İstanbul’un fethinin geçen yılki yıldönümü, kapatılıp millet bahçesine çevrilen Atatürk Havalimanı’nda kutlandı. Erdoğan da ekibi ve ortaklarıyla tam kadro bu kutlamaya katıldı.
Konuşmasına, “Konstantiniyye elbet fetih olunacaktır. Onu fetheden komutan ne güzel komutan ve onun ordusu, askeri ne güzel askerdir.” hadis-i şerifiyle başlayan Erdoğan, katılımcılara, “İstanbul’un 2023’e giden bu yolda hazır olduğunuzu gösterdiniz.” diye seslendi.
Yine Yahya Kemal’in İstanbul’un fethiyle ilgili, “Bir çağ kapanır, bir çağ açılır” dizelerinden hareketle, “Çağ kapatıp, çağ açacak evlatlarımızın gazaları şimdiden mübarek olsun.” ifadeleriyle 2023 seçimleri için şu mesajları verdi:
“2023 hedeflerimizi hayata geçirerek, 2053 vizyonumuzu adım adım inşa ederek, çağımızın Bizans’larını ve oralarda kurgulanan entrikaları, tarihin tozlu raflarına kaldırmaya hazır mıyız? Gazanız mübarek olsun.”
İstanbul’un Fethini Seçimle Bir Görmek
İstanbul’un fethinin bu yılki, 570’inci yıldönümü Cumhurbaşkanlığı ikinci tur seçiminin ertesi günüydü.
Seçime iki gün kala Cuma namazı için Büyük Çamlıca Camii’ne giden Erdoğan, cemaate şunları söyledi:
“Ben milletimize inanıyorum, ümmete inanıyorum. Rabbim nice fetihlere yürümeyi bizlere nasip etsin. Şimdiden bu fetihlere adım atmaya bizleri muktedir eylesin.”
Aynı gün “Kadınların Türkiye’si İstanbul Buluşması” programında da şöyle konuştu:
“Pazar günü inşallah sandıkları patlatacağız hep beraber. Her zaman benim bir sözüm var. Kale içeriden fethedilir. Sizinle bu fethi yapacağız. Hatırlayın, pazartesi günü İstanbul’un fethi… İnşallah pazar günü de hep beraber AK Parti’nin cumhurbaşkanlığındaki zaferiyle bu işi neticelendirelim diyoruz. Pazartesi günü de fethi mübini kutlayalım.”
Seçim sonucu malûm. Erdoğan zaferini önce İstanbul Kısıklı’daki evinin önünde, ardından Saray’da toplanan vatandaşlara hitap ederek kutladı.
Kısıklı’daki kutlamada, 2024 seçimlerinin startını verip, “Ne demek istediğimi anlıyorsunuz değil mi? 2024’te Üsküdar’ı da İstanbul’u da yerel seçimlerde kazanmaya hazır mıyız?” diyen Erdoğan, Saray konuşmasında ise İstanbul’un fethinin yıldönümüne değinip, “Konstantiniyye muhakkak fetih olunacaktır. Onu fetheden komutan, ne güzel komutan ve onun askeri ne güzel askerdir.” hükmünü yerine getirdiklerini vurgulayıp şunları kaydetti:
“Ne mübarek komutan, ne mübarek asker. İnşallah sizleri karşımda bu ecdadın torunları olarak görüyorum. Sizlerle iftihar ediyorum, sizlere inanıyorum, güveniyorum. İnşallah bu seçimleri giriş kapısı olarak gördüğümüz Türkiye Yüzyılı da tarihe işte böyle bir dönüm noktası olarak geçecektir.”
“Fethi Mübin” Böyle Kutlandı
Erdoğan’ın seçimi İstanbul’un fethi ayarında gördüğü, bir çağı kapatıp yeni bir çağ açtıklarına inandığı, kendisini “Mübarek komutan”, seçmenlerini de “Mübarek asker” saydığı ortada.
Bu anlayışın sonucunda, İstanbul’un fethinin görkemli bir şekilde kutlanması beklenirdi, değil mi?
Ama öyle olmadı.
Erdoğan, sosyal medya hesabından şu mesajı yayımlamakla yetindi:
“Anadolu’nun ebedî Türk yurdu olarak kalacağının tarihe kazınmış mührü olan İstanbul’un Fethi’nin 570’inci yıl dönümünü tebrik ediyorum. Peygamberimizin müjdesine mazhar olan, çağ açıp çağ kapatan Fatih Sultan Mehmet Han’ı ve kahraman ordusunu rahmetle yâd ediyorum.”
Bir de şu faaliyetler gerçekleştirildi:
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, Ayasofya’da sabah namazı kıldırıp cemaate vaaz verdi.
Yine Ayasofya’da mevlit programı düzenlendi. Bu programa yetkililerden sadece İstanbul Valisi Ali Yerlikaya’nın katıldığı görüldü.
Akşam Fatih Belediyesi’nce Saraçhane Parkı’nda düzenlenen “Fetih Kutlaması” ise sıradan bir etkinlik havasında kaldı.
Acaba neden?
Seçim sonucu kestirilemediği için geçen yılki gibi bir kutlama programı en baştan mı planlanmadı; yoksa planlandı da, “Haçlıların” bu törenlerden ve verilen mesajlardan duyduğu rahatsızlık dikkate alınarak vaz mı geçildi?
“Yerli ve Millilerin 7 Düvel”le İlk Sınavı
Seçim süreci boyunca Erdoğan ile ortaklarının “7 düvel ve küffar” olarak nitelendirdiği Batılı güçlerin, Erdoğan’ın zaferini nasıl büyük bir coşkuyla karşıladığını aktardık.
Bu coşkunun ardından ABD’nin ve NATO’nun ilk isteği olan İsveç’in üyeliği meselesi de masaya kondu.
Nitekim Erdoğan’ı kutlamak için telefon açan ABD Başkanı Biden, “İsveç’in NATO üyeliğine itirazı bırakın.” dediğini, Erdoğan’ın bunun karşılığında F-16’ları istediğini duyurdu.
Ancak başından beri böyle bir denklemi kabul etmeyen ABD yönetimi, aynı tavrını sürdürdüğünü bildirdi.
Keza Erdoğan’ı kutlayan isimlerin başında gelen NATO Genel Sekreteri Stoltenberg, “İsveç’in de üye olacağından eminim… Bu NATO’yu daha güçlü kılacak ve aynı zamanda Türkiye ve tüm müttefikler için de iyi olacaktır.” açıklamasını yapıp yakın gelecekte Ankara’ya gideceğini söyledi.
O “yakın geleceğin” de Erdoğan’ın yarınki yemin töreni olduğu ortaya çıktı.
Burada yeniden Erdoğan’ın geçen yılki İstanbul’un fethi yıldönümü konuşmasına dönelim. Muhalefete şöyle çattı:
“Türkiye NATO’daki konumunu ülkemizin terör örgütleriyle mücadelesinde yeni kazanımlara tahvil etmeye çalışırken, çıkıp ‘Siz ne istiyorsanız biz onu yaparız.’ diyenler fethin manasını elbette kavrayamazlar.”
Bu sözlerin sebebi; gündemdeki Finlandiya ve İsveç’in NATO üyeliğiydi. Tam 1 ay sonra sözkonusu üyeliklerin karara bağlanacağı NATO’nun Madrid Zirvesi yapılacak, Erdoğan da “Yeni kazanımlar” elde edecekti.
Sonuç malûm; Biden önce Erdoğan’ı telefonla aradı. Ardından Madrid’de görüştü. Ve o sert söylemler yumuşadı; NATO nezdinde hiçbir bağlayıcılığı olmayan kimi kararlar karşılığında, bu iki ülkenin üyelik görüşmelerinin başlamasına onay verildi. Seçimlerden önce ise Finlandiya’nın üyelik süreci tamamlanırken İsveç seçim sonrasına bırakıldı.
Şimdi de NATO’nun 11-12 Temmuz’da Vilnus Zirvesi öncesinde bu iş halledilmeye çalışılıyor.
“Beyaz Saray’a Davetine İzin Verilsin”
Telefonlar, ziyaretler, pazarlıklar; hepsi bir yana, Türkiye’ye bakış açıları ne – bunu dikkatlerinize sunalım.
Öyle medya yorumları falan değil, Erdoğan’ın yakın dostu Trump’ın döneminde Savunma Bakanlığı yapan Mark Esper, Wall Street Journal’da kaleme aldığı “Türkiye mutlaka İsveç’i NATO’ya kabul etmeli” başlıklı makalesinde önce şunları belirtti:
“Türkiye’de cumhurbaşkanı seçimi tamamlandığına göre iki , Türkiye ve Macaristan’ın İsveç’in NATO üyelik başvurusunu onaylamasının zamanı geldi. Stockholm gecikmiş olan bu [NATO’ya] katılımı hak ediyor. Üyelik sürecinde herhangi bir gecikme, Vladimir Putin’e gönderilecek olan, ‘Ukrayna’ya yönelik başlattığı yasa dışı savaş Moskova’nın saldırganlığı karşısında ittifakı birleştirdi ve büyüttü’ mesajını sulandırır ve hatta baltalar.”
Ardından, “ABD, Türkiye ve Macaristan’a İsveç’in üyeliğini onaylaması konusunda bastırmalı ve diğer müttefiklerin de aynı baskıyı uygulamalarını sağlamalı. Stockholm, Erdoğan’ın taleplerini karşılamak için yapabileceği her şeyi yaptı. [Erdoğan’ın] Hiçbir mazereti kalmamalı.” dedi.
Nihayetinde de “Washington ile Berlin ve Madrid gibi anahtar başkentlerin uygun havuçlar önermesi (ve özelden doğru sopalarla tehdit etmesi) gerektiği“ yorumunu yaptı.
Esper’ın, İsveç’in üyeliği karşısında Biden’ın Türkiye’ye sunabileceği “havuçlar” için önerisi şu oldu:
“F-16 savaş uçaklarının satışını onaylaması ya da Erdoğan’ın Beyaz Saray’ı ziyaretine onay verilmesi…”
F-16 bir nebze de, “Erdoğan’ın Beyaz Saray’ı ziyaretine onay verilmesi” ne demek ya?!
İşte seçim döneminde “7 düvel ve küffar” iken yeniden “dost ve müttefik” seviyesine yükseltileceklerin ülkemize bakış açışı.
Osmanlı’nın “hasta adam”ından beter bir hâl, değil mi?!