ABD’nin en ünlü haber sitesi The Daily Beast’ta Shannon Varva imzasıyla yayınlanan “Erdoğan’ın Putin’den Aniden Ayrılmasının Arkasındaki Sinsi Ana Plan“ başlıklı analizde “Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rusya’nın Ukrayna’daki savaşı sırasında Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile ilişkilerini aylarca dikkatli bir şekilde yürüttükten sonra bu işi bırakıyor gibi görünüyor“ ifadeleri yer aldı.
Analizde, Türkiye’nin AB kozunu oynamasının iç politikaya dönük bir halkla ilişkiler çalışması olduğu belirtildi, İsveç’in AB üyeliği konusunda Türkiye’ye destek vermesinin bir anlamı olmadığı ileri sürüldü.
Putin sarsıldı Erdoğan döndü
Analizde şu görüşlere yer verildi:
“Sadece geçtiğimiz hafta içinde Erdoğan, Putin’i kızdıracağı kesin olan İsveç’in Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü’ne (NATO) katılmasına karşı çıkmaktan vazgeçti ve Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne katılma çabalarını yeniden canlandırmak istediğini açıkladı.
Ayrıca Ukrayna Devlet Başkanı Volodymyr Zelensky’yi İstanbul’da ağırladı ve Rusya tarafından ele geçirilen Azov mensubu Ukraynalı savaşçıların Ukrayna’ya iade edilmesine yardımcı olarak Ankara ile Moskova arasında savaş bitene kadar bu kişilerin tutulması konusunda varılan anlaşmayı bozdu.
Son bir hafta içinde Putin’e yapılan bir dizi küçümseme, Yevgeniy Prigozhin ve Wagner paralı askerlerinin Kremlin’e karşı başarısız bir isyan başlatmasından sadece günler sonra geldi. Ayaklanma başarısızlıkla sonuçlansa da Putin’in iktidarını sarsmış, muhtemelen Erdoğan’ı Putin’le olan uyumunu sorgulamaya ve NATO’nun en büyük üyelerinden biri olarak Batı’yla olan ortaklığına yönelmeye zorlamıştır.
Türkiye’nin eski İsveç Büyükelçisi Selim Kuneralp, Erdoğan’ın Ukrayna’daki savaş sırasında hem Putin hem de Batılı ülkelerle ilişkilerini yönlendirmek için yaptığı tüm çalışmalara rağmen, başarısız darbeden sonra bağlılıklarını çeşitlendirmenin bir yolunu aradığını söyledi.
Kuneralp The Daily Beast’e verdiği demeçte ‘Erdoğan muhtemelen bunu Putin için bir güç işareti olarak görmüyor, tam tersi’ diyor. “Ne de olsa Putin’den alabileceği her şeyi aldığını düşünüyor. Putin eskiye nazaran daha zayıf bir konumda, dolayısıyla Türk ekonomisine maddi yardım sağlamak için çok iyi bir durumda olmayabilir. Bu yüzden belki de başka yerlere bakıyordur.”
Durum pembe değil
Türk medyası geçen haftaki diplomatik dansı Türkiye için büyük bir kazanım olarak lanse etse de, İsveç’in NATO’ya katılmasını desteklemek için perde arkasında yapılan hesaplar muhtemelen o kadar da pembe değil. Batı’ya yönelme kararı, somut ve acil politika sonuçları elde etmekten ziyade, Putin’den uzaklaşmakla ilgili olabilir.
Erdoğan Türkiye’nin AB’ye katılma çabalarını İsveç’in NATO üyeliğine verdiği desteğe bağlamış ve İsveç’ten Türkiye’nin AB üyeliği konusunda bazı güvenceler almış olsa da, İsveç’in verdiği destek tek başına Türkiye’nin AB sürecine önemli bir ivme kazandırmayacaktır.
Türkiye’nin AB planları son yıllarda suya düşmüştür. Erdoğan, 2016’da iktidarı ele geçirmeye yönelik darbe girişiminin ardından anayasal reformlara girişerek Türkiye’nin insan hakları ve hukuk siciline ilişkin soru işaretlerini arttırdı ve AB katılım sürecini durma noktasına getirdi. Almanya ve Fransa uzun zamandır Türkiye’nin AB’ye katılma isteğini şaşkınlıkla izliyor ve yargı bağımsızlığı sorunlarından Erdoğan’ın darbecileri tasfiyesine kadar Türkiye’nin yıllar boyunca karşı karşıya kaldığı bir dizi eleştiri var.
AB’nin eski Türkiye büyükelçilerinden Marc Pierini’ye göre İsveç’in Türkiye’nin AB’ye katılımı için çaba göstermeyi kabul etmesi Türkiye’yi bitiş çizgisine getirmeyecek. İsveç’in sürece verdiği destek, AB liderlerinin 30 Haziran’da AB-Türkiye ilişkileri için “Avrupa Konseyi tarafından belirlenen seçeneklerin” incelenmesine devam edilmesi ve AB-Türkiye ilişkilerinin stratejik bir şekilde ilerlemesi gerektiğini belirten anlaşmasının ötesine geçmiyor gibi görünüyor.
Avrupa Konseyi Başkanı Charles Michel, bu hafta başında Türkiye’nin AB üyeliği için mevcut durumu özetlemiş ve “ilişkilerimize yeniden enerji kazandırma” ve “ön plana çıkarma” çabalarını desteklediğini belirtmişti.
İçe yönelik halkla ilişkiler çabası
Erdoğan’ın AB sürecinde İsveç’i zorlama kararı, İsveç’ten büyük tavizler koparma ya da AB’ye katılımın önündeki engelleri kaldırma stratejisinden ziyade, iç kamuoyunun desteğini almak için eski vaatleri tekrarlayan bir halkla ilişkiler çalışması gibi görünüyor. Erdoğan, Türkiye’nin AB’ye katılma çabalarını İsveç’in NATO üyeliğine verdiği desteğe bağlamış ve İsveç’ten Türkiye’nin AB üyeliği konusunda bazı güvenceler almış olsa da, İsveç’in verdiği destek tek başına Türkiye’nin AB sürecine önemli bir ivme kazandırmayacaktır.
The Daily Beast’e konuşan Pierini, “Son dakikada eklenen ‘AB tavizi’ aslında kararı Türk kamuoyuna satmak için bir rampaydı,” dedi. “İsveç’in bunda hiçbir çıkarı yok, bu sadece 30 Haziran sonuçlarının bir tekrarı.”
İsveç’in desteği yetmez
Daha önce Türkiye’nin Avrupa Birliği Daimi Delegasyonu’nda görev yapmış olan eski Türk diplomat Sinan Ülgen, İsveç’in Türkiye’nin önerisini destekleyeceği yönündeki açıklamalarının çok az şey ifade ettiğini söyledi.
“Kesinlikle hiçbir şey ifade etmiyor. Bu tamamen göz boyamadır,” dedi Ülgen The Daily Beast’e. “Bu konudaki dinamikleri ve diplomasiyi bilen bizler bunu çok net bir şekilde İsveç’in Türkiye’nin yeni yoluna verdiği boş bir destek olarak görüyoruz… boş bir vaat.”
Avrupalı yetkililer de Türkiye’nin AB üyeliği ile İsveç’in NATO programı arasında bağlantı kurma konusunda isteksiz. Avrupa Komisyonu sözcüsü Dana Spinant “İki süreci birbirine bağlayamazsınız” dedi.
Daha önce Türkiye’nin AB Daimi Delegasyonuna başkanlık eden Kuneralp, İsveç’in Türkiye’nin AB’ye katılma çabalarını uzun süredir desteklediğini söyledi.Kuneralp The Daily Beast’e verdiği demeçte, “İsveç geleneksel olarak Türkiye’nin Avrupa Birliği çıkarlarını desteklemiştir… dolayısıyla burada çok yeni bir şey yok,” dedi. “Ve tabii ki İsveç Avrupa Birliği’ndeki 27 ülkeden sadece biri.”
Kuneralp, İsveç’in açıklamalarının, özellikle Türkiye’nin AB’ye katılmasına yardımcı olacak değişiklikleri yapmaya hazır görünmediği için, konunun dışında olabileceğini de sözlerine ekledi. Kuneralp, “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Avrupa Birliği’nin ortaya koyduğu koşullardan herhangi birini yerine getirmeyi planladığına dair hiçbir belirti yok” dedi.
Vaatler değişiklik getirmeyecek
Erdoğan’ın bu hafta İsveç’ten aldığı diğer vaatler de aynı şekilde kapsamlı değişiklikler getirmeyebilir. Türkiye’nin İsveç’in NATO’ya katılma sürecindeki en büyük engellerinden biri, İsveç’in Kürdistan İşçi Partisi (PKK) üyelerinin serbestçe faaliyet göstermesine izin verdiğini iddia etmesiydi. Her ne kadar Erdoğan Stockholm’den “terörle mücadele işbirliğini” genişletme konusunda güvence almış olsa da, İsveç’le yapılan müzakerelerin çoğu aylar önce gerçekleşti. İsveç, Türkiye’nin PKK’nın bastırılmasına yardımcı olması yönündeki taleplerine yanıt olarak daha önce anayasasını değiştirmiş ve bazı terörle mücadele yasalarını değiştirmişti.
Ancak yine de İsveç’in Türkiye’yi tatmin edecek şekilde baskı yapmaması mümkün. Ülgen, İsveç’in terörle mücadele konusunda Türkiye ile işbirliğinin, Türkiye’de terör konusuna çok odaklanmış olan Milliyetçi Hareket Partisi’nin (MHP) tüm umut ve hayallerini karşılayıp karşılamayacağı konusunda pek çok soru işareti olduğu uyarısında bulundu.
Ülgen, İsveç’in “terörle mücadele” konusunda Türkiye’nin her istediğini “elbette” yapmayacağını söyleyerek “İsveç ne yaparsa yapsın, Avrupa normları kavramına uygun olacaktır” dedi.
MHP Erdoğan’ı eleştirdi
MHP liderliği, İsveç’in NATO üyeliğine itirazlarının meşru olduğunu iddia ederek, İsveç’in terörle mücadele yaklaşımını görmezden geldiği için Erdoğan’ı eleştirdi. MHP lideri Devlet Bahçeli, “Ulusal güvenliğimizi doğrudan tehdit eden terör örgütlerine kucak açan ve müsamaha gösteren bir ülkeyle nasıl bir araya geleceğiz?” dedi.
Kremlin’den karşılık
Kremlin de bu hafta Türkiye’nin batıya yönelik manevralarına karşılık verdi. Kremlin sözcüsü Dmitry Peskov, Türkiye’nin AB’ye katılma konusunda fazla umutlanmaması gerektiğini söyledi. “Kimse Türkiye’yi Avrupa’da görmek istemiyor, Avrupalıları kastediyorum. Ve burada Türk ortaklarımız pembe gözlükler takmamalı” dedi.
Ancak Erdoğan İsveç’ten sadece konuşma puanlarıyla ayrılıyor gibi görünse de, başka şekillerde de kazandı. Erdoğan’ın asıl istediği şey -ABD’den F-16 jetleri- hala belirsizliğini koruyor gibi görünüyor. Başkan Joe Biden’ın ulusal güvenlik danışmanı Jake Sullivan Salı günü yaptığı açıklamada, Biden yönetiminin Kongre’den onay beklemekle birlikte F-16’ların transferine devam edeceğini belirtti”.