nin Türkiye’yi kınaması için bir bildiri hazırladı. ABD ve Fransa’nın tam destek verdiği, Çin’in ise çekimser kaldığı bildiri neyse ki Rusya’nın vetosu sebebiyle şimdilik kabul edilmedi.

Rum-Yunan tezlerinin yılmaz savunucusu ve Türkiye’nin almak istediği F-16’ların kaderini tek başına elinde tutan ABD’li Senatör Bob Menendez boş durur mu? Türkleri, barış güçlerine saldırmakla suçlarken, yol çalışmasının izinsiz olduğunu öne sürüp “derhal” durdurulmasını istedi.

Can alıcı kısım ise şu: Tam bu tartışmalar arasında -nasıl bir tesadüfse- ABD, Rum kesimine uyguladığı silah ambargosunu kaldırma kararını 1 yıl uzattığını açıkladı. Yani, “Rumları silahlandırmaya devam” dedi.

Kınaya Kınaya Helâk Olduk

Şimdi Ankara’nın her dış saldırıda adeta gelenekselleşen “kınama” seanslarına gelelim.

Dışişleri Bakanlığı’mız, BM’yi kınayıp, “BM Barış Gücü, KKTC’nin güvenini tamamıyla yitirmemek için yoğun çaba sarfetmeli.” açıklamasını yaptı.

TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş da BM’yi kınayıp, “bu yanlış tavırdan geri dönmesi ve asli görevini ifa etmesi” çağrısında bulundu.

TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı Fuat Oktay, BM’nin, Rum kesiminin provokatif yönlendirmeleriyle yol inşaatına müdahalesinin kabul edilemez olduğunu bildirdi.

AKP Sözcüsü Ömer Çelik, BM’nin Kıbrıs’taki varlığının ve itibarının zedelendiğini ifade etti.

Cumhurbaşkanlığı dış politika Başdanışmanı Akif Çağatay Kılıç ise yol projesinin askeri değil insani bir proje olduğunu anlatıp, “Rum kesimini destekler yaklaşımlar gördüklerini” söyledi. Kılıç, “Rum kesiminin AB’ye üye olması hataydı.” diye de ekledi. Bizatihi kendi iktidarlarının, AB’den müzakere tarihi alma uğruna veto hakkımızı kullanmadığını unutmuş olmalı!..

ABD’nin eş zamanlı aldığı; “Rum kesimini silahlandırmaya devam” kararı meselesi mi?

Sadece Dışişleri Bakanlığı’mız bu kararı kınarken, “ABD’nin son dönemde Kıbrıs Türk tarafının hilafına bölgede attığı çeşitli denge bozucu adımların, ülkenin Kıbrıs Adası’nda uzun yıllarca muhafaza ettiği tarafsız konumunu zedelediğine” dikkat çekip bir kez daha “ABD’yi, bölgedeki istikrar bakımından riskler barındıran söz konusu politikalarını gözden geçirmeye bir kez daha” davet etti.

Bunlar Neyin Hazırlığı?

Peki Kıbrıs’taki bu tekmili birden saldırı veya operasyon ne anlama geliyor, neyin hazırlığı?

Birincisi; emperyalizmin yıllardır bilinen, değişmez “Kıbrıs’ı Helenleştirme” politikasına karşın, “tek millet iki devlet” dediğimiz Azerbaycan’ın“tek beden içinde aynı anda atan kalp gibi” olduğumuz iddia edilen Pakistan’ın KKTC’yi tanıması için parmağınızı oynatmaz, üstüne AB üyeliğimizin önünün açılmasını isterseniz olacağı budur.

İkincisi; Ankara, Temmuz’daki NATO Zirvesi’nde güya İsveç’in üyeliği pazarlıklarına gömülüp, NATO’nun Kıbrıs ve Karadeniz’i de kapsayan savunma planlarına tereyağından kıl çeker gibi onay vermedi mi?

İşte şimdi böylesi krizlerle Türkiye ve KKTC’yi yeniden müzakere masasına oturtmaya çalışıyorlar!..

Bahçeli’nin “Çizmeli” Tepkisi

Yok, Bahçeli’nin dün çok ses getiren tepkisini unutmadık. Bundan önce ABD’nin bölücü terör örgütüne hamiliğiyle ilgili iki sıcak gelişmeden söz etmemiz gerekiyor.

15-17 Ağustos arasında Kamışlı’da bir kez daha YPG’li teröristlerle ortak tatbikat yapıp eğitim verdi. Tatbikatta uçaksavarlar, zırhlı muharebe araçları ve çeşitli ağır silahlar kullanıldı.

PKK’dan kaçıp teslim olan bir teröristin ifadesi de dün medyaya yansıdı. Terörist; ABD, İngiltere ve Fransa’nın Suriye’deki terör örgütüne istihbarat, finans ve askeri destek sağladığını anlatıp, “Artık örgütün içişlerine bile karışıyorlar. Hangi örgüt mensubunun ne görev yapacağına karar veriyorlar.” demiş.

Bahçeli’ye dönelim.

Hem Kıbrıs’taki saldırı hem de ABD-YPG tatbikatına ilişkin bir açıklama yaptı.

Kıbrıs konusunda BM’nin tavrını ilkellik olarak nitelendirip, “BM, Rumların karanlık emellerine hizmetten, Kıbrıs’ın barış ve huzurunu bozucu teşebbüslerden derhal vazgeçmelidir. Aksi halde sözde Barış Gücü’nün varlığı gayri meşru sayılacak, nitekim hiçbir saygınlığı ve bağlayıcılığı da kalmayacaktır.” uyarısında bulunurken Kıbrıs Türklüğünün eşit statüyle egemen eşitliğinin mutlaka teyit ve tescil edilmesini istedi.

ABD’nin teröristlerle tatbikatı için de; “Sınırlarımızın mücavir alanlarına yuvalanmış düşmanlığın ayan beyan göstergesidir. ABD’nin sabırları taşıran sözde taktik ve stratejik adımları terörizme kuluçka işlevi görmektedir... Teröre destek vermek alçak bir terör yöntemidir... Türkiye’ye sıkılan her kurşunun, yapılan her ihanetin koçbaşı ABD’dir.” deyip ABD’yi terörle arasına mesafe koymaya ve Suriye’den derhal çekilmeye davet etti.

Ancak ses getiren Bahçeli’nin bu sözleri değil, Ülkü Ocakları Başkanının “Kıbrıs Türk’tür” etiketiyle yaptığı paylaşım oldu. Bu paylaşımda Bahçeli, ayağında çizmeler, fonda Zeki Müren’in “Ağlama Sevdam” şarkısıyla makam odasında volta atıyordu.

Zeki Müren’in o şarkısının kullanılmasının sebebi de şöyle açıklandı:

1963’te Kıbrıs’ta çok sayıda soydaşımızın öldürüldüğü “Kanlı Noel” katliamının ardından Kore gazilerimiz, ABD’nin Türkiye’ye uyguladığı ambargoyu protesto etmek için BM’nin kendilerine verdiği madalyaları iade edince, Zeki Müren onlar için üzerinde Bozkrut olan Kore Harp Madalyası yaptırmış.

Eğer böyleyse; artık şu kuru kınama alışkanlığından vazgeçip, örneğin, özellikle askerlerimize takılan ABD-NATO madalyalarının iadesine ne dersiniz?!

ABD’den Bir Gövde Gösterisi Daha

İktidarın vazgeçilmez “dost ve müttefiki” ABD, PKK/YPG üzerinden sınırlarımıza yerleşti… Yunanistan üzerinden Dedeağaç’a üslendi… Kıbrıs’ta gırtalağına kadar Rum-Yunancı olduğunu bir kez daha gösterdi.

Tüm bu kuşatmalardan sonra ise tam da tahıl koridoru krizi üzerinden Montrö’yü delip Karadeniz’e yerleşme fırsatlarını aradığı bir sırada bir adım daha attı.

ABD’nin 6. filosuna bağlı İstanbul Sarayburnu Limanı’na demirledi ve Büyükelçi Jeffry Flake’in eşliğinde Türk medyası için basın turu düzenlendi.

Kıbrıs’ta yaşanan ABD destekli gerginliğin utancından olsa gerek; gördüğümüz kadarıyla bu muhteşem (!) turu sadece Yeni Şafak haberleştirdi.

Turda ABD’liler neler mi söyledi?

Türkiye-ABD arasındaki yakın ilişkilerin NATO üyeliğinden bu yana 70 seneyi geçtiğini, ABD gemisinin İstanbul’a gelmesinin de bu dostluğu sembolize ettiğini belirten Büyükelçi Flake, “Türkiye, eski ve değerli bir NATO müttefikidir. Mount Whitney’in ziyareti, güvenli ve müreffeh bir bölge yaratılmasına katkı sunmak üzere Türkiye ile olan derin askeri ortaklığımızı daha da güçlendirmek için bir fırsattır.” dedi.

6. Filo Komutanı Tümamiral Thomas Ishee, Türk Deniz Kuvvetleri Komutanlığı mensuplarıyla yakın ilişkiler tesis etmede bu ziyaretin son derece verimli olacağını vurguladı.

Gemi Komutanı Albay Matthew Kiser da “Tarihi İstanbul şehrinde olmaktan… büyük memnuniyet duyduklarınıTürkiye’nin ve İstanbul halkının zengin kültürünü deneyimlemek için sabırsızlandıklarını” kaydetti.

Şunu da ekleyelim; gemi, üst düzey Türk yetkililer ile ordu mensuplarının katılacağı bir resepsiyona da ev sahipliği yapacakmış.

Niye geldi, ne kadar kalacak; Kıbrıs’ta Rumları desteklerken bu ne iştir – ne iktidarın ne de medyasının gündeminde ve umurunda!..

Geminin gelişini sadece Halkın Kurtuluşu Partisi (HKP) protesto etti. HKP İstanbul İl Başkanı Pınar Akbina, “6. Filo’nun askerlerini nasıl 1968’de denize döktüysek, tekrardan onları denize dökeceğiz. Geldikleri yerlere geri göndereceğiz.” derken ABD-NATO’nun hedefinde artık Karadeniz’in olduğunu hatırlattı.

Hedef Karadeniz olsun, olmasın; 6. filonun bu alay-ı vâlâlı gövde gösterisi, başlı başına tarihi rövanş değil midir?!

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!