Dün ABD’nin sözde generali, İmralı’daki teröristbaşının “manevi oğlu” Suriye PKK’sının başındaki isim Mazlum Abdi, nam-ı diğer Mazlum Kobani dört gün önce Irak Süleymaniye’de bir İHA saldırısından nasıl kurtulduğunu ana hatlarıyla yazdık. Bugün detaylarını aktaralım.
Öncelikle Mazlum Kobani’nin Süleymaniye’de ne aradığına bakalım.
Şimdilerde Ankara’nın teröristlere kol kanat germekle suçladığı KYP Başkanı Bafıl Talabani, 4 ay önce IŞİD’e karşı Uluslararası Koalisyon Güçleri Genel Komutanı General Matthew McFarlane’le birlikte Rojava’ya gidip Kobani’yle görüşmüştü.
Kobani’nin Süleymaniye’de bulunmasının sebebi iade-i ziyaret olmasa gerek. Nitekim, kendi ifadesine göre, “IŞİD’le Mücadele Koalisyonu ortaklarıyla toplantı yapmışlar”. Bu koalisyonun başı ABD’nin askerlerinin toplantıda olduğunu biliyoruz da, acaba başka ortaklar da var mıydı ve ne görüştüler?!
Malûm; gerek terör örgütü gerekse Irak merkezi yönetimi, Mazlum Kobani’nin “kıl payı kurtulduğu” söylenen operasyon konusunda Türkiye’yi suçladı. Ancak Ankara dikkat çekici şekilde sessiz kaldı.
Sadece İçişleri Bakanı Süleyman Soylu önceki gün, “Her yerde teröristlerin ensesindeyiz; Cumhurbaşkanı’mızın ifadeleriyle bir gece ansızın gelebiliriz… Terörü nerede bulursak boğmak, yalnızca hükumetin değil bu milletin her bir ferdinin görevidir… Kimse Türk devletinin gücünü sınamasın.” açıklamasını yaptı.
Dün de Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, “PKK’ya Kuzey Irak’ta operasyonlarımız devam edecek, aynı şekilde Suriye’de de devam edecek. Çok stratejik hedefleri vuruluyor. Bunlar devam edecek, sonuna kadar devam edecek.” demekle yetinirken, Suriye’deki teröristlerin Süleymaniye’de cirit atmasını Bafıl Talabani ile Barzaniler arasındaki çekişmeye bağladı!.. Teröristlerin kullandığı helikopterleri Talabani’nin Fransa’dan alarak teröristlere tahsis ettiğini, ama bu uçuşlardan ABD’nin de haberi olduğunu anlatırken teröristlerin elinde uçak olmadığını müjdeledi!..
Sözde IŞİD’le Mücadele Koalisyonu
Mazlum Kobani’nin Süleymaniye’ye “IŞİD’le Mücadele Koalisyonu ortaklarıyla toplantı” için gitttiğini belirttik. Evvela ve bir kez daha bu koalisyonu masaya yatıralım.
Hatırlayacaksınız; 26 Ekim 2021’de TBMM’de Irak ve Suriye tezkereleri kabul edilirken, CHP destek vermedi. Kılıçdaroğlu bunun gerekçesini, tezkerede “yabancı asker” ifadesinin yer almasına bağladı ve “Bu topraklarda hiçbir zaman yabancı bir asker postalını istemiyorum. Kim bu yabancı askerler?” dedi.
Kılıçdaroğlu’na ilk cevabı Cumhur İttifakı’nın ortağı MHP Lideri Devlet Bahçeli, şöyle verdi:
“Bu ifade, ülkemizin DEAŞ karşıtı uluslararası koalisyonun Türk üslerinden yararlanmasına imkan tanımaktadır. Meselenin özü sadece budur.”
Ardından Savunma Bakanı Hulusi Akar bir yandan, “Yabancı asker vurgusu tamamen DEAŞ’la mücadele uluslararası koalisyonu kapsamında yapılan mutabakatlar doğrultusunda konmuştur. Yani birlikte görev yaptığımız yabancı askerler var. Bu mutabakatlar kapsamında limanlarımızı ve gerektiğinde hava sahamızı ve üslerimizi DEAŞ ve diğer terör örgütleriyle mücadele kapsamında kontrollü olarak kullanıma açtık.” açıklamasını yaptı; öte yandan, “ABD’liler YPG/PYD ile işbirliği halinde. Onlara lojistik destek sağlıyorlar. DEAŞ’la mücadele adı altında YPG’yi destekliyorlar.” itirafında bulundu.
Erdoğan da sık sık, “DEAŞ’la mücadele kisvesi altında bölücü terör örgütünün Suriye uzantısının silah ve desteğe boğulduğunu”, “proje ürünü bu örgütü bozguna uğratan tek NATO ülkesinin Türkiye olduğunu” anlattı.
Buna ilişkin son bir not.
30 Mart’taki Milli Güvenlik Kurulu toplantısından sonra yapılan açıklamada yer alan maddelerden birisi şöyleydi:
“Suriye ve Irak’ta bilhassa son dönemde müşahede edilen gelişmelerin, DEAŞ terör örgütü ile mücadele kisvesi altında PKK/KCK-PYD/YPG’yi helikopter de dâhil her türlü imkân ve kabiliyetle teçhiz etmeyi sürdüren aktörlerin asıl niyetinin anlaşılmasına bir kez daha vesile olduğu kaydedilmiştir. Operasyonlarımız neticesinde verdiği zayiatın yanı sıra artan kaçışlar ve azalan katılımın da etkisiyle çöküş sürecine giren ve miadı dolan terör örgütünü himaye eden aktörlere; Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin, bölücü terör örgütünü ve tüm uzantılarını arkalarındaki her türlü desteğe rağmen tamamen çökertmekte kararlı olduğu ve sınırları boyunca bir terör koridoru oluşturulmasına müsaade etmeyeceği hatırlatılmıştır.”
Şunun altını tekrar tekrar çizelim:
Yetkililerimizin ifadesiyle, “bir proje ürünü olan ve bununla mücadele kisvesi altında PKK’yı destekleyip helikopter dahil her türlü imkânla teçhiz eden” aktörlerin başında gelen ABD’nin öncülüğünde kurulmuş DEAŞ’a Karşı Uluslararası Koalisyon Güçleri’nin ortaklarından birisi de Türkiye.
Ve son Süleymaniye olayında gördüğümüz üzere bu koalisyon ile terör örgütü arasındaki ilişki hız kesmeden sürüyor.
Ankara ise, Mazlum Kobani operasyonunu üstlenmesinden vazgeçtik, “Koalisyon ortakları teröristbaşıyla nasıl toplantı yapar?” diye soramıyor; o koalisyonda kalmaya devam ediyor.
ABD Türkiye’ye Hesap Sormuş
Ankara hesabını soramıyor; ama Hürriyet’ten Hande Fırat’tan öğrendiğimize göre, bakın ne olmuş.
Bugünkü yazısında teröristbaşı Mazlum Kobani’ye yönelik İHA operasyonunu ele alan Hande Fırat, teröristbaşının Süleymaniye’de “PKK’nın üst düzey yöneticileriyle toplantı yaptığını”, “100 metre ileride ise ABD askerlerinin herhalde toplantının güvenliğini sağlamak için beklediğini” anlattı.
Oysa teröristbaşı daha en baştan, “IŞİD’le Mücadele Koalisyonu ortaklarıyla toplantı yaptıklarını” açıklamıştı.
Bunu sorgulamayı es geçip, “PKK/YPG buluşmasına NATO müttefiki ABD nasıl koruma sağlar?” demekle yetinen Fırat’ın, sonrasındaki “Ya da [ABD] Ankara’ya bile telefon açarak bunu sorar?” cümlesi ise çok çok önemli.
Anlıyoruz ki, operasyondan sonra ABD Ankara’dan “Bunu nasıl yaparsınız?” diye hesap sormuş, iyi mi?!
Ankara’nın yanıtı mı?
“O toplantıda hangi PKK’lılar vardı, herhalde biliyorsunuzdur. O topraklarda terör örgütüyle kendi bayrağınızı yan yana açtığınıza göre zaten yeteri kadar bilginiz vardır.” mesajı verilmiş!..
Ne kadar sert bir yanıt, değil mi?!
Gerçekte Ne Oldu?
İktidar medyasının haberleri böyle. Bir de örgüte yakın isimlerden Amberin Zaman ile Barzani medyasına bakalım.
Amberin Zaman Al Monitör’de, Talabani’ye bağlı, ama ondan rahatsız olan Süleymaniye Anti Terör Biriminden bazı güçlerin Mazlum Kobani’nin Süleymaniye’de olduğu istihbaratını Türkiye’ye verdiğini yazdı.
İstihbarat onlardan geldi veya gelmedi; neticede doğrulandı ki, operasyon yapıldı. Bu arada olanlar ve sonrası önemli.
Barzani medyasının iddiasına göre; KYB, Ankara’nın Mazlum Kobani’den haberdar olduğunu öğrenir öğrenmez ABD’li yetkilileri bilgilendirmiş. ABD de Ankara’ya, “Konvoy bizim” demiş. Bunun üzerine Türkiye’ye ait İHA, konvoyu direkt hedeflemeyip yakınını bombalamış!..
Bu iddia doğruysa; demek ki, teröristsbaşını ortadan kaldırma imkânı varmış, ama Ankara “[Amerikan askeri] cesur genç erkek ve kadınların olabilecek en az kayıpla evlerine dönmeleri için” için bu büyük fırsatı tepmiş!..
Hem de seçim üzeri!..
Oysa teröristbaşı Mazlum Kobani operasondan sonra, “Bu saldırının temel amaçlarından biri de Türkiye’de yaklaşan seçimlerle alâkâlı. Erdoğan ve ekibi, bu seçimden galip ayrılmak için ellerinden geleni yapıyor… Kürtleri hedefleyerek ucuz bir zafer elde etmeye, bunu da Türk kamuoyunda bir kart ve avantaj olarak kullanmaya çalışıyor.” demiş, ancak hemen ardından şunu da eklemişti:
“Türk devleti ve Erdoğan hükümeti bu amacına ulaşamadı, çünkü saldırıya karşı büyük bir sahiplenme yaşandı ve büyük bir tepki gösterildi.”
Teröristbaşının, “büyük sahiplenme ve tepkiden” kastı, ABD’nin iddia olunan bu rolü müdür bilemeyiz; ama Ankara’nın, Washington’un sözünden çıkmadığı ayan beyan ortada.