Zafer Partisi Sözcüsü Prof. Dr. Ali Şehirlioğlu partimsinin haftalık basın toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.
Zafer Partisi olarak ortaya koyduğumuz gerçeklerle Türk siyasetine yön verdik ve yön vermeye devam edeceğiz.
Sığınmacılar ve kaçaklar dedik, sağlık kötüye gidiyor dedik, teröre uyuşturucuya karşıyız dedik, köy okullarını açacağız dedik , askeri okulları ve askeri hastaneleri açacağız dedik, Cumhurbaşkanı 3 . defa seçilemez dedik, Sinan ATEŞ cinayetinin takipçisi olacağız dedik. Sonunda Muhalefet ya da 6’lı masa bütün bu söylediklerimizi kendi söylevleri gibi basına taşıdı. Olsun, biz iktidara da, muhalefete de muhalefet yapmaya ve doğru bildiklerimizi söylemeye devam edeceğiz.
Şimdi de diyoruz ki seçim güvenliği, sandık güvenliği. Eğer usulsüzlükten, kuralların uygulanmamasından, mühürsüz oyların kabul edilmesinden, mükerrer kullanılabilecek oylardan rahatsızsanız bir yerden başlayalım. Oylarımıza sahip çıkalım.
Bunun için bir imza kampanyası başlatıyoruz ve bu kampanyaya, adil bir seçim isteyen tüm partileri ve seçmenleri davet ediyoruz. Yüksek Seçim Kurulu’nu da şaibelerden kurtulmaları için bu uygulamaya davet ediyoruz.
Gelin mavi mürekkebi tekrar seçimlerde parmaklarımıza sürelim.
Yine özellikle üniversiteli gençlerimize buradan sesleniyoruz. Oy kullanabilmeniz için gerekli prosedürleri yerine getirin, üşenmeyin. Okul, yurt, ikamet yerlerimizden gerekli belgelerler İlçe Nüfus Müdürlükleri’ne oradan da ilçe seçim kurullarına müracaat edin lütfen.
Geleceğinize sahip çıkın! Göreceksiniz sonunda zafer sizin olacak.
Buradan tekrar duyurmak istiyoruz. Cumhurbaşkanı 3. defa seçilemez. Bunun için ancak meclisin 360 sandalyesine ihtiyacı vardır. Şu anda Cumhur İttifakı için geçerli bir sayı değildir. Anayasanın arkasından dolaşmaya hiç gerek yok. Sayın Cumhurbaşkanı 6’lı masaya bu konu ile ilgili “aklınız neredeydi” diyor. Gerçekten 6’lı masanın aklı neredeydi? Bizim aklımız başımızdaydı. Biz çok uzun bir süredir diyorduk ki, “Cumhurbaşkanı üçüncü defa seçilemez.” 6’lı masa bizi ciddiye almadı. Kendinize güvenmediniz bari anayasaya güvenseydiniz.
Aylarca konuştuğumuz ithal seçmen konusunu size hatırlatmak istiyoruz. Meclis’te Sayın Genel Başkanımız 10 yıl süre ile bu kişiler oy kullanmasın Türkiye’nin geleceğinde rol oynamasınlar diye önerge verdi oralı bile olmadınız. 10 bin küsür oyla İstanbul Belediye Başkanlığını kazandınız. Konuştuğumuz oy sayısı 600,000 – 700,000 bugün itibariyle, seçime kadar kesinlikle daha da yükselecek eminiz. İş işten geçtikten sonra Yüksek Seçim Kurulu’na itiraz etmenin bir anlamı yok artık.
EYT konusu yine bir karmaşa içinde. İktidar kanadında konuyla ilgili muhatap bulamıyorsunuz. Herkes farklı bir telden çalıyor. Vatandaş bu hakkı elde edebileyim diye kredi çekti, borç aldı. Siz hala bir tarih veremiyorsunuz.
EYT’de bir başka haksızlıkta Bağkur emeklisi ile SGK emeklileri arasındaki fark. Bağkur emeklisini 9000 günde SGK emeklisini 5000 günde emekli ediyorsunuz. Ne farkları var? İkisini de aynı derecede neden tutmuyorsunuz?
Emeklilerin durumuna gelince. Hakikaten çok zor durumdalar pazarlara geç vakitlerde daha ucuz olabilir diye gidiyorlar. Pazardan yarım çantalarla dönüyorlar, neredeyse artıkları topluyorlar, evlerine et girmiyor, evlerinde lamba bile açamıyorlar. Hele bir de kira ödemesi yapıyorlarsa inanın durum çok vahim.
Siz bir de bu insanlara konut yapıp dağıtacaksınız. İnsanlar hayatlarını idame ettiremiyorlar. O yükümlülüklerin altına nasıl girsinler. Bir dokunun bin ah dinleyin.
Ukrayna –Rusya savaşı şu anda son iki aydır stabil ve siper savaşları olarak devam ediyor. Bu durum aralarında askeri bir denge oluşturduğunu göstermektedir. Ancak Almanya ve Polonya, Ukrayna’ya Leopard 2 tankı verecek. ABD de M1 Abrams tankı göndereceğini açıkladı. Bu da Ukrayna’nın zırhlı birlikler ile operatif seviye bir güç oluşturmasını sağlamaktadır. Bahar aylarında Ukrayna’nın bir askeri harekata başlayacağı ve temponun yükseleceği ve askeri dengenin bozulabileceği düşünülmektedir. Dengenin Rusya’nın aleyhine bozulmasını sadece askeri değil siyasi sonuçları da doğuracaktır. Bu askeri hareketlilik başta Suriye olmak üzere de askeri ve siyasi etkilere sebep olacaktır.
Biz, özellikle Türkiye’nin güvenliği için yeni fırsatlara sebep olabileceğini düşünüyoruz bunun. Adana mutabakatı gündeme gelebilir. Bizim lehimize birtakım sonuçlar doğurabilir. Böyle bir durum için şimdiden bazı hazırlıklarının yapılmasını, seçim yoğunluğunun yaşandığı bu günlerde göz ardı edilmemesini hatırlatmak isteriz.
Sağlık Bakanlığı’nın yanlış politikaları yüzünden eczanelerde yine çoğu ilaca ulaşamıyoruz. Bunun en büyük sebeplerinden biri ilaç sektöründeki kurun Euro yönünden 20 TL civarı olmasına rağmen 10 küsür liradan işlem görmesi. Bu da tabii ilaç konusunda eczanelerde yeterli ilaçların bulunmamasına, aslında antibiyotikten öksürük şurubuna, ateş düşürücülere kadar ciddi bir şekilde sıkıntıya sebep olmakta.
Dünyada ilaç ya ABD üretiminden FDA onaylı ya Avrupa üzerinden EMA onaylı ya da daha küçük 26 ülkenin oluşturduğu PIC üzerinden alınıyordu. İhale kanadıyla SGK ( ki senede iki defa 6 ayda bir ) ya da TEB üzerinden reçeteye bağlı ilaç dışarıdan temin ediliyordu. Ruhsatsız ilaçlar geri ödeme kapsamında devlet kapsamında güvencesi varsa devlet, değilse hasta tarafından ödeniyor. Buda yurt dışı ilaç kılavuzuna göre yapılıyordu. 2021 yılında bu kılavuz yenilendi ve PIC kılavuzdan çıkarıldı.
Türkiye ilaç ve tıbbi cihaz kurumu Sağlık Bakanlığının bünyesinde olup şu soruları sormak istiyoruz.
1) PIC kaldırıldığı halde İran’dan niye ürün alıyoruz? Hindistan’dan neden ilaç alıyoruz?
2) Adını vermek istemiyorum bir başka ilaç Hindistan alınıyor ki Hindistan PIC de bile yok madem niye daha pahalı ilaçlar alınarak devletimiz zora sokuluyor?
3) O halde PIC ülkeleri yurt dışı ilaç kılavuzuna konacak mı?
4) Bir başka ilaç İran da var neredeyse yarı fiyatına neden almadık da acil ruhsatlandırılarak İran dışından Türkiye ye girdi? Bu ilacın muadili neden 2025’e kadar yasak? Bu ilaçlar ile bürokratlar arasında bir ilişkimi var?
5) Daha sonra görevlerinden ayrılan bürokratlar şimdi bu ilaç firmalarıyla bir ilişki halindeler mi?
6) Endikasyon ilaç kullanım belgesi verilirken hangi kriterler esas alınmaktadır? Bunu yapan komisyon üyeleri hangi özelliklere göre seçilmektedir?
Bu arada iş bitirme belgesi adında kurumların eski bürokratları ile kurum ile firmalar arasında bir ilişki yumağı var. Buda şaibeye neden olmaktadır.
Okullarımız ara tatile girdi, çocuklarımız karnelerini aldılar. Ama sorarım size özellikle özel okullarda çocukların çok büyük bir kısmı taktir ya da teşekkür ile geldiler.
Bizde öğrenci olduk, bu seviyeler oldukça zor ulaşılan seviyelerdi.
Ama öğretmenlerle de konuşuyoruz, oldukça yüksek sınıflarda olmalarına rağmen 4 işlemi yapamayan, doğru düzgün okuyamayan öğrenciler ile karşılaşıyorlar. Öğretmenlerde bu konuda dertli, bir sınıf içerisinde aralarında uçurumlar bulunan öğrenciler var diyorlar.
O halde sistemde bir sorun var. 20 yıl içerisinde sitemin ilkokuldan, üniversitelere kadar birçok defa değişmesinin tutarlı bir Milli Eğitim sisteminin de olmadığını göstermektedir.
Biz Zafer Partisi olarak bir defe 5 + 3 + 4 sistemini tekrar getireceğiz. Okul öncesi hazırlığa mutlaka ihtiyacın olduğunu düşünüyoruz. Meslek liselerine ve meslek yüksek okullarına ağırlık vereceğiz.
Üniversite açmakla sorun çözülmüyor ancak içlerine yeterli miktarda ve donanımlı öğretim üyeleri koymadıktan sonra bir anlamı olmuyor. 209 üniversitemiz var. Times Higher Education (THE ) göre , 14 500 sıralamasında sadece 3 üniversitemiz var . Ne acı değil mi?
Düşünebiliyor musunuz eskiden 27 net ile üniversiteye giriliyor iken şu anda eksi net ile üniversiteye giriyorsunuz. Bu ne demek arkadaşalar. Edinilen bilgiye göre 4 ‘ü devlet olmak üzere 83 üniversite bölümüne sıfır ya da eksi net ile öğrenci yerleştiriliyor.
Bu arada 3 konuya değineceğim.
Hakikaten nitelikli akademisyenlere ve araştırmacılara ihtiyacımız var. YÖK 100/ 2000 doktora programı başlatıyor. Bu 100 tematik alanda 2000 doktora öğrencisi anlamına geliyor. Ve önceki YÖK başkanı bu doktora öğrencilerinin ücretlerini enflasyona göre ayarlayacağını, iyileştirmeye gideceğini , asgari ücret altında kalmayacağını söylemelerine rağmen bu gün bu arkadaşlarımız oldukça mağdur bir durumdalar . Bu doktora öğrencilerine verilen istihdam sözleri tutulmalı ve kendilerine kadrolar verilmelidir.
Bir başka beklenti ve şikayet de Gelir İdaresi Başkanlığında olup aynı işi yaptıkları halde çoğu memur ya da veri hazırlama ve kontrol işletmeni olarak çalışan arkadaşlarımız gelir uzmanı kadrolarına atanması ve bu konuda yapılan sınavın yenilenmesi konusunu da buradan duyurmak istedik.
Birde paramedikler konusu var ki, yüz binden fazla istihdam bekleyen paremedikler var . Ancak Sağlık Bakanlığı yaklaşık 1200 kadarını kadroya alacağını duyurmuş durumda. Binlercesi kasiyer ya da kurye olarak çalışıyor. Yazık değil mi?
Sinan ATEŞ cinayetinin takipçisi olduğumuzu hatırlatır tertemiz Türkiye parolasıyla adalet istiyoruz, uyuşturucuya hayır diyoruz , her türlü şiddete , kadına , çocuğa , sağlıkçıya , sokaktaki vatandaşa , birbirimize , cinayetlere , çocuk istismarı ve tacizlerine karşı olduğumuzu , yasalarla bu kişilere gereken en ağır cezaların verilmesi konusunun en yakın takipçisi olduğumuzu hatırlatır Saygılarımı sunarım .