Konya Ticaret Odası Karatay Üniversitesi tarih bölümünde okuyan bir öğrenci anlattı, tarih hocaları… “Lozan’ın Sevr’den farkı yok” demiş.
Bu Prof. 26 Temmuz 2023 günü akşamı, halen Konya’da faal bir dernekte yaptığı konuşmada İsmet İnönü ve Lozan’ı eleştirmiş. Merak ettim, bu kişinin sosyal medyada tarihimizle ilgili yaptığı konuşması varsa dinleyeyim dedim. Birçok açıklama ve TV konuşmasına rastladım. Yutuptaki konuşmalarından birisi “100. Yılında Lozan.” Bu programı izledim. İddialarından birkaçı şunlar:
“İsmet İnönü acemi, müzakere ve antlaşma yapmasını bilmiyordu. Falanın hatıralarından okuduğuma göre İnönü, Lozan’da iken geceleri iki üç çeşit, bolca içki içermiş. 12 Adaları Lozan’da kaybettik. Gelibolu Yarımada’sı Lozan’da İngilizlere verildi. Önceden parasını verdiğimiz iki gemiyi İngiltere bize 1914’te vermedi, Lozan’da o gemilerin parasını alamadık. Hilafet Müslümanların birliğini sağlıyordu, 2. Meclis hilafeti kaldırdı. Lozan heyetine Yahudi Hahamı Haim Nahum da katıldı, Onu niye götürdüler?”
Bir “Prof.”’un ön yargısız, gerçekçi, biraz vicdanlı olması gerekir. Tarihçi değilim ama bu iddialar hakkında birer cümle yazayım.
Osmanlı yıkılırken kendi soyumuzdan gelen, kendi kültürümüzle yetiştirilmiş kaç bilim adamı, düşünür, diplomatımız ve siyasetçimiz vardı ki, Lozan’a gönderelim? İçimizdekilerin çoğu milliyetsiz, hain veya işbirlikçiydi. O yıllarda akademisyen, yabancı dil bilenimiz yoktu. Tren yollarında treni kullanacak makinistimiz, onaracak teknisyenimiz bile yoktu. Mustafa Kemal böyle bir ortamda Kurtuluş Savaşını yaptı, Lozan’a gidecek heyeti belirledi.
Saray yönetimi bu ülkede azınlıkları okutup; diplomat, bilim adamı yahut zengin yaparken bizi cahil bırakmış, gençlerimizi cephelerde kırdırmıştı. Siz ey molla kafalı adam, Atatürk’ü sorgularken, bir taraftan da bunları düşünüp belirtseniz iyi olurdu. Osmanlıcı Hoca, sen hep Atatürk ve Cumhuriyet’e saldırma yerine otur, biraz da bunları sorgula.
Bizdeki şu “Mukaddesatçı-Milliyetçi” denen dolma tüfek yapılı “Okumuş, Aydın” kesimine bakın; “Cumhuriyet’imizin yüzüncü yılında Türkiye’yi nasıl büyütürüz, nasıl daha güçlü oluruz” sorularına cevap arayın. Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli Lozan’da atıldı. Sevr idam fermanımızdır. İkisi nasıl aynı olur? Böylesi kafaların aydın kuşaklar yetiştiremeyeceğini bilelim.
Yüz yıl önce, İsmet İnönü Lozan’da akşam içki içmişte, bunu bir Amerikalı yazmışta, … İnsanın fiziksel ağırlığı yanında biraz da kimyasal ağırlığı olmalı.
İnönü’nün içki içip içmediği sana ne? Senin, “Peygamberim” dediğin Hz. Muhammed: “Ölmüşlerin arkasından atıp tutmayın. Gizlilikleri araştırmayın” der. Tarihi bir gerçektir ki, İsmet İnönü Yunanlılara karşı savaştı; senin, benim, hepimizin ebelerimizin, kızlarımızın namuslarını kurtardı. İnsan biraz kadirşinas olmalı, toplumun kültür-ahlak düzeyini yükseltecek adımlar atmalı.
Eğer sen sınıflarda da böyleysen; öğrencilerimizi de ifsat ediyorsun, “Müslüman” gibi davranmıyorsun demektir. Çünkü Müslüman eli ve diliyle başkalarını güven içinde bırakır, barışı bozmaz.
On iki adaları Lozan’da kaybetmişiz. Gelibolu Yarımadası Lozan Antlaşması’nda İngilizlere verilmiş. Anlaşılan o ki, sen Deli Kadir’in izindesin. Burada, sana görev veren o üniversitenin yönetimini de sorgulamak gerekiyor. Senin söylediklerine inanan, itiraz etmeyen gençleri senin zehrinden kurtarmak velilerin, YÖK’ün tüm Türk milletinin görevidir. Bunu yapmayan gençlerin, YÖK ve Türk milletinin geleceği karanlıktır.
“Osmanlı’nın iki gemi satın olmak için İngiltere’ye verdiği parayı Lozan Heyetimiz almamış, başarısız” imiş. Şu ağza bakın; “Sap yiyor, …”
Şöyle bir düşünelim; 1914-1918 yılları arasında Osmanlı toprakları işgal edilmişti. Silah ve cephanemiz yoktu. Kamalarla savaşıyorduk. İçimizdeki azınlıklar düşmanlarımızla kolkolaydılar. Sen kalkıp dünyanın en güçlü devleti İngiltere’ye “benim paramı ver” diyeceksin, vermezse zorla alacaksın, öyle mi? Alamazdın. Gücün varsa sözün geçer, hakkını alırsın.
Benzeri bir durum bugün de var: Parasını peşin ödediğimiz halde Amerika Birleşik Devletleri F-35’leri vermiyor. Paramızı da vermiyor. Haydi, Amerika’dan o uçakları yahut paramızı alın da görelim.
Düzeysiz ve samimiyetsizler Konyalıların kafasını karıştırıyor. Böyleleri 1920-1921’lerdeki Konyalı Delibaş Mehmet ve Zeynalabidin’e benziyorlar. Anlaşılan Delibaş ve Zeynelabidinlerin kökleri kurumamış, yeniden hortluyorlar. Uyanık olmak durumundayız.
Bir sonraki yazımda başka Delibaşlardan söz edeceğim.