Aralık Ayı hoş geldi, İnşAllah sefalar getirdi diyelim… Ne manidar bir isim. Aralık, kışı aralamak, bu aralıktan neler göreceğiz nelerle karşılaşacağız, hep birlikte yaşayarak anlayacağız… Hepinize Merhabalar… Adı kara olan ama aslın da bembeyaz olan kışta kapımız da değil, evimizin taaa için de… Kış aylarının birleştiriciliğini unutmak mümkün mü… Rahmetli babamın soba üstündeki kestaneleri çevire çevire pişirmesi, bizlerin de kedi gibi bakarak beklemesi ne güzelmiş. O günlerin değerini anlamamışız… Hani derler ya “Balık derya içredir, derya kıymeti bilmez” işte biz de o sımsıcak mutlu günlerin kıymetini bilmemiş, her olay da olduğu gibi de zamanı har vurup harman savurmuşuz…
Dünyanın hiçbir yerinde örneği olmayan bu +65 uygulamalarına sürekli değineceğim… İş bilmez çavuşlar güya saat ayarlaması yaparak dışarda, gençlerle bizi çakıştırmıyor… Peki daha sonra, üstelik kapalı olan ortamlar da bir araya geliyoruz… Dede torun, baba çocuk neticede aynı evin içine giriyor. Burada da mı ayıracaksınız odaların önüne barikat mı koyacaksınız, salona geçenlerden HES kodu mu isteyeceksiniz. Kimseyi kendi odası dışına çıkartmayacak mısınız? Sözüm ona tedbirlerle bu iş yürümez… Siz Hazinenin dibini sıyırın, Merkez Bankası’nın yedek akçesine kadar göz dikin, harcayın, genel kapanma için kuruşunuz olmasın, ondan sonra da garip uygulamalarla netice almaya çalışın… Geçtiğimiz günlerde Koca Sağlık Bakanı Meclis’te Bütçesiyle ilgili açılım yapıyordu… Bir milletvekilinin özel Hastanelerin Corona test fiyatlarıyla ilgili sorusuna “Yalan Söylüyorsun” diye cevap veren Sağlık Bakanının, kendisinin yalan söylediği ortaya çıktı… FOX Haber, tavan fiyatın 250 değil, en az 550 olduğunu görüntülü olarak ispat etti… Bu sistemin hepsi aynı “A“sı neyse “Z“si de o… Hatırlayın… İstanbul seçimlerini… Binali Efendi, ilk önce kazandığını ilan etti. Sonra kaybedince seçimi yenilediler… Niye diye soranlara da “Çalmışlar” dedi… Bunlar, çalma çırpma, yalan, iftira gibi lafları muhataplarına, o kadar çabuk sarf ediyorlar ki, nedenleri açısından insanın aklına çok sorular takılıyor. Sonra da bir bakıyorsunuz ki, attıkları çamur esasın da kendi üzerlerin de…
Gelelim işin başka bir boyutuna… Kevgire çevrilen, artık sokaktaki simitçinin bile ihlal etmekte sakınca görmediği Anayasamız derki: Kanunlar karşısında herkes, makam-mevki-renk-dil-ırk vs. farkı olmadan eşittir… Hakikaten öyle mi? RTE de +65. Peki niye sürekli dışarda, bazı milletvekili ve bakanlar, onlar niye içeride değil? Efendim onlar için ve çalışanlara İçişleri Bakan’ lığının genelgesi var… Arkadaşlar burası hukuk (!) Devleti… Hiçbir genelge kanuna; hiçbir kanun da Anayasa’ya aykırı olamaz. Bu gerçek üzerinden izah bekliyorum… İş bilmez çavuşlar deyince çocukluk yıllarımdaki bakkalımız Sadettin aklıma geldi… Annem yarım kilo peynir al diye aşağı yollardı. Sadettin efendi, kalıbı keser tartardı, 350 gr. gelir, bir parça daha keser yanına koyardı , bu seferde 600 gr. olurdu, velhasıl kelâm , bölük pörçük peynirlerle eve gelir , fırçayı da ben yerdim… Ama karşıda ki bakkal Nuh öyle miydi…Eli terazi gibiydi , tartısı (+ , -) 5 gr fark ederdi onu da hiç alma ve ilave yapmadan, fiyatın küsuratıyla çözerdi… Sadettin kısa süre de iflas etti, Nuh ise işi büyüttü. O zamanki şartlar da dükkanı süpermarkete çevirdi, et, manav reyonlarını da ilave etti… Maalesef şu an başımızdakiler, Sadettin’i bile mumla aratacak kimseler…10-20 arası izin verelim, olmadı 10-16 ya çevirelim, o da olmadı, 10-13 yapalım… Gene olmayacak, “Sadettinler” gene olmayacak… Tam kapanma olmadan, bu tür soytarılıklarla anca kendinizi aldatırsınız… Zülüm kurulu, pardon bilim kurulu adı altında ki yan kuruluşunuz olan bademler de tasdik mercileriniz olur. Yani bozacı -şıracı işi…
Din istismarının, yeri zamanı ve şartları yok. Zihninizin gerisindeki olaylara alet ettiğiniz, esasında inanmadığınız, dalga geçtiğiniz o din var ya, sizi zaman gelir öyle bir çarpar ki neye uğradığınızı şaşırırsınız… Aralarında 1-2 m. mesafe masaların olduğu lokantaları kapatacaksınız, Cuma Günü yasakları gevşeteceksiniz… Sırt sırta, omuz omuza insanları içeri tıkacaksınız… Niye mi… Yaptıklarınızı anlattığımız insanların, “Abi tamam, haklısın ama bunlar Müslüman” demeleri için… Yani, yeni büyükelçimiz Egemen Efendinin yaptığı gibi, bakara makara işi kotarmaya çalışıyorsunuz. Başka da bir sermayeniz yok… Pardon var… Bizim gibi ahmaklar ve feraseti sabit cahiller… Çünkü bizler sizlere inanıyoruz. 2008’de 12 bin dolar olan millî geliri 7 bin dolara düşürdüğünüz halde halâ, uçmak, şahlanmak gibi safsatalarınıza bel bağlıyoruz… Uçmanın, uçmağa varmak; şahlanmanın, şah-mat olmak olduğunu anladığımızda ve sizleri sırtımızdan attığımızda, işte gerçekten o zaman uçacağız, o zaman şahlanacağız… Eskiden zayıf olan, bir türlü normal kilosunu ulaşamayan çocukları doktora götürdüğümüz de genelde bağırsakların da parazit olduğu ortaya çıkardı… Bu millet de layık olduğu yere gelmek için bağırsaklarındaki parazitleri temizlemek zorun da… Bakarsınız Bülent Arınç’ın gidişi başlangıç olabilir. Gerisi de İnşAllah çorap söküğü gibi gelir…
Geçtiğimiz günler de yazmıştım. Hiçbirinin doğru olmadığına inandığım rakamlar konusunda açıklık istemiştim. Bu tespitlerim için, bazı kurnazlıklardan şüphelendiğimi yazmıştım. Beni doğrulayacak olaylar sık sık radarıma girmeye devam ediyor… Bir Marketler zinciri, ayın son üç günü ve yeni ayın ilk iki günü, %50 indirim yaptı… Hakikaten çok ucuzdu. 20 TL’ye ayakkabı 7.5 TL’ye tişort vardı. Zamanlama ne kadar uygun değil mi… Tam da enflasyon tespiti için mal tedarik edilecek günler…Bu ve bunun gibi 1-2 milyon TL’yi bulmayacak, operasyonlar ; bir yıl ödenecek , memur emekli ve asgari ücretliye zammı etkileyecek ve bu efendilere milyarlarca liralık haksız kazançlar sağlayacak… Sadece fıkradır… İspirli ile şeytanı aynı çuvala koymuşlar, bir müddet sonra , Şeytan “Beni buradan kurtarın” diye bağırmaya başlamış… İblis, haline şükret. Seni ya başka birileriyle aynı çuvala koysak, kim bilir neler olur…
Yarına buluşmak dileğimle hepiniz Allah’ a emanet olunuz. Hoşça kalınız…