Zafer Partisi Bürokrasi ile İlişkiler ve Sivil Toplum Kuruluşlarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Esmaül Hüsna Aslan, ” Milli Eğitim Bakanlığı‘nın açıkladığı 2021-2022 örgün eğitim istatistiklerine göre 866 bin kız öğrenci eğitimden uzak bırakıldı. Buradaki 800 bini aşkın bir sayı kabul edilemez. MEB’in kendi sunduğu verilere göre daha da vahim bir tablo var” dedi.
Zafer Partili Esmaül Hüsna Aslan; MEB verileriyle okullaşma oranı, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verileriyle yoksulluk oranı ve sığınmacı sorunlarına dikkat çekti. Aslan, “Önceki yıllarda olduğu gibi, eğitim seviyesi yoksullukta ana etkenlerden biri olmaya devam etti” diyen Aslan, “TÜİK hesaplamasına göre okur-yazar olmayanların yüzde 27,7’si, bir okul bitirmeyenlerin yüzde 24,4’ü, lise altı eğitimlilerin yüzde 13,8’i, lise ve dengi okul mezunlarının ise yüzde 7,8’i yoksul olarak hesaplandı. Yükseköğretim mezunlarında ise yoksulluk yüzde 2,6 olarak belirlendi.” dedi.
“MEB’in açıkladığı 2021-2022 örgün eğitim istatistiklerine göre ise 866 bin kız öğrenci eğitimden uzak bırakıldı” açıklaması yapan Aslan, “Buradaki 800 bini aşkın sayı kabul edilemez. MEB’in kendi sunduğu verilere göre daha da vahim bir tablo var” diye konuştu.
“ÖZ KAYNAKLARIMIZI KENDİ EVLATLARIMIZA HARCASAK, BİRÇOK ŞEYİ DAHA HIZLI BAŞARABİLİRDİK”
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık’ın Türkiye’nin sığınmacılara yönelik insani yardımda öz kaynaklarından yaklaşık 45 milyar dolar harcadığı sözlerini hatırlatan Aslan, “Biz bu öz kaynaklarımızı kendi evlatlarımız için, geleceğimiz için harcasak birçok şeyi daha hızlı başarabilirdik. Ülkedeki her çözüm için ortaya atılan önerilerin devamında ‘kaynak nerede?’ sorusunu soran iktidara, ‘demek ki istenildiğinde kaynak bulunabiliyormuş’ demek istiyorum” dedi. Zafer Partili Esmaül Hüsna Aslan’ın açıklamaları şöyle:
“EN BÜYÜK PROBLEM KIZ ÇOCUKLARININ OKULLAŞMASINDA”
“Ben de bir kadın siyasetçi olarak, toplumun her kesiminde unutulan olarak, mücadele etmeye devam ediyorum. Kadınların, kız çocuklarının, öğrencilerin mücadelesine destek vermek için elimden gelen çabayı sarf ediyorum. Her ne olursa olsun, çocuklar okumalı, kız çocukları da okumalı. Ülkemizin güneydoğusunda eğitimlerinin önüne geçilen kız çocuklarının durumlarını biliyoruz. 25 kişilik sınıflarda kaçar çocuk yerleştirildiğini biliyoruz. Bunlar aşılacak sorunlar olsa da en büyük problem kız çocuklarının okullaşmasında. Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği verilerine göre, şu anda eğitim görmesi gereken 800 binden fazla kız çocuğu, okulda değil. Bu tablo, kabul edilemez! Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) açıkladığı 2021-2022 örgün eğitim istatistiklerine göre ise 866 bin kız öğrenci eğitimden uzak bırakıldı. Buradaki 800 bini aşkın sayı kabul edilemez. MEB’in kendi sunduğu verilere göre daha da vahim bir tablo var. Eğitim sisteminin geldiği noktadan dolayı yeni bir ülke yaratacak kadar sayıdaki çocuğumuz zorunlu eğitimden mahrum bırakılıyor, geleceğimiz karartılıyor. Yine ÇHD verilerine göre, özellikle eğitime erişimde kız çocuklarımıza karşı yapılan ayrımcılık, şiddetini daha da artırmış.
“KADERLERİNE TERK EDİLMELERİ ANLAMINA GELİYOR”
Kamusal eğitim tam da dezavantajlı grupların erişim hakkını sağlama işlevini görmeli. Kız çocukları ve oğlan çocukları arasında okullaşma oranında hep fark vardı. Ne yazık ki bu makasın giderek açıldığını görüyoruz. Kız çocuklarının okullaşma oranının düşük olması ve eğitim basamağı yükseldikçe azalması demek bu çocukların erken evlilik, ev içi şiddet, ev içi emekte kullanılma, çocuk işçi olma gibi sorunlarla karşılaşması demek. Kız çocuklarının özellikle yoksullukla kesişen dezavantajlı olma durumu, kırılamayacak bir döngünün içinde kaderlerine terk edilmeleri anlamına geliyor.
“YÜKSEKÖĞRETİM MEZUNLARINDA YOKSULLUK YÜZDE 2,6 OLARAK BELİRLENDİ”
Önceki yıllarda olduğu gibi, eğitim seviyesi yoksullukta ana etkenlerden biri olmaya devam etti. TÜİK hesaplamasına göre okur-yazar olmayanların yüzde 27,7’si, bir okul bitirmeyenlerin yüzde 24,4’ü, lise altı eğitimlilerin yüzde 13,8’i, lise ve dengi okul mezunlarının ise yüzde 7,8’i yoksul olarak hesaplandı. Yükseköğretim mezunlarında ise yoksulluk yüzde 2,6 olarak belirlendi. TÜİK verilerine göre, göreli yoksulluk, maddi ve sosyal yoksunluktan kaynaklı olarak yoksulluk riski altındaki kişilerin oranı yüzde 32,6 olarak ölçüldü. Bu durum, yoksulluk ve sosyal dışlanma riski altında olarak tanımlanıyor. Göreli yoksulluk, maddi ve sosyal yoksunluk ve düşük iş yoğunluğu göstergelerinin en az birinden yoksun olma durumu olarak açıklanan ‘yoksulluk veya sosyal dışlanma riski’ ilk kez hesaplandı. TÜİK verilerine göre, yaş grupları dikkate alındığında, 0-17 yaş grubunda riskli nüfus yüzde 42,7 olarak belirlenirken, 18-64 yaş arasında yüzde 30,2, 65 yaş üzerinde ise yüzde 20,5 olarak ölçüldü.
“TOPLUMUN GERÇEKLERİNDEN UZAKLAŞTIRILIYOR”
Özellikle Güneydoğu ve Doğu Anadolu Bölgesi’nde 14 yaş üzerindeki kız çocuklarının eğitime ulaşması oldukça sorunlu görünüyor. Kız çocuklarının pandemide, uzaktan eğitim döneminde ev içi emeği ve bakım emeğini üstlendiklerini görüyoruz. Devamsızlık oranlarına baktığımızda yine ciddi bir şekilde dezavantajlı görüyoruz yoksul kız çocuklarını. Okula kayıt yaptırsalar bile devamsızlıkları orta gelirli bir aileye göre daha fazla oluyor. Yeni nesilde zaten belli bir eğitim sorununun olduğunu görebiliyoruz. Eğiticilerin liyakati ve kalitesi, çocukların yeterli beslenmesiyle yeterli vitamini alması gibi etkenler eğitim kalitesini de etkiliyor. Çocukların iyi beslenmesi, eğitimcilerin donanımlısı olması gerekiyor. Teknolojiyi eğitime ne kadar çok katarsak, o kadar çok yararını kullanmış oluruz. Ama ne yazık ki bilinçsiz ebeveynler ve eğiticilerle birlikte çocuklar teknolojiye bağımlı hale getirilerek toplumun gerçeklerinden uzaklaştırılıyor.
“SIĞINMACI PROBLEMİNİ ÇÖZMEDEN BİZ BU İŞİN ALTINDAN KALKAMAYIZ”
“Erkek ve kız çocuklar, yeterli beslenmeyle gerekli vitaminlerini alarak gelişimlerini sağlamalı diyoruz. Eğiticilerin donanımlı olarak gerekli bilgi birikimlerini çocuklara aktarması gerektiğini söylüyoruz. Bugün güzel yetişecek bir çocuk 20-30 sene sonra aldığı bilgilerin, eğitiminin karşılığını yine bize verecek. Biz, ektiğimiz tarladan kaliteli ürün almak istiyorsak o tarlaya iyi bakmalı, güzel bakmalı, şefkatli olmalı, sevmeliyiz. Tabii eğitimde yeterli beslenme ve eğitimcilerin yanı sıra bir de tüm dünyadaki sorunlara ek olarak; ülkemizde artı bir yük, sığınmacı sorunu da var. Suriye savaşından bu yana en fazla sığınmacı kabul eden ülkeler arasındaki Türkiye’de, çok sayıda mülteci çocuk bulunuyor. Tüm eğitim ilkelerimizi, çocuklarımızın beslenmeleri, eğiticilerin liyakatini ve eğitim sistemini rayına oturtsak bile sığınmacı problemini çözmeden biz bu işin altından kalkamayız.”