1 Nisan’da, başı yalanla başlayanın, ortası, sonu ve de tamamı maalesef yalanlarla, hem de kuyruklularıyla devam ediyor. Siyasetin, sahtekarlık, riyakarlık, yalancılık, iftira vs olduğu bir sistemde, nasıl olur da kendinize ve milletimize çareler bekleyebilirsiniz? Bütün bu sıfatları uhdesinde toplayanlardan, nasıl olur da medet umarsınız… Hepinize merhabalar olsun…
Çanakkale-Ayvacık’ta 40-50 deprem evini altı senede bitirip teslim edemeyenler, son depremin bir milyon evini, bir yılda teslim edeceğini söylüyor… Tek maksadı, alelacele işi yandaş müteahhitlere vermekten başka gayesi olmayanlar, yarın bir gün 3-5 günlük gecikmeleri bile utanmadan lehlerine kullanmayı planlıyorlar… “Biz kalsaydık, bir yılda bitirecektik” türküsü, yandaş koronun repertuvarına alındı bile. Yıllardır 2023 Vizyonu diye diye başımızın etini yediler… Kişi başı milli gelir 25 bin $ olacaktı. GSMH 2 trilyon doları bulacaktı. İşsizlik %5’lere inecekti, Enflasyon tek hanelere gerileyecekti, dış ticaret fazlası verecektir, vs vs. Bunların hangisi oldu olduyu bırakın hangi hedefin yarısına ulaşıldı? Ve de kalkmışlar utanmadan beş yıl daha istiyorlar… Benim terbiyem ve basın ahlak yasası, gerekenleri söylememe mâni. En iyisi herkes dozajını ayarlayıp, söyleyeceğini söylesin, vekaletim siz de…
İşini bilmeyen çavuşlar topluluğu ve maestrosunun marifetleri üçle, beşle, binle sınırlı değil… Elli binin üzerinde can kaybımıza sebep olan imar afları yüreklerimizde derin yaralar açtı… Yılışık reklamları yapılan, geçen seçim dönemindeki her ilde sayılarına kadar verilerek, oya devşirilen durum, bu sene tam ters değerlendiriliyor… “Olur mu, cinayet” gibi laflar telaffuz ediliyor. Dokuzuncusu, TBMM’de olan, yeni imar affı yasası, deprem olmasaydı, gene meydanların propaganda malzemesi olacaktı…
Embesil bir geri zekalı, gene, Zihni Sinir türü hesaplamalar yapıp, toplum maskarası kadrosunu pekiştirmiştir… Bu en ileri geri 17 Nisan’daki Kadir Gece’sini bir ay ileri taşımıştır. Demek ki bunların hiçbiriyle alakası yoktur… Şimdi bir hesapta ben yapayım… Yıl 2023, rakamları toplasak, 7 yapar. Elin parmak sayısıyla çarparsak 70 eder… Buna günün başlangıcı, sabah namazının sünneti olan iki rekâtı da ilave edelim, Ona da günün son namazı yatsının finali üç rekât Selati Vitiri ekleyelim, ne etti 75… Yani Ca-Ce’nin yaşı. Bu bir tesadüf olabilir mi? Yahu ne kadar uğraşsam da bu geri zekalıya yaklaşamıyorum… Annesinin sütü yetmedi, acaba biri bunu inek sütüyle mi besledi…
Bu iktidarın bir özelliği de tören ve açılış merakı… Temel atma, “Betona bak betona” muhabbeti… Birinci katın bitme açılışı, ikinci kat harç töreni, yer karolarını döşemeye başlama töreni vs vs, elinizi sallasanız 10-15 törene ve açılışa çarpıyor. Bu safhaların hepside işin bitmesi olarak lanse ediliyor… Mesela, Ank.-İst. hızlı tren projesi. Açılalı yıllar oldu, henüz tamamlanmadı… Mesela, İstanbul hava alanı metrosu… Gayrettepe ulaşımı tamamlanmadan açıldı, vatandaş oradan oraya sürükleniyor. Bunun gibi niceleri… Seçim yaklaştıkça, müjdeler de gırla gidiyor… Neler bulunuyor neler, komedi haberleri hep beraber dinliyorsunuz… Uçak Gemimiz (!!!) ve sadece tekerlek lastik havası yerli ve milli TOGG arabamız da da neler çıkacağı meçhul, şimdilik servislerinin olmadığı konuşuluyor… Yıllar önceleri açılması gereken, İzmir ve Sivas Hızlı tren projeleri daha kaç yıl sürecek belli bile değil… Bu arada ihanet ve yalakalık girdaplarında battıkça batanların, sadece kendini kurtarmış hocaların, TOGG mu soğan mı gibi karşılaştırmaları, “Ayranı yok içmeye, tahtırevanla gider, abdesthaneye” sözünü çağrıştırıyor… Uçak Gemisi (!!!) ziyaret kuyruğu, hiç bir zaman Et ve Süt kurumu önünde ki kuyruklarda mukayese edilemez… Bir Devletin ilk görevi, Vatandaşlarını aç ve açıkta bırakmamaktır… Karnı guruldayan adam, tank sesinden veya TOGG sesinden mutluluk duyamaz… Saraylarda yaşayıp, zevki sefa içinde onlarca maaşa gark olmuş kimselerin de açın halinden anlamaları beklenemez… Evet yapılanları kimse inkar edemez, onlar zaten göz önünde ama, hazineden beş kuruş para çıkmadı denip 30-40 yıl borçlanmaları da göz ardı edemeyiz. Bu bir yerde Düyun gibi bir şey. Yarın torunlarımıza hesap veremeyiz…
Ben geçen hafta, Cuma Namazı sonrası Sultan Ahmet Camii Avlusunun, miting alanına dönüştürülmesinden adeta irkildim… Üstelik, kardeşlik duygularının ön plana çıkarılması gereken bir bayram günü, kin ve nefret dolu bir çehrenin ağzından dökülen siyasi söylemler ve halkı birbirine karşı husumet duymaya yönelten konuşma, siyasal ikbal çabalarının hangi boyutlara geldiğini gösterir bir durum oldu. Konuşmacının yüzünü incelediğimizde muhteva ikinci plana düşüyor. Bu hiddet ve kindarlık hepimizi ürküttü…
Bir dehşet anı da 23 Nisan’da yaşandı. Özenle seçildiği belli olan bir çocuk, henüz ne anlama geldiğini bilemeyeceği “Seccade” polemiğine girdi… “Onlar seccadeyi basıyor…Ben Ak Partiliyim” dedi… Elinde tomar tomar iki yüzlükleri dağıtan kişi de sesini çıkarmadı, memnun oldu… Beyler, çocuklardan elinizi çekin. Sadece elinizi değil, bütün uzuvlarınızı çekin. Onları da düştüğünüz batağın içine çekmeyin… Hem hala cevap gelmedi. Bu tomar tomar paralar kimin paraları? Birilerinin namusuna teslim edilen, örtülü ödenekten mi, şahsi servetten mi yoksa maaştan mı?
Mezarlıkta, KK’ya saldırı teşebbüsünde bulunan kişi malûm Parti’nin üyesi çıktı. Mezarlıkta bir tek yakını bile yokmuş. Çocuk tacizcisi sanığı ve kabarık bir dosya… Eskiden bu tip işler için, Ankara İtfaiye meydanında bir şişe şaraba hatta ispirtoya istenileni yapanlar vardı. Şimdilerde fiyat nece oldu kim bilir…
Bu sistem, devleti doğru söylemez yaptı… TÜİK ten, Maliye’ ye kadar hepsi yalan rakamlar üretiyor… Şimdi de AKP devamlı yalan söyleyen parti durumuna düştü. Birkaç kandırılacak oy uğruna her türlü iftira atılıyor… Muhalefet Apo itini serbest bırakacakmış… Diyanet’i lağvedecekmiş ve ipe sapa gelmez daha birçok yalan…Bu kadar mı düştünüz, bu kadar mı gözünüz döndü, karardı? Utanın, utanın…
Hepiniz Allah’a emanetsiniz, hoşça kalın…