eşke depremler beynimizde olsa. Oysa hep bedenimizde sarsıntılar; bazen de yüreğimizde..
Geçen asrın son senesini İzmit Körfezi kıyılarında 7.5 büyüklüğünde ve X şiddetinde idrak etmiş idik; Cumhuriyetin 100. yıldönümünde ise daha büyük ve daha şiddetli Çifte Depremle idrak imtihanındayız. Kaybedenler kazanacak inşallah..
Aaa; 23,5 yıldır zihniyetimizde hiç değişme olmamış! Aksine olumsuzlukta okeye dönmüşüz. Gene de bu millî enkazda iş ve yönetişim zihniyetimizi ekranlarda tartışma terazisinde görmek tek tesellimiz.
Ne diyordu ‘Kocaelisin sen bizim canımız!’ şiirinde Ah Muhsin Ünlü ve şarkısında Ali Atay:
“uyandık. uyandıkça sakallarımız
sakallarımız vardı dervişe kestik
devlet aciz, rahmet olduk yolları kestik”
72 saat Devleti beklemiştik Başiskele’de ve yine bekledik 10 ilde, onlarca ilçede. Soyut bir var-lığı –mış gibi saymak yerine sopsomut Milletin merhamet komutuyla harekete geçerek yaralarımızı dayanışma merhemiyle sarmaya durduk. Koordinasyonsuzluk, kem siyaset, yağma vb unsurlar bile 85 milyonluk imeceyi sarsamadı.
Unutulmanın ölümden beter olduğu bir coğrafyada ne ölümüzü, dirimizi ne de farklı destek seviyesiyle ve farkındalıklarla herhangi birimizi unutmadık. Derin millet zaten hep hüznün son derekesinde sahne alır. Keşke kederi paylaşırkenki cömertliğimizi genel gündelik hayatta da sürdürebilsek..
Kader kavramını bile ilk kez doğru anlamlandırmaya durduk; deprem uzmanıyla din uzmanının ilim temelinde denk düştüğü nâdirattan..
“İnsanların kendi işledikleri yanlışlar/kötülükler yüzünden karada ve denizde felâketler yaygınlaştı. Belki yaptıkları yanlışlardan dönerler diye Allah hak ettikleri felâketin çok azını onlara tattırıyor.” (Rum 41)
Bir dosttan Cuma mesajı olarak geldi ve ‘Bu felâketler ve çekilen acılar inşallah yaptığımız yanlışlıklardan ders alma bilincimizin milletçe artışına vesile olur; Kuran’ı okuntu malzemesi yapmak yerine okuyup hayatımıza tatbik etme kaynağı haline getirmek niyazıyla..’ diye cevaplandı.
Bir bakıverdim ki Düzce’de depremle ilgili 220 dava açılmış ve yargılamalar sonunda kimse cezaevine girmemiş. Kocaeli’nde 600 dava açılmış; 12 kişi 10’ar ay hapis cezası almış ve 6’sının cezası infaz edilmiş, 6’sı içinse süre istenmiş. Sakarya’da 695 davadan 5 kişiye ceza verilebilmiş. Yalova’da 173 dava açılmış; ceza aldığı bilinen tek isim Veli Göçer olup 18 yıl 9 ay hapse mahkûm edilmiş. Rahşan Affı ve zaman aşımından yararlanarak 7,5 yıl hapis yattıktan sonra tahliye olmuş. Bakalım bu defa ne olacak? Daha doğrusu bakalım Milletimiz bir günah keçisi bulunup zamanla diğerlerinin aklanmasına ve siyaseten saklanmasına müsaade edecek mi?
“İmar Barışı’yla toplam 144.556 Maraşlı vatandaşımızın sorununu çözdük.” diyor K.Maraş Mitinginde (2019) Cumhurbaşkanı. “İmar Barışı’yla toplam 205 bin Hataylı vatandaşımızın sorununu çözdük.” diye tekrarlıyor Hatay Mitinginde. Karikatürist Hasan Kaçan’ın başrolde olduğu ve T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı imzasını taşıyan reklâm her televizyon kanalında dönüp duruyordu. Herkes Prof. Celâl Şengör’ün “Deprem ülkesinde imar affı cinayettir.” dediğine gelmişti. Bakalım cumhurumuz Başkanına, Bakanına ve Hasanına Kaçanına imar affının hesabını soracak mı? Yoksa yeni toplu ölümlere yelken mi açacağız? Mesele budur.
Müslüm Alpay Demir AHLÂKI BOZUK BİNALAR yazısında “Tercihlerimiz düzelmediği sürece tabiat olayları felâketimiz olmaya devam edecek.” diyor. Bir başka Müslümcü de altına “Zihniyetimiz hem kaderimizdir hem de kelepçemiz” diye ekliyor.
Bir yazı okuyana iki yazı bedava: AHLÂK HASTALIKLARI HASTANESİ AÇILSIN (www.kocaeliaydinlarocagi.org.tr/Yazilar/YaziDetay/13859)