Yıl 1564 idi.
O zamana kadar yılbaşı, 1 Nisan tarihiydi.
İşte o yıl, Fransa kralı IX. Charles bir buyruk verdi ve yılbaşını 1 Ocak’a aldırdı. Tabi iletişim imkânları şimdiki gibi değil, bu nedenle takvimde yapılan değişiklik toplumun geneline hemen yayılamadı. Bu yüzden, halkın bir bölümü olan bitenden bihaber, uzun süre 1 Nisan’ı yılbaşı olarak kutlamaya devam etti.
Bunu bilenler ise, yılbaşını şaşıranlarla alay etmeye başladılar. İşte o zamanlar, olan bitenden habersiz olarak, hala 1 Nisan’ı yılbaşı zannedenlerle alay etmek için yapılan şakalar, bir süre sonra gelenek haline geldi ve bütün dünyaya yayıldı.
Bugün de 1 Nisan ya…
Yani, “Şaka Günü…”
Fakat siz; sakın ola ki, hiç kimseye bir şaka falan yapmaya kalkmayın.
Çünkü hem milletin canı burnunda, hem de bu ülkede artık hiç kimseyi şaşırtmanız pek mümkün değil de ondan.
Neden?
Çünkü bu ülkede, ancak şaka gibi olan o kadar çok olay yaşandı ki, insanlar o kadar çok şeye şaşırdı ki, artık öyle 1 Nisan şakası gibi masum şakalara inanacak, şaşıracak veya neşelenecek pek kimse kalmadı da ondan.
Şaka gibiydi, ama bu ülkede Ordunun tank ve palet fabrikası gibi bir fabrika, üstelik Katar gibi yok hükmündeki bir ülkeye yok pahasına satıldı!
Şaka gibiydi, ama bu memleketin şeker fabrikalarının hepsi kökünden kazındı!
Şaka gibiydi, ama bu ülkenin askeri hastanelerinin tamamı kapatıldı ve askeri sağlık sistemi yok edildi. Düşünün bir kere dünyanın en kadim ordusu olan Türk Ordusu; dünyada askeri hastanesi olmayan tek ordu ve kahraman Türk askeri de beraber görev yaptığı at ve köpeklerin bile kendi hekimi varken, kendi hekimi olmayan tek asker haline getirildi.
Evet, aynen şaka gibi…
Teröristler…
Bu ülkenin varlığına, birliğine ve dirliğine kasteden teröristler!
Yahu, Bu ülkede eli kanlı teröristler, Habur’da davul ve zurnalarla karşılandı. Ayaklarına mahkemeler taşındı. Adamlar biz pişman falan değiliz dedikleri halde, sanki zafer kazanmış kahramanlar gibi üzeri açık otobüslerle şehir şehir gezdirildi!
Barzani denilen şerefsizinin Diyarbakır’a gelişi, bizzat devletin başbakanı tarafından düğün ve bayram ilan edildi!
Barzani eşkıyaları, PYD eşkıyalarına yardım edebilsinler diye, üstelik bir 29 Ekim günü Türk toprakları üzerinden gövde gösterisi yaptırılarak Kobani’ye geçirildiler!
Şaka gibi değil mi?
Gerçek teröristlere kahraman muamelesi yapılan bu ülkede: Meral Akşener, Türk Ordusunun Komutanı İlker Başbuğ, CHP’li belediyeler, Millet İttifakı, referanduma hayır diyenler, AKP’ye oy vermeyenler, soğan üreticisi, patates tedarikçisi ve dahi ayçiçek yağı satıcısı bile terörist ilan edildi!
Bundan iyi şaka mı olur? Bakın, Ana Muhalefet Partisi Lideri Kemal Kılıçdaroğlu teröristlikle suçlanırken, ona yumruk atan alçak bir inek hırsızı kahraman ilan edildi!
Böyle eksantrik şakalara, öyle her ülkede rastlayamazsınız.
Sadece PKK da değil, FETÖ gibi eli kanlı bir terör örgütü bile ne istediyse hepsi verildi iyi mi?
Bu ülkede, Salih Müslim gibi şerefsiz bir eşkıyanın ayaklarına kırmızı halılar serildi!
Ankara’da ve İstanbul’da Şerefli Türk bayrağı ile şerefsiz paçavralar gönderlere yan yana çekildi!
Yunan tam 19 tane adamızı işgal etti, ama ne hükümetin, ne Milli Savunma Bakanı’nın, ne Genelkurmay Başkanı’nın, ne de kuvvet komutanlarının gıkı bile çıkmadı!
Şaka gibi değil mi?
Oysa başka bir ülkede olsaydı yer yerinden oynardı, bizde yetkililerin dudakları bile oynamadı.
Sadece adalar da değil, öz be öz vatan toprağımız olan Süleyman Şah Türbesi’nin arazisi tek bir kurşun dahi atılmadan IŞİD’e teslim edildi. Birde çok başarılı bir çekilme harekâtı yapıldı diye algı operasyonu çekildi, yerseniz.
Türk yurdunda, Türk milliyetçiliği ayaklar altına alındı!
T.C. ve Türk adı, maden suyu şişelerinden bile kazındı!
İsterseniz gidin ve Diyarbakır Dağkapı Meydanı’na bir bakın. Bu ülkede vatan hainlerinin heykelleri bile dikildi!
Ekonomik kriz her yeri yangın yerine çevirmişken, Kanal İstanbul gibi çılgın projelerin “inadına” yapılmaya çalışıldığı bir ülkede yaşıyoruz!!! Şaka gibi değil mi?
Sanki İstanbul’da başka hiçbir yer kalmamış gibi, dünyanın en iyi havalimanlarından biri olan Atatürk Havalimanı’nın pistleri kırılarak üzerine aynı tüy diker gibi dandik bir pandemi hastanesi yapıldı! Attığınız taşa ve ürküttüğünüz kurbağaya bakın, şaka gibi değil mi?
Görüyorsunuz, Merkez Bankası’na başkan dayanmıyor!
Görüyorsunuz ekonomiye bakan dayanmıyor!
Hele ki ekonomiyi; “Ekonomi gözlerdeki ışıltıdır” diye tarif eden ve ekonomik gidişi de “Neo klasik ekonomi düşüncesinden epistemolojik bir kopuşu temsil eden heterodoks yaklaşım günümüzde giderek ön plana çıkan davranışsal ekonomi ve nöro ekonomi ile daha fazla önem kazanmaktadır” şeklinde anlatan bir bakan şaka değilse nedir?
Bir uçağı veya bir otobüsü bile, bir tek kaptanın eline bırakmayan bir ülkede, yıllardır her şey; yalnızca 1 kişinin iki dudağının arasına veya bir tek imzasına bırakılmış durumda!
Deyin hele bundan iyi şaka mı olur?
Sözde ülkücü geçinenler ülküyü bırakıp, yalnızca bir faniye biat etmiş durumdalar! Nasıl şaka ama?
İşlerini düzgün ve layıkıyla yapanlara öyle şakalar yaptılar ki, mesela: Şehir tiyatrolarının başına bir güreş hakemini getirdiler! Bir hayvanat bahçesi müdürünü TÜBİTAK’ın başına; bir savcıyı, Şeker Fabrikaları Genel Müdürlüğü’ne; Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanı’nı bu fabrikaların yönetim kuruluna; bir Fars Dili Uzmanını da yönetimin en başına getirdiler!
Hayret mi ediyorsunuz?
Devletin şeker fabrikaları, satışa çıkarıldığında işte bu Fars Dili Uzmanı tarafından yönetiyordu!
En sonunda da şeker fabrikalarımızın kökünü kazıdılar! Bundan iyi eşek şakası olur mu?
Devam edelim: “Vergi Raportörlüğü” yapan bir adamı, Danıştay Başkanlığına; polislikle alakasız birini, Türkiye’nin en büyük şehrinin Emniyet Müdürlüğüne; bir inşaat mühendisini, Sağlık Bakanı Yardımcılığına; Trabzon’daki bir hastanenin imamını, aynı hastanenin müdür yardımcılığına; Düzce’deki bir beden eğitimi öğretmenini, bir hastanenin başhekimliğine getirdiler!
Bir güreşçiyi bir devlet bankasının başına getirdiler!
Bir hayvanat bahçesi müdürünü TÜBİTAK’ın başına getirdiler!
Bitmedi, şakalar devam ediyor…
Kendini bile savunamayan bir generali, milleti savunsun diye Milli Savunma Bakanlığına getirdiler!
Askerliğin “A”sından bile anlamayan bir tarihçiyi, Milli Savunma Üniversitesi Rektörlüğüne getirdiler!
En azılı Türk ve Atatürk düşmanı olan bir FETÖ’cüyü “Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Kurumu”na getirdiler!
Kızı danışmanlığa, damadı da bakanlığa getirdiler!
Çadır yapan, çadır kuran, yemek dağıtan Kızılay’ı çadır, yemek ve hatta kan satan bir ticarethane haline getirdiler!
Küresel salgın ülkemizle birlikte bütün dünyayı kırıp geçirirken bile, lebalep kongreler zinciri düzenlenen bir ülkede yaşamadık mı? Alın size şaka!
Şimdi HDP’yi yerden yere vuruyorlar ya…
Peki siz zamanında, bu ülkeyi yöneten AKP hükümetinin, partisinin Merkez Yönetim Kurulu’na (MYK) kimleri getirdiğini biliyor musunuz?
Okuyun şimdi:
“PKK terörist bir örgüt değildir. Kendi topraklarında belli bir siyasi programı hayata geçiriyor.” diyen Orhan Miroğlu; “Çözüm sürecini hayvanlar bile anlamış, ama bazı insanlar anlamıyor.” diyen Ahmet Gündoğdu; “PKK ile Ak Parti doğrudan görüşüyor.” diyen Efgan Ala; “Ben de olsam dağa çıkardım” diyen Bülent Arınç’ın oğlu Mücahit Arınç…
İyi de, bu ne?
Perhiz…
Gerçekten şaka gibi.
Şimdi deyin hele, eğer bu ülkede bir parti kapatma davası açılacaksa, bu yalnızca HDP’ye mi olmalı?
Hem faizin, hem de dövizin aynı anda tavan yaptığı nadir ülkelerden biri olduk. Türkiye’yi tek adama teslim edersek şaha kalkacağımızı sandık. Ama şahlanan şey faiz, döviz ve ekonomik krizler oldu!
Hani diyorlardı ya “dolar 10 lira olacak, 15 lira olacak ya, 6-7 liradan toplayalım doları 15’ten satarız. Dolar düştü 5 liraya”… Dalga geçiyorlardı ya…
Bugün dolar 19, avro ise 21 lira sınırında!
Yüzde 200 ve hatta 300’ün üzerinde bir enflasyonun olduğu ve vatandaş tarafından buz gibi hissedildiği bir ülkede, TÜİK diyor ki: Enflasyon %64,27!
Şaka değilse nedir siz söyleyin? “Türk’üm, doğruyum, Çalışkanım” demenin dahi yasaklandığı bir Türk ülkesinde yaşamıyor muyuz!
FETÖ’den değil ağzı, ciğerleri bile yanan bir ülkede; askeri okullara girişte yer alan “irticai faaliyetlere karışmamış olma” şartı kaldırılmışsa!!!
Türk Devleti’nin ordusunun eğitim programından o devleti kuran Atatürk çıkartılmışsa!!!
Ve koca bir ülke, her yönden lebalep batırılmaktaysa!!!
Yerli, milli ve hatta milliyetçi olduğunu iddia eden bir güruh HÜDAPAR gibi, Hizbullah’a terör örgütü diyemeyen ama “Türklük anayasadan çıkarılsın, Kürtçe ikinci resmi dil olsun” diyebilen yobaz bir gürühla açıkça ittifak yapmışsa!!!
Bütün bunlara ne diyeceksiniz?
Yahu gerçekten şaka gibiydi: Ülkede çok büyük bir deprem ve çok can yakıcı bir yıkım gerçekleşti. ve buna rağmen, birilerinin yersiz paranoyaları, kini ve nefreti veya beceriksizliği nedeniyle, (Türk Ordusu’nun tam üç gün boyunca kışlasında bekletilmesi sonucu) on binlerce insanımız enkaz altında bağıra bağıra can verdi!
Şaka gibi ama gerçek! Adam depremden canını zor kurtarmış ve çaresizce başka bir ildeki yakınlarının yanına sığınmış. İlçe nüfus müdürlüğüne gidiyor ve diyor ki “- Ben seçimlerde oyumu burada kullanmak istiyorum”. Adamdan ne isteniyor biliyor musunuz? Kira kontratı, Elektrik, su, telefon veya doğalgaz sözleşmesi… Bunlardan biri yoksa oy kullanma da yok! Deyin hele, bir yakınının yanında sığıntı olarak yaşamaya çalışan bir Can bu sözleşmeleri nasıl yapacak?
Bu kadar şaka gibi acı gerçek varken, bence siz hiç boşuna yorulmayın.
Kalsın şakalarınız.
Çünkü, bu ülkenin kendisi şaka gibi.