Farelerin deliklerini tıkamak zorundayız. Bugün bizim en büyük insani görevimiz, en geçerli amelimiz (iş); zalimlerin zulmüne son vermektir.
Bu yazıda da Türkiye’nin sorunlarına değinecek ve öğrenim alanımla ilgili birkaç bilgi vereceğim. Çünkü Türkiye’nin bozguncuları yaptıkları yıkımın üstünü “Ayet, Allah” gibi kavramlarla örtüyorlar.
Kuran’da; fesede, fesat, fısk, müfsit, fasık gibi sözcükler var. Kuran diline göre: fesede, bir şeyi bozdu, fesat bozmak, fısk bozgunculuk yapmak, müfsit bozguncu demektir.
Bir insan, bir toplum yahut devletin bozulması denince aklımıza ne gelir? O kişi, o toplum yahut devletin fiziksel, kimyasal, bedensel, ruhsal, toplumsal yapısının, doğal işleyişinin bozulması, sağlıklı işlemeyişi, kargaşa gelir. Böyle bir ortamda; kavga olur, mal-can güvenliği kalkar, yoksulluk ve hırsızlıklar çoğalır, zorba yöneticiler iş başına geçer.
Böyle bir ülkede sahte ilahlar türer, bilim kaybı yaşanır, insanlar sürüleşir, yöneticiler zorba, kitleler sürü olur. Orada bilim kaybeder, irtica hortlar. Böylesi bir ülkede ormanlar yanar, nehirler kurur, çölleşme başlar. Orada işgaller yaşanır, insanlar tutsak olur. Böylesi yerlerde İlk ve Orta Çağ yaşanır.
Şimdi Türkiye’de bunlar yaşanıyor. Buna itiraz edince: “Nankörlük etmeyelim, şükredelim” gibi onursuz itirazlarla karşılaşıyoruz.
Fesat ve fısk; “İnsanlar tarafından yapılan zulüm, haksızlık, işkence, başkalarına acı veren davranışlar, kışkırtma, yanlış yönlendirme, toplum düzenini bozan eylemler” demektir.
Bugünkü Türkiye de bunların hepsi var. Zulüm ve haksızlıklara uğruyoruz. Birçok düşünce adamı, asker, gazeteci ve politikacı, iktidarı eleştirdiği, özgür ve uygar bir toplum düzenini savunduğu için siyasi erk sahipleri tarafından hapse atılıyor, aşağılanıyor. Toplumumuz; despot düşüncelilerin baskı unsurları tarafından körleştiriliyor, dilsizleştiriliyor. Kendilerini ebedi ve akıllı sanan ne oldum delileri Türkiye’de insanlık suçu işliyorlar, bizi birbirimize düşürerek (bozgunculuk yaparak) sevgi ve saygı havasını bozuyorlar.
Kuran böylelerine “fasık” der. Fasık, “Farenin deliğinden çıkması” demektir. Türkiye’de fare yapılı üst düzey (veya alt düzey) çok fasık var. Bunlar üretmezler, emeğimizi çalarak yaşarlar. Bunlar hep yer altında yaşarlar; mekânları karanlık, bedenleri murdardır.
Tüm bu özelliklerine rağmen, yukarıda değindiğim gibi bunlar: “En iyi Müslüman, en kahraman devlet adamı” ağzıyla bize “Mücahitlik” taslarlar. Daha da ileri giderler; bir bakarsınız karşınıza yarı ilah, bir bakarsınız peygamber edasıyla çıkarlar. Bunların söz ve işlerini Tevhit İnancı açısından değerlendirirseniz; böylelerinin Firavun, Nemrut, Haman, Karun, şeytan, münafık ve iblisten farksız olduklarını görürsünüz.
Türkiye’nin böylesi “büyük” (!) adamlarına bakınız; bunlar gelecekleri ve bireysel çıkarları için sırf Türkiye’yi değil; komşu ülkeleri de ifsat ettiler, bölgemizi cehenneme çevirdiler, çeviriyorlar.
Türkiye’nin böylesi müfsitleri için Yaratan der ki: “Yeryüzünde bozgunculuk çıkarma. Kuşkusuz Allah bozguncuları sevmez.” (Kasas: 77)
Farelerin deliklerini tıkamak zorundayız. Bugün bizim en büyük insani görevimiz, en geçerli amelimiz (iş); zalimlerin zulmüne son vermektir.