DUYGU ERDOĞAN – İklim kriziyle derinleşen sorunlar, artan maliyetler, yaşlanan çiftçi nüfusu… Dünyanın önemli tarım ülkelerinden Türkiye, bir yandan büyük potansiyeli yanı sıra diğer yandan çeşitli sorunlarla karşı karşıya kaldı. Avrupa’nın önde gelen tarım ülkelerinden biri olan Türkiye için 2025, sektörün dayanıklılığının ciddi biçimde test edildiği bir yıl olarak öne çıktı. Üretimden ihracata, istihdamdan fiyatlara kadar birçok başlıkta kırılganlıklar daha görünür hale gelirken, 2026 yılı için beklentiler hem temkinli hem de dönüşüm odaklı şekilleniyor.
2025 üretim sezonu, özellikle bitkisel üretimde belirgin düşüşlerin yaşandığı bir dönem oldu. Don, aşırı sıcaklar ve düzensiz yağışlar nedeniyle birçok üründe rekolte ciddi şekilde düştü.
İklim değişikliği ve su kaynakları üzerindeki baskı, 2025’te tarımın temel sorunlarından biri olarak öne çıktı. Türkiye genelinde kuraklık riski birçok havzada daha belirgin hale gelirken, yeraltı su seviyelerindeki hızlı düşüş üreticileri zor durumda bıraktı.
Tarımda istihdam eğilimi de 2025’te dikkat çekici bir tablo ortaya koydu.
Sektörde çalışan nüfus uzun yıllardır gerilerken, bu eğilim 2025’te de devam etti. Küçük ölçekli üreticilerin artan maliyetler karşısında üretimden çekilmesi, kırsal alanlarda ekonomik canlılığı zayıflattı.
Tarımda yaşlanan nüfus ve gençlerin sektöre ilgisinin sınırlı kalması, uzun vadeli bir risk olarak gündemdeki yerini korudu. Türkiye, tarım ve gıda ürünleri ihracatında güçlü konumunu korusa da 2025’te üretimde yaşanan daralma ve maliyet artışları ihracat performansını sınırladı.
Fiyatlar açısından bakıldığında, 2025 yılında tarım sektöründe yaşanan sorunlar gıda enflasyonu üzerinde belirleyici oldu. Kamu politikaları cephesinde ise 2025 yılında tarımsal üretimi desteklemeye yönelik yeni modeller ve düzenlemeler gündeme geliyor.
2026 yılına yönelik beklentiler ise hem riskleri hem de fırsatları barındırıyor.
Uzmanlar, iklim koşullarının daha dengeli seyretmesi halinde üretimde kısmi bir toparlanma yaşanabileceğini öngörüyor. Özellikle verimlilik artışına odaklanan politikaların hayata geçirilmesi, üretim kayıplarının telafi edilmesinde kritik rol oynayacak.
Ancak bu sürecin başarılı olabilmesi, iklim değişikliğine uyum, verimlilik artışı ve sürdürülebilir politikaların kararlılıkla uygulanmasına bağlı olacak. Tarım, önümüzdeki dönemde yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda sosyal ve stratejik bir alan olarak Türkiye gündemindeki önemini korumaya devam edecek.
HAYVANCILIKTA VERİMLİLİK HEDEFİ
2026 Yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı’na göre 2026 yılı bütçesinden tarıma 167 milyar 634 milyon lira destek ödenmesi öngörülüyor. Bu destek bütçesinin yüzde 54.2’sini bitkisel üretim destekleri, yüzde 21.8’ini hayvancılık destekleri oluşturuyor.
Hayvancılık destek ödemelerinde yüzde 31 artış öngörülüyor. 2024 yılında toplamda 21 milyar 316 milyon lira olan hayvancılık destekleri 2025 yılında 31 artışla 27 milyar 950 milyon lira oldu. 2026 yılı için öngörülen bütçe yine yüzde 31 artışla 36 milyar 615 milyon lira olacak.
Yeni destek modeliyle hayvancılıkta verimin artırılması, hayvan sağlığının korunması, planlı üretim kapsamında belirlenen havzalar bazında üretimin artırılması, üretici örgütlülüğünün güçlendirilmesi, küçük işletmelerin sürdürülebilirliklerinin sağlanması ile genç ve kadın yetiştiricilerin sektörde faaliyet göstermelerinin teşvik edilmesi amacıyla hayvancılık desteklerinin daha etkin uygulanması hedefleniyor.