H. Nurcan Yazıcı
H. Nurcan Yazıcı

Siyaset Neden Sus Pus?

featured

Sığınmacılar meselesi gerçek anlamda çözülmediği müddetçe, toplumda hissedilen endişe ve rahatsızlık büyüyerek devam edecektir.

Uluslararası bir sorunun ülkemizde, sorun değilmiş gibi gösterilmesi ve soruna sessiz kalınması kabul edilir bir şey değildir.

Bu konuda iktidarı suçlayacağız elbette ya siyaseti yönlendiremeyen, sessiz kalan muhalefete ne demeli?

Nüfusu çok hızlı büyüyen göçmen meselesini tartışması gereken siyasetin bu sessizliği toplumun geleceğe olan kaygılarını daha da artırıyor…

Bugün yeterince konuşulmadığı gibi yarın nelerle karşılaşabileceğimiz de açıkça ilan edilmiyor.

Yaşadığımız ekonomik ve güvenlik sorunlarına tutarlı çözüm bulmak için bir yerden başlamak gerekirse o da, sığınmacılar meselesidir. Mesela ülke kaynaklarının nasıl kullanıldığı konusu, sığınmacılar meselesinden ayrı tartışılamaz.

Genç işsizliğin büyüme nedenleri, ulaşım, şiddet, uyuşturucu vb. başlıklardaki sorunlar sığınmacılarla birlikte kronik bir hale gelmekte ki, insanlarımızın barınma ve konut hakkı ticarileştirilirken, toplumun çoğunluğunun güvenli ve sağlıklı barınması bile imkânsızlaşmaktadır.

Göçmenlerin iki farklı yüzü var. Bir tarafta 400 bin dolara konut aldığında vatandaşlık hakkı kazananlar, diğer tarafta barınacak evi, bir işi bile bulunmayan ya da kayıt dışı çalışma piyasasının kuralsız dünyasına itilenler… Sığınmacı çocukların her türlü pis işlere bulaştırıldığı sömürü ortamları.

Sığınmacıların bu kadar gürültü çıkardığı bir ülkede, siyasetin sessiz kalması akıl alır gibi değil.

Milyonlarla ifade edilen göçmen ve sığınmacıların toplumumuzda yarattığı kültürel tahribatın da mutlaka ele alınması, aydınlarımızın göçlere siyasi kılıf aramaktan vazgeçip düzensiz göçün toplumsal istikrarı ve de ülke geleceğini nasıl tehdit ettiğini yüksek sesle dile getirmesi, siyaseti doğru yönlendirmesi gerekir.

Son günlerde sıkça dillendirilen ikinci mesele; vize krizi. Aylarca verilmeyen randevular, vize retlerinde artış, itiraz sürecinin askıya alınması.

Türkiye Cumhuriyeti ve Avrupa Birliği, 16 Aralık 2013’te Geri Kabul Anlaşmasını imzalarken aynı zamanda Vize Serbestîsi Diyalogu Mutabakat Metni’ni de imzalamıştı.  Türkiye’de o dönem, geri kabul anlaşması ayrıntılarından çok “vize serbestîsi” gündemdeydi ki şu an sözü bile edilmeyen bir ayrıntı olarak kaldı.

Hâlbuki vizesiz, serbest dolaşımın sağlanabilmesi için Geri Kabul Anlaşmaları altında insan hayatlarını konu alan taahhütler altına girilmek yerine bazı Avrupa Mahkeme kararlarından çıkan durumun yargısal anlamda zorlanması gerekirdi.

Güçlü bir Türkiye, serbest dolaşım hakkı elde etmede başka insanların hayatlarını konu alan Geri Kabul Anlaşmalarını imzalamak zorunda kalmamalıydı.

Vize Mutabakat Metni’ni, uzunca yıllar süren müzakerelerin ardından, AB’nin sığınmacı meselesini, Avrupa’nın güvenliği, sosyal yaşamı ve ekonomisi açısından tehlike olarak gördüğü bir zaman diliminde imzaladığımızı da gözden kaçırmamalıyız.”

Bir gerçek var ki, Avrupa Birliği, mülteci akının durdurulması için Türkiye’yi tek çare olarak görmüş, para ve vize vaadiyle kandırmıştır.

Sonuç olarak;

Hakkını yemeyelim geldiğimiz nokta da Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ dışında, siyaset sus pus. Millet ise hem ülke geleceği hem de kendi güvenliği için endişeli.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!