Allah’ın en önemli nimeti olan ama, insanoğlunun katiyetle kıymetini bilmediği zaman elimizin altından akıp giderken, sadece peşinden bakakalıyoruz. Yalnız bakışlarımız net değil, kulaklarımız keskin değil, dokunuşlarımız hoş değil… Ne diyeyim, yaşlanmış bir organizma nasıl tepki verirse öyleyiz… Hepinize merhabalar, olsun mu? Tabii ki olsun…
Geçtiğimiz Pazar kahvaltı sonrası, ayaklarımı uzatıp oturduğumda, her zamanki gibi, gönlümün sultanınca, karşıma bir angarya getirildi… “Yahu, bir pazarımız var, rahat ver” dediğimde “Bize her gün Pazar” diyerek durumumuzu özetledi… Evet bize her zaman Pazar, ne diyelim…
Bugün, bütün muziplik damarlarım hareketli… Recep’e Kemal’e bulaşıp asabımı bozmaktansa, geyik yapmak istiyorum… İsteyenler elini kaldırsın… Arkadaki arkadaş, lütfen tek elinizi kaldırın. Bayağı da isteyen varmış, ne edelim, kendimiz ettik kendimiz bulduk. Vira Bismillah…
Hasta yakınını arayan kimselerde, benim gözlediğim şöyle bir durum var. Onu arayan sadece benim ve her türlü bilgiyi, bütün işini gücünü bırakarak vermek zorunda… Bu yüzden olayı kısa bir parodi haline getirmek istedim… Görsel medyadan yazılı medyaya nasıl geçtim anlamamıştım, bakarsınız iki gün sonra da senarist olurum…
Aliciğim, nasılsınız. Duydum ki babayı hastaneye kaldırmışsınız.
Evet dün gece aniden rahatsızlandı, 112’yi aradım, hemen şehir Hastanesi’ne kaldırdılar.
Yahu başınıza böyle bir şey geliyor da bana niye haber etmiyorsunuz.
Şu an doktorlar başında, daha sonra tabii ki haber verecektim.
Nesi var
Kalp krizi… Doktor bir şey soruyor, bir dakika.
Tamam söyle, bekliyorum.
Veliciğim, seni daha sonra arasam.
Olur mu yahu, dediğine bak. Ali kardeşimin babası ölüm döşeğinde, beni daha sonra arayacakmış.
Ağzından yel alsın. Doktorlar kurtaracak İnşallah.
Onların bildiği yanıldığına yetmez. Ah ben orda olacaktım, babayı yarım saatte ayağa kaldırır, halı sahada maça çıkarırdım… Sen hele O doktorlardan birini ver bana…
Veliciğim, adamlar meşgul, bir de sessizlik istiyorlar. Konuşmamızı devam ettirmek için dışarı çıkmam gerekecek…
Çık çık, vereyim tarifi, gör bak, değnek gibi kalkacak amcam benim… Zahide Yemiş de Salaşoğlu Hoca da çok methettiler… Bak başkalarına laf yetiştirme bırak doktoru, moktoru tarifi veriyorum… İki kaşık kestane balı, Medine hurması ve de manda yoğurdunu karıştırıp ver amcama, sabaha Avrasya Maratonuna katılır…
Veliciğim, serum takılı, yiyecek içecek hali yok.
Doktorlar çıkınca serum haznesine boşaltırsın.
Ne serumu ne şurubu, Kalbi durdu, şok yapıyorlar, kapatacağım…
Kapatma, yapacağın bir şey yok. Memlekete mı götüreceksiniz yoksa buraya mı gömersiniz.
Ağzından yel alsın ne biçim laf öyle.
Sen evrakları hazırla, mezarlık hocası, bizim bakkalın kayınçosunun ilkokuldan sınıf arkadaşı, iyi bir yer ayarlar, yoksa tepelere veriyorlar…
Veli, ne olur kapat, Allah aşkına kapat…
Esasında özet yazdım. Bunların hacimlisi daha nice nice diyaloglar oluyor… Hasta yakını zaten başı kesik tavuk gibi oraya buraya koşuştururken, normalde kimseyle konuşacak vakti de takati de olmuyor. Lütfen kısa ve öz bilgiyle yetinin. Ahret soruları sormayın. Sadece kendiniz arıyormuş gibi de düşünmeyin. Ben şahsen, buna benzer durumlardan, neredeyse Adem Babamıza kadar uzanan sorgulara maruz kaldım…
Bir yazar olarak, topluma olan borçlarımızı da eda etmemiz gerekiyor. Recep’le Kemal’le uğraşmanın sonu yok ama gereği de çok. Ara sıra da olsa bu tip yazıları planlıyorum. Eğitim, doğumla başlayıp, ölümle neticelenen bir süreçtir. Herkesin, herkesten alacağı bir şey mutlaka vardır. Verenin naz etmemesi, alacak olanında direnmemesi gerekir…
Eeeee kupkuru olmasın. Azcık siyaset yaparak bitirelim, âdet yerini bulsun… Bir zamanların İngiliz ajanı. Halkbank’ı dolandırmak isteyeni, daha birçok şey var da burada dile getirmek istemiyorum. İşte kurtarıcı olarak getirilen bu şaibeli kişi, şükür olsun (!!!) ekonomimizi düze çıkardı. Zamdan başka bir şey yapmadan bu kadar başarılı olmak, sokaktaki herhangi bir simitçiye de nasip olabilir… Bu süper kurtarıcıdan tek bir şey öğrendik, onu da kimse inkâr edemez… “Bunların kafası basmaz, ben ekonomistim” diyen kişinin bütün yaptıkları yanlışmış. Hiçbir … bilmiyormuş… Konsantre siyaset türündeki son kısmında üstesinden geldikten sonra, ne yapıyorduk… Vallahi her kes biliyor, tabii ki 2-3 paragraf daha yazıyorduk…Yok şaka, şaka kimse telaşlanmasın gidiyoruz
Allah’ıma emanetsiniz. Hoşça kalınız…