Cumhur İttifakı’nın ortağı Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan’ın, “Zinanın suç sayılması için Milli Görüş Meclis’e” diyerek seçmenlerden oy istemesi çok ses getirdi.
Öncelikle şunu belirtelim; Yeniden Refah Partisi’nin programında böyle bir hedef yok; ama Cumhur İttifakı’nın diğer ortağı HÜDA-PAR’ın programında net olarak şunlar savunuluyor:
“Toplumda yerleşik olan ve ayrıca toplumun inancı ile de esastan ilişkili olup, dini bağlayıcılığı olan imam nikâhı suç olmaktan çıkarılmalı, bu nikâh şekline resmi statü kazandırılmalıdır. Seküler bakış açısına göre: ‘Yapılan iş veya hareketin hukuken doğru olması yeterlidir; ahlâken yanlış veya din tarafından haram kılınmış olmasının bir önemi yoktur.’ Zinanın; toplumumuzun kahir ekseriyeti tarafından haram ve büyük bir ahlâksızlık olarak kabul edildiği, toplumu ifsad ederek ahlâkını bozduğu, neslin karışmasına sebebiyet verdiği, huzur ve barış ortamını bozduğu kesin bir gerçektir. Bu nedenle toplumun ve neslin selameti için seküler anlayışın dayatmalarının sonucu suç olmaktan çıkarılan zina, yeniden suç olarak tanımlanmalıdır. Çünkü zinanın yasaklanması kişinin nesil emniyetini korumaya yönelik bir insan hakkıdır.”
Mâlum; ittifakın bu iki ortağı, 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’a da karşı. Bu kanunun kaldırılmasını istediklerinde karşı çıkan kimi AKP’li kadın milletvekilleri adeta lince uğrarken Erdoğan’ın sessiz kalması, AKP’nin bu isteğe zımnen desteği olarak yorumlandı.
Oysa Erdoğan, çok değil, yaklaşık 2 yıl önce Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele 4. Ulusal Eylem Planı’nı tanıtırken, 6284 Sayılı Kanunun yürürlüğa girmesinin “önemli bir dönüm noktası” olduğunu vurgulayıp, “Türkiye bu kanunla dünyada kadına yönelik şiddetle mücadelede en kapsamlı ve etkili mevzuata sahip ülkeler arasında ilk sıralara çıkmıştır. Nitekim uygulamadaki neticeler, kanunun gerçekten bu yürek parçalayıcı, vicdan kanatıcı meselenin çözümünde çok önemli mesafeler kat etmemizi sağladığına işaret ediyor.” demiş,
Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM)’in geçen yılki genel kurulunda; “Ülkemizde kadına yönelik şiddetle mücadelede tarihi bir devrim olan 6284 sayılı kanun, kapsamı ve etkinliğiyle dünyada örnek teşkil eden bir düzenlemedir.” açıklamasını yapmış,
Sadece 6 ay önce de bu yasanın önemli reformlardan birisi olduğunu vurgulamıştı.
“Bu Milletten LGBT’ci Çıkmaz”
Cumhur İttifakı’nın şu seçim döneminde sabahtan akşama gündeminde olan bir diğer konuya, LGBT meselesine bakalım. Sadece ortakları değil, bizzat Erdoğan hemen her mitinginde şunları söylüyor:
“Biz LGBT’ci değiliz, biz LGBT’ye karşıyız. CHP LGBT’ci. İYİ Parti LGBT’ci, HDP LGBT’ci. O masanın etrafında olanların LGBT’ye karşı olduğunu duydunuz mu? Cumhur İttifakı olarak biz LGBT’ye karşıyız. Çünkü bizim için aile kutsaldır. Ailemize laf ettirmeyiz. Biz, güçlü aile güçlü millet demektir, böyle bugünlere geldik.”
Oysa öte yandan, Türk milletinin aile kurumunun sağlam olduğunu belirtip, “Bu milletten LGBT’ci çıkmaz.” diyen de Erdoğan.
Peki aynı Erdoğan bu konuda geçmişte, özellikle AB yolunda yürürken ne düşünüyordu? Şunları:
– “Eşcinsellerin de kendi hak ve özgürlükleri çerçevesinde yasal güvence altına alınması şart. Zaman zaman bazı televizyon ekranlarında onların da muhatap oldukları muameleleri insani bulmuyoruz.”
– “Ben bir dini lider, dini otorite olarak karşınızda değilim. Bunun dinsel yaklaşımı farklıdır. Siyasi, hukuki yaklaşımı farklıdır. Siyasi ve hukuki açıdan ayrıca değerlendirilir… Ancak tabii eşcinsellerin de şüphesiz kendilerine ait bir hukuku da vardır.”
– “AB Anayasası’nda bu nasıl yer alacak, onu şu anda bilemiyorum. Bunu imzaladığımız zaman göreceğiz. Ancak bizim hukukumuzda bu konu daha oturmuş değil, daha tartışma aşamasında.”
AKP İktidarı Döneminde Asla
İki ortağının ajandasında yer alan zina konusunda Erdoğan’ın serüvenine gelirsek;
“AB’ye giriyoruz” rüzgârının estiği 2004’te, Türk Ceza Kanunu’nda değişiklik yapılarak zinanın suç sayılması kararlaştırıldı.
İslâmcı kesim bu düzenlemeye hararetle destek verirken, AB, “gelişmelerden kaygı duyduklarını” ve “bunun Türkiye’nin imajına zarar vereceğini” bildirdi.
Erdoğan, “Kimse bizim içişlerimize karışmasın. AB olmazsa olmaz değildir.” restini çekti.
Tabir-i caizse kıyamet koptu. Borsa çöktü. Ülkemizdeki AB yanlıları Erdoğan’a savaş açtı. Erdoğan’ın zina ısrarı karşısında dönemin Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün istifanın eşiğinden döndüğü öne sürüldü.
Erdoğan Brüksel’e çağırıldı. Giderken şöyle konuştu:
“Zina düzenlemesi din kökenli değildir. İslâm’da bu tür cezalar yoktur. Biz bunu ailenin, kadınların korunması için yapmak istiyoruz. Zinaya toplumumuzda hassasiyet var. Türkiye’nin kendi iç şartları var. Halkımızın büyük çoğunluğu istiyor.”
Oraya vardığında ise Avrupa Parlamentosu Başkanı Josep Borell’e düzenlediği basın toplantısında; AKP iktidarı döneminde zina konusunun bir daha gündeme gelmeyeceğini açıklayıp, “TCK’nın içinde olmayan herhangi bir madde oraya girmeyecektir. Bizim hükümetimizin ardından ne olur bilemem, ancak AKP iktidarı yeni TCK ile yoluna devam edecektir.” dedi.
Ve bu görüşmeler sırasında dönemin TBMM Başkanı Bülent Arınç’ı telefonla arayıp TCK’nın “zinasız” çıkarılması için TBMM’yi Pazar günü toplamasını istedi. Öyle de oldu.
Bu gelişmelerin ardından Avrupa Komisyonu’nun genişlemeden sorumlu üyesi Günter Verheugen, TCK sorununun çözüldüğünü, “Türkiye’nin AB sürecinde masanın üzerinde herhangi bir engel kalmadığını” açıkladı.
Zinanın AKP iktidarı döneminde bir daha gündeme gelmeyeceği sözüne rağmen Erdoğan, bu konuyu ne zaman yeniden hatırladı?
2018’de; “Zina konusunun yeniden ele alınmasının çok çok isabetli olacağı düşüncesindeyim, çünkü bu toplumun manevi değerler noktasında farklı bir konumu var.” derken şu tarihi itirafta da bulundu:
“Biz AB sürecinde, bu bir özeleştiridir, onu söylemek zorundayım, bu konuda bir yanlışımız oldu ki zina ile ilgili düzenlemeyi de yapmak suretiyle tacizler, vesaireler, bunları belki de aynı kapsam içerisinde değerlendirmemiz lâzım. Bu Türkiye’nin bir defa Batı ülkelerinin birçoğundan farklı konumda olduğunu gündeme getirmesi bakımından önemli… Bunlar bizim daha önce yasal düzenlemelerimizin içerisinde vardı. Biz AB’nin talepleri, vesaireleri doğrultusunda orada böyle bir adımı attık ama yanlış yapmışız.”
Ez cümle; görüldüğü üzere, özellikle AKP açısından gerek Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi Yasası gerek LGBT gerekse de zina meselelerine yaklaşım, öyle ilke veya inancın gereği değil, tamamen siyasetin gereği gündem yapılıp tartışmaya açılan konular.
Dün AB’nin gönlünü hoş etmek için öyle konuşup davrandılar… Bugün de ortaklarını ve tarikatları memnun etmeye çalışıyorlar… Yarınki tavırları, Allah kerim!..