İnce, “Seçimlere dair” notuyla yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi:
"Biz siyasetçilerin görevi; içinde yaşadığımız toplumu önce anlamak sonra topluma sunduğumuz öneriler doğrultusunda seçmeni ikna etmektedir. Toplumu anlamadan siyaset yapmanız mümkün olamaz. Seçmenin duygu ve düşüncelerini anlamak, onlara kulak vermek, beklentilerini öğrenmek siyasetçinin önceliği olmalıdır. Size oy vermeyenleri cahillikle, bilgisizlikle kendisini makarna ve kömüre satmakla suçlarsanız gideceğiniz pek fazla bir yer yoktur. Bin yıldır bu toprakları kendisine yurt edinme çabasında olan bu insanların tarihin derinliklerinden gelen düşünce mirasını anlamadan siyaset yapılamaz. Anadolu'da kalmak için Haçlı Seferleri'ne karşı duran bu millet, çok değil 100 yıl önce bu topraklar- dan sökülüp atılmanın mücadelesini verdi. Balkanlardaki, Kafkaslardaki ve diğer Osmanlı bakiyesi yerlerdeki Türklerin son kalesi, gidebileceği son yurdu Anadolu'dur. 15 Temmuz 2016 günü tankların altına yatan, mermilerin üzerine atlayan, uçaklar kalkamasın diye ekinini gözünü kırpmadan yakan ‘Çılgın Türklerin’ duygu dünyasını anlamanız gerekiyor. Bu milletin en önemli önceliği vatanını savunmaktır. O nedenle ‘her Türk asker doğar’, o nedenle "Ordu peygamber ocağıdır" o nedenle bu toplum Atatürk'ten vazgeçmez ve onu her daim derin saygı ve sevgi ile anar.
Bu toprakların insanı 1000 yıldır kıyamda ve vatan savunmasındadır. PKK'yı ve uzantılarını, FETÖ'yü ve işbirlikçilerini haklı olarak vatanına tehdit olarak görmekte ve onlarla ne pahasına olursa olsun mücadele edilmesini talep etmektedir. Ekonomideki olumsuzluklardan, depremden medet umarak mille- tin bu reflekslerini görmeden vatanına tehdit olarak gördüğü PKK ve FETÖ ile verilen görüntülerin görmezden gelineceğini düşünmek milleti tanımamaktır. Savunma sanayinde yapılanların, SİHA, İHA, gemi ve uçak çalışmalarının uyandırdığı hisleri görmemek, bunların karşısında gibi görünmek milleti hiç tanımamaktır.
Salon siyasetçileri bunları duymaz, anlamaz ve bilmez. Milleti anlamak için sahada olmanız gerekir. 3 yıldır karış karış bu toprakları gezdiğimi ve milletin bu iktidardan bıktığını ama bu muhalefete de güvenmediğini söyledim. Her seçim öncesi olduğu gibi bu seçim öncesinde de yalancı cennet hikâyeleri uydurulduğunu, ilk turda seçimin alınamayacağını söyledim. Bu hikayelerle insanlarımıza derin hayal kırıklığı yaşatan bu muhalefet baronlarının kendi küçük iktidarlarını korumaktan başka dertleri olmadığını söyledim. Biz bu filmin tekrar tekrar sahneye konulmasını istemeyenler olarak yollardayız dedim. 6'lı masanın hayali bir koalisyon, bir siyaset mühendisliği projesi olduğunu; partilerin tabanlarının sesine kulak vermeden yapılan tabanda karşılığı olmayan bir proje olduğunu söyledim. 13 toplantıda adayın kim olacağını ancak belirleyebilen bir ittifakın seçmene güven vermeyeceğini, buradaki tutarsızlığı gören, masanın bileşenlerine gönlü razı olmayan, masadaki birlikteliği ilkesel değil menfaat icabı gören seçmenin oy vermeyeceğini söyledim. ‘Tabanda masanın yapısına ve adayına toplumun bir itirazı var ve bunu görmezden gelemeyiz.’ dedim. ‘Siyaset toplumun sesini duyurmak için yapılır. Siyaset kurumu seçmene seçenekler sunmakla görevlidir. Seçeneklerin olmadığı bir seçim demokratik bir seçim olamaz. Seçenek sunmayı oyları bölmek olarak sunmak bir dayatmadır. İki turlu seçimde oyların bölünmesi söz konusu değildir. Cumhur İttifakı için çalışan anket firmaları ilk turda Erdoğan'ın alacağını, Millet İttifakı için çalışan anket firmaları da ilk turda Kılıçdaroğlu'nun alacağını söylüyor. Bunlar kamuoyuna sipariş üzerine açıklanan sonuçlardır.’ dedim.
‘Gerçekte Türkiye, merkezi iktidarla yerel yönetimler iktidarı arasında paylaşılmıştır. Merkezi iktidar merkezdeki kamu kaynaklarını kendi yandaşları arasında pay edip, kendine yakın medya organlarını besleyip yandaşlarına gerçek dışı propaganda yaparken, yerel yönetimler iktidarını temsil eden muhalefet de yereldeki kamu kaynaklarını kullanarak benzer uygulamaları yapmaktadır.’ dedim. ‘Milletimiz ülkeyi bu duruma getiren iktidardan kurtulmak için asla tasvip etmeyeceği marjinal grupları, Cumhuriyet ile Atatürk ile sorunu olan insanları iktidara taşımak zorunda değildir. Cumhuriyetimizin temel ilkeleri ile ülkemizin kurucuları ve kuruluş felsefesi ile sorunu olanları muhalif kisvesi altında desteklemek zorunda değildir.’ dedim. Ne söylediysem dinlemek yerine muhalefet var gücüyle sesimi kısmaya, beni oyundan düşürmeye çalıştı. Seçim alınıyor da ben engelliyormuşum gibi bir algı yaratıldı. Yurtdışına kaçmış PKK'lılar, FETÖ'cüler ile yıllarımı verdiğim CHP içindeki bazı yöneticiler işbirliği halinde sosyal medya üzerinden siyasi tarihe geçecek bir iftira ve karalama kampanyası yaptılar. Bunlar herkesin gözü önünde olduğu halde bu hayasız akını bir sözle durdurabilecekler görmezden ve duymazdan geldi. Oturdukları yerden sadece tweet atarak, sadece şikayet ederek, sadece Whatsapp gruplarında tartışarak memlekette dönüşüm yapacağını zanneden tatlısu muhalifleri, sanatçılar, yazarlar hep bir ağızdan adaylıktan çekilmemi talep etti. Ben de çekildim. Bazılarına göre adaylıktan çekilmem siyasi olarak intihardı. Bunu göze aldım. Çünkü çekilmeseydim bugünkü manzaranın tek sorumlusu ilan edilecektim. Şimdi herkes ‘Muharrem İnce haklıymış’ diyor. Evet ama 'Ba'de harabil Basra' (Basra harap olduktan sonra)."