İkinci gününde “Vicdana Davet” sloganıyla devam eden İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi’nde konuşan TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan, geleceğin Türkiye’si için hayata geçmesi gerekenleri anlattı.
Deprem felaketinden bahseden ve bilimin ışığından gidilmesi gerektiğini söyleyen Turan, “Geleceğin Türkiye’sinin en önemli özelliği, rant değil insan merkezli kalkınma olmalı. Toplum olarak ortak anlayışa varmamız gerektiğine inanıyorum. Zaten ekonomik kalkınmanın esas amacı insanların refah ve mutluluğunu yükseltmek olmalı” dedi.
Gelecek Türkiye hayalini anlattı
Turan, gelecek Türkiye hayali sorulduğunda verdiği yanıtı aktararak, “Ekonomik istikrarı sağlamış, yatırım ortalamalarını öngörülebilir kılmış, enflasyon sorununu geride bırakmış, makro ekonomik dengeleri güçlü, iyi iş imkanları yaratan, refah seviyesi yüksek bir Türkiye istiyoruz. Aynı anda gelir adaletinin tesis edildiği, bölgesel farklılıkların giderildiği, toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlandığı, dil, din, mezhep, ırk, köken ayrımı olmadan herkesin eşit ve özgür yaşadığı, kalkınma sürecinde kimsenin geride bırakılmadığı adil bir toplumsal yapıya sahip olmasını diliyoruz.” şeklinde konuştu.
“İnsana yatırım yapmalıyız”
Geleceğin Türkiye’sini insanı merkeze koyarak inşa edeceklerini söyleyen Turan, “İnsana yatırım yaparak, tüm vatandaşlarımız için insani gelişme, yetkinleşmeyi hedeflemeliyiz. Bilim teknoloji ve inovasyonu esas almalı, tüm süreçlerde bilimsel aklı hakim kılmalıyız. Geleceği inşa etmekte kurum ve kuralların önemi konusunu yaklaşan seçimlerde dikkate alarak açmak istiyorum. Yönetişim sistemimizde hukukun üstünlüğünü, demokrasiyi, bir arada yaşamayı, birlikte gelişmeyi, eşit vatandaşlığı nasıl sağlayacağımızı kurum ve kurallarını oluşturmalıyız.” diye konuştu.
“Bambaşka bir yere taşıyacak”
Turan, Türkiye’nin büyük bir potansiyeli olduğunu ifade ederek, şunları kaydetti:
“Aslolan en ağır sorunları bile meşru zeminde tartışarak çözüm üretebilmektir. Bu bilinçle hareket etmek zorundayız. Hukukun üstünlüğünü ve yargı bağımsızlığını sağlamalı, denge ve denetleme mekanizmalarını çalıştırmalı, çoğunlukçuluğu değil çoğulluğu esas almalı, ifade özgürlüğünü tam olarak tesis etmeli, kamuda hesap verebilirliği yerleştirmeli, atamalarda liyakatı esas kılmalı, özerk kurumların bağımsızlığını güvence altına almalıyız. Bunları sağladığımızda Türkiye’nin potansiyelinin bizi ikinci yüzyılımızda bambaşka yere taşıyacağına inanıyorum.”