Derdimiz ekonomi diyenlere katılırım.
En büyük sıkıntı ekonomi diyenler elbette haklıdırlar.
Geçim derdinden bunaldığımız açık.
Eğer, siyaset-yönetim, yaşamak… diyeceksek görünene bakacağız.
İnsan da bir canlı refleksiyle hareket eder.
Önce hayatın devamı söz konusudur.
Yarın endişesi bizi ölüm kadar, sırasında ondan da çok meşgul eder.
Ekonomik dertler belirleyicidir.
Bunu konuşmalıyız, derinlemesine konuşmalıyız.
Uzman olmayan benim gibilerin bile apaçık gördükleri şeyler var.
Yaşadığım dönemleri iyi biliyorum.
Hatırladıklarımla olanları kıyaslamak bile beni yer yer dehşete düşürüyor.
Paramızın, borç aldığımız yarı bütçemizin yarısını israf ettiğimiz de açık.
Fakir fukaranın çocuklarını ve torunlarını bile borçlandırarak israf ettiğimiz de açık.
Dolar, altın başını almış yürümüşse, bunların payını da bilenler söylesin!
Mesela, israfın bu kadar çoğaldığı bir dönem hatırlamıyorum.
Mesela, Sabiha Gökçen istenildiği kadar , Atatürk Havaalanı en azından bir ilave pist genişlemeye müsaitken yeni havaalanının ihtiyaç olduğunu kabul eden bir akıllı adam görmedim.
Salgın döneminde Atatürk havaalanı pistlerine hastane kondurmanın mantığını, buradaki beş türlü israfı anlayabilen görmedim.
Üçüncü köprü , Gazi Osmanpaşa Köprüsü ve geçiş garantili otoyolların ekonomik mantığı var diyeni görmedim.
Betona yatırdığımız paraların geri dönüşünü bırakın küçük çaplı verimliliğinden bahsedeni görmedim.
Nitekim salgın döneminde aldığımız tedbirler de betoncuları korumaktan ibaret diyenler abartsalar da yanlış görmüyorlar.
Gördük, görüyoruz, yaşadık, yaşıyoruz.
Bu saydıklarımızın Türkiye’ye maliyeti, kaybettirici olarak maliyeti orta boy bir ülkeyi krize sokmaya yeter.
Bilenler böyle diyor.
Apaçık görünen de bu.
Bütün bu sözüm ona yatırımlar, yapanlar ve yaptıranlar için yatırım.
Mesela, bizim için yatırım, Demirel’in yaptığı birinci köprü, Özal’ın yaptığı ikinci köprü.
Onlar, yapıldıklarından itibaren hem kazanıyor hem kazandırıyor.
Demirel’in 1973 tarihli Boğaziçi Köprüsü kendisi gibi beş köprü yaptıracak para kazandırdı.
Yeniler bize çoğa mal oldu, hala da cebimizden çalmaya devam ediyor.
Bunun ekonomik izahını bilenler yapsın.
Ekonomi, ekonomiden ibaret değildir.
Herşey öyledir.
Arkasında derin bir anlam dünyası vardır.
“Arka” sağlamsa yol alabilirsiniz.
Akıl ve anlamın ruhuyla…
Yani bu da bir kültür meselesidir.
Kültür ihmali, bu çok yönlü bakışı önler.
Genel manada bilginiz, daha özel manada kültürünüzle varsınız.
Ekonomide de böyle anlarsak bu hallere düşmeyiz.
Yani dostlar, demem o ki, Berat Bey’in mütemadiyen gülmesini ölü evinde davul çalmak gibi anlamakta haksız değilsiniz!
Evet öyle dediğinizi de duyuyorum.
İyi ki öyle!
Bu ölü toprağı serpilmiş halimizde bunun da bir ikaz edici tarafı var.
Ekonomi kadar o münasebetsiz gülüş de kendini ele veriyor!
Ola ki düşünür ve yönetenlerin sınırsız israf ve düşüncesiz harcama isteklerini sınırlayacak bir şeyler yaparız.
Bunları bugün Cuma Hutbesinde Diyanet Reisi söylemeliydi.
Evet evet o söylemeliydi.
Diyanet Reisi ise israfın, kul hakkının ne demek olduğunu anlatır ve herkes de anlayacağını anlar.
Din insaftır, vicdandır.
Lanet okumanın lanetinden kurtulursak, bunları da göreceğiz.