“Türkiye cehaleti ile övünen olağanüstü bir ülke. Osmanlılığı çağdaş olmaya yeğleyen fakat çağdaşı oynayan bir toplum yaşıyor Türkiye’de. Otomobiller, gökdelenler, telefonlar, dünyanın bütün lüksünü fakirlere kredi ile satan alışveriş merkezleri, plajlar, yolları dolduran on milyonlarca yabancı ve yerli turisti ile özgün bir tiyatro ülkesi. İki kimlikli ya da Janus kafalı. Bir yüzü geriye bir yüzü ileriye bakıyor.
Aslında bu eskimiş bir benzetme. Toplumun bu ikili, biraz da komik ve özenti yaşamının geçmişi uzun. Fakat yoğunlaşma son on beş yılda büyük bir hızla oldu. Onun için gerçekle tiyatro karışıyor. Yasa var, Meclis ortada yok. Parti var, söylemi yok. Anayasa mahkemesi var, anayasa çalışmıyor. Okul var, eğitim yok. Üniversite var, bilim yok. Belediye var, plan yok. Düşünen var, düşünce yok. Tiyatro var, seyirci yok.” (Çağdaşı oynayan Ortaçağ insanları, Doğan KUBAN 29.08.2014 www.cumhuriyet.com.tr)
“Bir konuda artık anlaşmalıyız… Halk ‘zavallı’, Halk ‘kandırılmış’, Halk ‘kendisinden gizlenen gerçeklerle kör, sağır olmuş’; Halk ‘dinini bunlar yüzünden yanlış yaşamış’, Halk ‘iyi ahlaklı’, Halk ‘dürüst’, Halk ‘namuslu’, Halk ‘haktan yana’… Bunların tümü kent efsanesi… Kendi yalanına inanma gösterileri…
Onlar kandırıldıkları için o partiye oy vermiyorlar, onlar kendileri gibi oldukları için o partiye oy veriyorlar. Onlar sanıldığı gibi uykuda değiller, aksine akıllı geçinenlerden on kat daha fazla uyanıklar. O ‘halk’ aslında kim biliyor musunuz:
O halk Atatürk Havalimanında çalışan ve turist kazıklamayı başarı sanan taksici;
O halk Cuma namazından sonra torunu yaşında kızın kıçına bakıp iç çeken tonton amca;
O halk ambulansın peşine takılıp üç araç geçmeyi kazanç sayan trafikteki şoför;
O halk ağzından ‘cahiliye devri’ düşmeyen ama ‘kitap okuyunca başıma ağrılar giriyor’ diyen adam;
O halk anaları, babaları öldüğünde üzülmeden önce ‘sana bir daire fazla düştü’ diye saç saça, baş başa giren hatta kardeşlerini pompalı tüfekle vuranlar;
O halk, 250 gram ekmekten 20 gram çalmayı ticaret sananlar;
O halk 1 lira verip gazete almayan ama bir paket sigaraya 10 lira ödeyenler;
O halk ağzından ‘Tanrı Misafiri’ düşmeyip Pippa Bacca’ ya tecavüz edip öldürenler;
O halk, bedava balon almak için birbirlerini ezenler;
O halk rutin trafik çevirmesinde polise nereli olduğunu sorup en alttan, en üste otoriteye biat edip, yaltaklanmaya çalışanlar;
Halk, cehaletin hadsizliğinden izlediği salak saçma dizilerden veya yarışma programlarından mutlu olanlar;
O halk, dini varsa ahlakın gerekmediğine inananlar;
ANAP iktidarı döneminde bir yazımda sormuştum: ‘Hırsızlığa neden karşısınız? Payınızı alamadığınız için mi yoksa gerçekten hırsızlığa karşı olduğunuz için mi?’
Bugün aynı soruyu yineliyorum…” (İyilerle Kötülerin Savaşı, Orhan SELEN, 20.04.2020 www.ngazete.com)
* Neye, neden karşıyız? * Karşıtlığımızın bir karşılığı var mı? * Karşı istikamette miyiz, karşı yanda mıyız acaba?