Aslı bozulmuş varlıklara çürük deriz. Türkiye’de önceden sağlam olan çok şey zamanla çürüdü. Bir başka gerçek de şu: Çürükler sağlamları çürütüyor. Bunu politikadan vereceğim örneklerle açıklayayım. Politikacılarımızın çoğu birikimsiz, yeteneksiz, çıkarcı, yalancı, kandırıcı ama seçmenlerinin oylarıyla ayaktalar. “Oy alıyorum, öyleyse devam” diyorlar.
“Din, dil, kültür, ülkü, yerlilik, millilik, Atatürkçülük” edebiyatıyla oy alan iktidar yahut muhalefetteki politikacılarımızın büyük çoğunluğu sözlerinin adamı değiller. Birisi dünya zenginleri arasında ama “mal varlığı beyanıyla” borçlu!
Recep Tayip Erdoğan politikaya girdiği günden beri; “Biz yerli ve milliyiz” diyor da millî değerlerimizi çiğniyor. Yirmi yılı aşan siyasî iktidarında millî devletimizi milliyetsiz Osmanlı, insanlarımızı mankurt yaptı. Erdoğan’ın bu konudaki son adımı; çift kimlikli (İngiltere ve Türkiye Cumhuriyeti) birisini Hazine ve Maliye Bakanı, çift kimlikli (Amerika-Türkiye) bir başkasını Merkez Bankası Başkanı yapmak oldu. Millî ekonomimizi sömürge felsefesine emanet etmek ne demektir, bir düşünün.
Bu gelişmelerle biz MHP’nin Genel Başkanı Devlet Bahçeli ve çevresindekilerin ne ateşli bir “Türk milliyetçisi” olduklarını (!) görüyoruz. Demek bunların milliyetçiliği, kendileri gibi düşünmeyenleri dövmekten, rakiplerine hakaret etmekten ibaretmiş.
İngiltere-Amerika kimliklilerin ekonomimizin başına getirilmesi VP Genel Başkanı Doğu Perinçek’in müthiş bir “devrimci” olduğunu da (?) gösterdi. Ne diyordu Perinçek: “A. Gül, A. Babacan, M. Şimşek gibileri İngiliz ekolünden, Bunlar Batı’nın adamları. Recep Erdoğan Amerikancıydı ama şimdi millî oldu. Bugünün en büyük Atatürk devrimcisi Erdoğan’dır…”
Üzerimizde (idarî-malî) Amerika-İngiltere merkezli OPERASYONLAR gerçekleştiriliyor. AKP, MHP ve VP’den hiç ses çıkmadığı gibi muhalefetten de çıkmıyor. Artık bizi Batı’nın tüm sömürgecilerden kurtaran Mustafa Kemal’e dönmekte yarar var.
Kendisini düne kadar “milliyetçi ve Atatürkçü” olarak tanıtan Sinan Oğan bugün AKP kürsüsünde (Antalya’da) Osmanlı-Arap ağzıyla konuştu: “ Muhterem HAZIRÛN!..” dedi, sağ elini de RTE gibi sol göğsünüz üzerine koydu. Bu bir çürüme ve erimedir; Osmanlıcılık ve Arapçılığı hortlatmadır.
09.06.2023 günü Konya’da, tanıdığım bir turizm şirketine gittim. İçeride öğretmen olduğu söyleyen bir kişi, elindeki isim listeleri ve evrakı şirket sahibi ile birlikte kaşeledi, imzaladı. Bu öğretmen şirket sahibinden valiz istedi, aldı. “Bir daha, bir daha” dedi, üç tane büyük valizi alıp gitti.
Sonra şirket sahibi bana: “Bu kişi …’un İlçe Milli Eğitim Müdürü. Öğrencileri geziye götürüyor. Anlaştığımız paranın üzerine 5.000 lira ilave ederek fatura kestirdi. Yani öğrencilerden 5.000 lira çaldı. 500 liralık da çantamı götürdü. Şuna bak hocam milli eğitim ve öğretmenlik ne hale geldi?”
Her yer ve kesimde çürüme var. Çürüme daha ne kadar yayılacak, artacak? Biz çürümeye Mahkûm değiliz. Bu çürüme durdurulmalı. Tüm çürümeleri yok etme gücümüz var. Dünya bunun örnekleriyle doludur.
Tıbbın verilerinden öğreniyoruz ki, herhangi bir hastalığa yakalanan bir kişi, tedavi yollarına başvurursa iyileşebiliyor; hastalıklı/çürük hücrelerin yerini sağlam hücreler alıyor. Yeter ki “PES” etmeyelim.