7 Kasım sabahı, tekrar beraberiz. Her sabah uyanmanın, kahvaltı yapabilmenin, gazete okumanın kısaca yaşamanın, ne büyük bir nimet olduğunun farkında olduğumuz dönemlerdeyiz… Gençken har vurup harman savurduğumuz zamanın kıymetini şu an daha iyi anlıyoruz… Anlıyoruz da ne oluyor… O kafasına göre son sürat akıp gidiyor, biz de sadece peşinden bakabiliyoruz… Neyse. Herkese Merhabalar. Nasılsınız diye soracağım da, cesaretim yok. Durduk yerde, yakınlarımın yoklanması da hoş değil…
Ekonomi baş gündemimiz. Her ne kadar tali ve suni gündemler de oluşturulsa netice boğaza dayanıyor. Bu boğaz da öyle bir meret ki, lafla asla yetinmiyor… Gelelim, Ülke için çok önemli ama şımarık Bakan için önem arz etmeyen, dolar meselesine… Yerli veya yabancı Her işadamı, her yatırımcı, önünü görmek ister. Hammaddeyi kaça getireceğim, üretip kaça satabileceğim, bilinmek istenir… Bunun da tek yolu dolar kuru tahminleridir. Devlet bu işi yüklenmiş durumdadır… Bakalım nasıl yüklenmiş… 2020 Yılı 6.00 TL.- 2021 Yılı 6.41 TL.- 2022 Yılı 6.75 TL. Şu an hangi yıldayız… 2020’deyiz. Daha önümüzde kış var. Rahmetli Demirel‘in sözünü hatırladım. “Kara Kışı çıkarsınlar da görek“. Bu trendle 9-10 TL.’yi görür müyüz… Öyle görünüyor. Allah beterinden saklasın. Damat çıkar konuşursa daha ilerisini de görebiliriz. Birisi şunu sustursun Allah aşkına… Ama sakın kaba kuvvetle değil… Dönelim tekrar konuya… Siz iş adamı olsanız. Bütün hesabı 6.00 TL-$ olarak yapıp maliyet çıkarsanız, sonra da 8-9 TL.’den ithalat zorunda kalsanız, ekonomik durgunluk sebebiyle eski fiyatın bile altında müşteri bulamazsanız ne olur… En iyimser olarak işçi çıkarırsınız veya bir daha yatırıma tövbe edersiniz… Peki bunun, millete karşılığı ne olur… İşsizlik, yoksulluk, pahalılık… Bu olay saray ve efradının bilmediği olgular. Onlar lüks ve bolluk içinde, ejder sularını içip yaşarlarken, vatandaş çaya hasret… Allah’ tan AKP Gn. Bşk.ı RTE, otobüsten, paket paket çay fırlatıyor da bir nebze rahatlıyoruz… Geçen; kendisine , Malatya’ da “Eve ekmek götüremiyoruz” diyen servisçiye ne demişti liderimiz; “Abartı bunlar , al şu çayı iç te rahatla” hatırladınız değil mi… Müslüman görünümlü liderimiz, Al şu Rakıyı içte dertlerini unutursun” diyecek hali yok ya… Bu tekel maddelerine, sigara dahil kafayı fena taktım. Ne demek maliyetin 10-15 misli vergi… Eskiden bize tefecilerin ne kadar kötü olduğu anlatılırdı. Bir alandan geriye iki aldıkları söylenir, kötülenerek, uzak durulması öğütlenirdi… Şimdiki tefeciler hepsine rahmet okuttu… Sadece Tekel mi… Akaryakıta bakın, iletişime bakın, otomotive bakın anlarsınız… Halk arasında bunlara “Namert Vergileri” dendiğini biliyorsunuzdur… Devletin güvenilir olması gerekir. Siz, o güveni sarsarsanız her şey yerinden oynar. Tıpkı, “Basın“ın durumuna düşersiniz. Ben küçükken, bir şeyin doğruluğunu anlatmak için “Gazete yazıyor” denirdi… Şimdi ise, gazete yazıyor, inanmayın deniyor… Eskiden “Devlet” söylediğinde kimse şüpheye bile düşmezdi, ya şimdi, onu da siz söyleyin… Enflasyon rakamları, Dünya komedyenlerinin malzemesi. Bunun dayandığı, hesabının yapıldığı rakamlar ve tespitler mutlaka vardır. Ben bir vatandaş olarak, sadece nerelerden fiyat alınarak ortaya çıktığını merak ediyorum. Yahu açıklayın ne olur. Tanzim yerine geçer, hep birlikte oradan alışveriş yaparız… Bu arada dikkatimi çeken bir olay var. Baden kökenli, meşhur zincir marketler zaman zaman bazı ürünler de misal: “25 TL.’lik alışverise şu ürün, şu kadar” diye ilanlar oluyor. Acaba, bunlar enflasyon tespit rakamlarını etkilemek için yapılan ticari manevralar mı bilemiyorum. Kesin olarak bildiğim şey, şeffaf hiçbir şeyin olmaması… Yahu, çıkın kalem kalem neyi nerden, kaça aldığınızı söyleyin. Devletin arşivlerine giren listelerin, devlet sırrı olmaması gerek. Ayrıyeten; Vatandaşın da kanunlar çerçevesinde “bilgi edinme hakkı” olduğunu hatırlatırım… Bende T.C. nüfusuna kayıtlı naçizane bir fert olarak soruyorum. Bu rakamlar nerelerden topladığınız, piyasa fiyatlarına göre hesap ediliyor…
RTE, Askıda ekmek olayına cevaplar veriyor: yok böyle bir şey. “Bu ülkede evine ekmek götüremeyen yok” diyor…Siz söyleyin. Hakikaten durum böyle mi… Size, iki Çarşamba önce başımızdan geçen bir olayı anlatmak istiyorum… Arkadaşımla, yakın bir yerdeki Pazara gitmek için Datça-Marmaris yoluna çıktık… Köşede arabaya bir adam aldık. İzmir’e gittiğini söyledi. Bizle gidebildiğimiz yere kadar gelebileceğini belirtti… İzmir’e direkt araba olduğunu deyince de buralara zeytinyağı imalathanelerinde iş için geldiğini ama bulamadığını ve parası olmadığını dedi. Ak-Tur önünde indirirken de iki gün aç olduğunu söyledi, simit parası istedi… Uzatmayayım. Siz Hz. Ömer’den dem vuruyorsunuz ama o mübarek olsa, bu adamı sırtına alır İzmir’e götürürdü… Bu ülkenin sorunlarından bu kadar mı koptunuz… “Eve ekmek götüremiyoruz” diyen Malatyalı servisçiye ne yaptınız da ertesi gün farklı beyanat verdi… “Ben şaka yaptım, biz kendisiyle şakalaşırız” gibi saçma sapan konuşan değerli servisçi kardeşimiz… Sen evvela işe, bıyıklarını keserek başla gerisi kendiliğinden gelir… Bilmem anlatabiliyor muyum… Çok iyi bir fiyata, Urfa’ya iş çıkarsa da sakın kabul etme… Her ne kadar, bu da “Hamam Parası” diye bahşişini bol tutarlarsa da senin gibi adamlar fazla sevilmez benim memleketimde… Benden söylemesi…
Yarına kadar müsaade, hepiniz Allah’ıma emanetsiniz. Hoşça kalınız…